63

Yine yüz çevirirlerse muhakkak ki, Allah müfsidleri bilir

GELELİM ÂLİ İBRAHİME VE ISTIFAİ MUHAMMEDİYE: (........) olduğu aklen ve naklen, ilmen ve hikmeten muhkem bir surette sabit olduktan sonra şimdi müfsidlerin itirazına bakmıyarak kelimeleri dağıtmayib toplamalı, müteşettit, müteferrik kelimeleri, vücuhi ıhtilâfi bırakmak ve en muhkem olan vechi ittifakı ahzeylemek suretiyle kelimei İsanın kelimei Âdem’e ircaı ve her ikisinin şeriksiz halik ve âmir bir Allah’a inkiyad nisbetinde tevhidi gibi bihakkın tevhid etmeli ve binaenaleyh Âdem’in en güzide sülâlesi olan İbrahim silsilesinde bilhassa Âli İbrahim denilen şu'be ile Âli Imran denilen ve ıhtilâfa düşmüş bulunan şu'beler beyninde müsavi ve müttefakun aleyh bir kelimei hakka davet eylemelidir.

Bunun için ya Muhammed:

(........)

Burada muhtelif vicdanların, muhtelif milletlerin, muhtelif dinlerin, muhtelif kitabların bir vicdani esasîde bir kelimei hakta nasıl tevhid olunabilecekleri, islâmın âlemi beşeriyyete ne kadar vasi', ne kadar vazıh, ne kadar müstakim bir tarikı hidayet bir kanunı hurriyyet ta'lim eylemiş bulunduğu ve artık bunun Arab ve Aceme inhısarı olmadığı temamen gösterilmiştir. (........) kelimesinde toplanan vicdani vahdetten daha geniş, daha hâkim hiç bir vicdan bulunmak mümkin değildir ki, onun arkasına düşülsün. Terakkiyatı diniyye vicdanların iftirak ifade eden hususıyyetlerinde değil, külliyyetinde ve genişliğindedir. Bütün hurriyyet ve müsavat davasının esasi bu bir kelimede, bir vicdanda toplanır:

63 ﴿