103

topunuz bir Allah ipine sım sıkı tutunun, biribirinizden ayrılmayın ve Allah’ın üzerinizdeki ni'metini düşünün, sizler birbirinize düşmanlar iken o sizin kalblerinizin arasında ülfet husule getirib yanaştırdı da ni'meti sayesinde uyanıb kardeş oldunuz, hem sizler ateşten bir çukurun tam kenarında bulunuyordunuz da o tuttu sizi ondan kurtardı, şimdi böyle size âyetlerini beyan ediyor ki, Allah’a doğru gidebilesiniz

Allah’a hakkile ittika Sûrei Bakarede (........) de beyan olunduğu üzere meratibi takvanın ekmelidir ki, iki ma'na ile mülâhaza olunur: birisi; her veçhile Allah’a itaat edib hiç bir ısyan yapmamak, daima zikr üzere bulunub hiç unutmamak ve her halde şükredib hiç bir küfrana düşmemektir ki, şan-u azameti İlâhiyyeye lâyık olmak manasına hakkı takva demektir. Bu ise eazımı Enbiya gibi fıtrati ma'sume üzere yaradılmış olanlardan maadası için ve hattâ onlar için bile gayrı mümkindir.

(........) Buna binaen bu âyet nâzil olduğu zaman Eshab-ı kiramın kesreti ibadetten ayakları şişmiş, alınlarının derileri soyulmuş ve bunun üzerine (........) emri nâzil olmuş bulunduğu rivayet olunmuştur.

İkincisi, Allah yolunda hakkile gücünün yettiği kadar mücahede etmek ve bu babda hiç kimsenin levminden korkmamak, hattâ anası, babası veya kendi aleyhinde bile olsa Allah için adl-ü hakkaniyyetten ayrılmamaktır ki, hak, vücub ve subut ma'nasınadır. Ve bu surette (........) bunun beyanıdır. Allah’a hakkile ittika etmek ve her halde müslim olarak ölebilmek için de evvel emirde habli İlâhîye toptan yapışarak tevhid üzere içitima' etmek ve tefrıkadan ihtiraz eylemek lâzımdır. Anlaşılıyor ki, farzıyyeti hacc, bu içtimam hem vesailinden hem de makasidinden birini teşkil eder. Binaenaleyh evvelâ tevhidi kulüb, saniyen tevhidi ef'al dini hakkin a'zamı erkânındandır. «Ben kendi başıma münferiden dinimi, imanımı muhafaza edebilirim.» demek tehlükelidir. Kendi başına kalmak istiyen ferdlerin iman ve İslâm üzere hüsni hatime ile gidebilmesi meşkûk olur. Ferd, cebr-ü tazyık altında her şey'ini zayi' edebilir. Zira (........) dır. Ve dinin Dünyada en büyük feyzi de bu cemaatin te'sisindedir. Bunun içindir ki, cemaatlerini zayi' veya perişan edenler behemehal perişan olurlar. Sevaikı fi'liyye karşısında delâili ilmiyye alel'ekser icrayı hükmedemez. Netekim Hazret-i İsa bile (........) dedi. Her mü'min' hakkın bir tecellii izafîyesine mazhardır. Hakkı tecelli ise bütün izafatın cem'ile tevhidi hakikînin zuhurundadır. Binaenaleyh bütün ehli iman kelimei vahide üzerinde tevhidi ef'al etmedikçe hakkı ittıkaya iremez, vasıl ilâllah olmazlar.

HABLÜLLAH, Allahü teâlâya sebebi vuslat olan delil ve vasıta demektir ki, Kur’ân, tâat ve cemaat, ıhlas, İslâm, ahdullah, emrullah diye rivayetlerle tefsir edilmiştir ve hepsi mütekaribdirler. Bu âyetin camaat ve içtimaiyyetle

emroluduğunda şüphe yoktur. Maamafih burada cemaat, hablüllahın aynı değil, ona i'tısamın hasılıdır. Ebi Saidi Hudrî Hazretlerinden mervi olduğu üzere Resulullah şöyle buyurmuştur. (........) Semadan Arza indirilmiş olan hablüllah kitabullahdır. Korkunç bir yolun kenarına çekilmiş olan bir ip veya bir kuyuya düşmüş olanları çıkarmak için uzatılmış bir ip ve ona veçhi lâyıkile iyice tutunmuş bir hey'et tasavvur ediniz. İşte bu tasavvurdan hasıl olan hey'eti içtimaiyye Kur’ân etrafında mütemadiyen yükselen bir cemaati islâmın misalini teşkil edecektir. Bu i'tisam için alel'ıtlak bir cemaat olmak da kâfi değildir.

103 ﴿