165

böyle iken size hasımlarınızın başına iki mislini getirdiğiniz bir musıbet isabet ediverince bu nereden mi dediniz? Deki o kendi tarafınızıdan çünkü Allah her şey'e kadir

(........) sizin iki mislini isabet ettirdiğiniz bir musıybet size isabet edince, ya'ni sizin musıbetiniz düşmanınızınkinin nısfı iken (........) bu başımıza gelen musıbet nereden dediniz?»- «Bedr» muharebesinde düşman, yetmiş maktul ve yetmiş esîr ile musab olmuş idi, «Uhud» de de müslimanlar hiç bir esîr vermiyerek yetmiş kadar şehid verdiler. Bu i'tibar ile müslimanların «Uhud» deki zayıatı, müşrikînin «Bedr» deki zayıatının nısfı kadardı, bir de müslimanlar müşrikleri bir «Bedr» de bir de «Uhud» ün bidayetinde olmak üzere iki kerre hezimete düşürmüşler, müslimanlar ise bir kerrecik bozulmuşlardı. Bu i'tibar ile de müşriklerin giriftar oldukları musıbete nazaran müslimanların musıbeti ikiye karşı bir demek idi, hem müşriklerin musıbetleri müslimanların «Bedr» muzafferiyyetleri olduğu halde müslimanların musıbeti müşriklerin bir muzaffeniyyeti değil idi. Bu ise müslimanların fazlaca teessür ve hayretini mucib olmuş ve bunu ı'zam ederek «bu nereden?» diye bir endişeye dalmışlardı. Bu sual hâdisenin ilmî bir nazarla tetkık ve tenkıdi için vaz'ı mes'ele kabilinden olabilirse de diğer taraftan münafıkların «Muhammedin va'di tahakkuk etmedi, Peygamber olsa idi bu musıbetler olur miydi?» gibi şüpheler ilkasına çalıştıklarından bunda avammı mü'minînin fikirlerini bozulmak ihtimali de vardı. Binaenaleyh Cenâb-ı Allah hâdisenin haddinden fazla ı'zam edilmiş bulunduğunu bilmukayese göstererek (........) sualin haksız ve münasebetsiz olduğunu uslûbi istifham ile ıhtar zımnında (........) mazmumuna işareten süruru gibi âlâmı da mütehavvil olan bu âlemde bu halin taaccüb ve teessüf edilecek bir şey olmadığı tarzında bir cevabı tesliyete işaretle beraber mes'elenin hakikî cevabını da beyan için buyuruyor ki, ya Muhammed! (........) o sizin kendinizden oldu. Bunun sebebini evvel emirde harıcte değil kendinizde emre muhalefet etmek, merkezi terkedib

ganimet hırsına düşmek gibi sui irade ve hareketinizde aramalısınız. Binaenaleyh «bu nereden?» diye taaccüb ve teessüf edeceğinize nefsinizi ıslâh edib âtî için hazırlanmalısınız. Çünkü (........) dir. Cümle-i kudretinden olmak üzere yolunda bulunanlara nusrat ihsan ettiği gibi hilâfında gidenlere hızlân da edebilir. Hattâ hikemi hafiyyesinden dolayı lûtfunu kahr, kahrini lûtuf suretinde gösterebilir. Burada evvelâ hâdisenin sebeb ve men'şei kendileri olduğu ve bu suretle ef'ali ıbadın kendi iradelerine müstenid bulunduğu tebliğ olunmakla beraber bundan iradei beşerin iradei ilâhiyye hılâfına olarak hâdisatta müstakıl olduğu tevehhüm olunmamak, esbabın ve iradei ıbadın te'siri Allah’ın kudretine ve iradesinin taallûkuna medyun ve mütevakkıf bulunduğu iyice anlaşılmak için (........) tezyilinden sonra doğrudan doğru mü'minlere tevcihi hıtab ile cevabı şual şu veçhile izahr olunuyor ki,Ey mü'minler

165 ﴿