187vaktile Allah kendilerine kitab verilen okur yazarların şöyle misakını aldı: celâlim hakkı için onu nâsa anlatacaksınız, ketmetmeyeceksiniz, derken onlar onu omuzlarının arkasına attılar da mukabilinde biraz para aldılar, bakın ne kötü alış veriş (........) hani Allah kendilerine kitab verilmiş okur yazar olanların (........) o kitabı, yahud o kitabda sıdkı nübüvveti sabit olan o Peygamberi zişanı Hatemülenbiyayı, nasa bihakkın beyan edib anlatacaksınız ve onu ketmetmiyeceksiniz» diye te'kid ve kasem ile misaklarını almış ve bunu onlara taahhüd ettirmiş idi.» -Bu kitab verilmiş olanlardan murad Ehli kitab olan Yehud ve Nesârâ ulemasıdır. Bunların işbu (........) unvanile yadedilmeleri kendilerine Kur’ân verilmiş olan Müslimanların dahi böyle misakları alınmış bulunduğunu biddelâle ıhtar eder. Binaenaleyh müslimanların misakı bu unvanda mantukan dahil olmamakla beraber delâleten dahildirler. Bunun için ba'zı müfessirîn burada (........) da müslimanlar dahildir diye göstermişlerdir. Fakat bunun bil'ibare olmayıb biddelâle olacağı unutulmamak lâzım gelir. Bu misak, ne zaman ve nasıl ahzedilmiştir. Malûmdur ki, kitabın mahiyyeti neşr-ü beyan ve tebliğı hakayik-u ahkâm içindir. Binaenaleyh bir kitaba nail olmuş bulunmak, Ehli kitab ve okur yazar olmak, o kitabın neşr-ü beyanı taahhüd etmektir. Bundan başka kütübi münzelei İlâhiyyenin hepsinde bunların bihakkın neşr-ü beyanı emr-ü teklif ve iyradı delâil ile ilzam olunmuştur. Sonra Tevrat ve İncilin mündericatı miyanında «o Peygamber» in, ya'ni Hatemülenbiya Hazretlerinin evsafı ve sıdkı nübüvveti tebşir ve beyan edilmiş ve buna îman o kitablara îman cümlesinden olmuştur. Ve bilhassa bu âhir zaman Nebiysinin, bu istikbal Peygamberinin tebşiri o kitabların ve Ehli kitabın ta'kıb ve intizar ettiği en büyük bir beşaret bulunuyordu. Binaenaleyh Tevrat ve İncilin neşr-ü beyanını taahhüd etmiş bulunan ulemayi Ehli kitabın en büyük vazifesi kütübi İlâhiyyedeki hakk-u hakikatın hiç birini ketmetmiyerek neşr-ü beyan olduğu gibi bu miyanda bilhassa Hatemülenbiyanın sıdkı nübüvvetini de hiç bir veçhile saklamayib neşr-ü beyan etmek hem umumî ve hem hususî surette taahhüd edilmiş bir vazıfe idi. İşte âyetin hedefi beyanı da budur. Umumî noktai nazara göre (........) zamiri kinaye, hususî noktai nazara göre de «o Peygamber» e raci'dir. Bunun için Said İbn-i Cubeyr ve Süddî rivayetlerinde zamir, Muhammede, Hasan ve Katade rivayetlerinde kitaba irca' edilmiştir. Sûre-i Bakarede (........) ayetlerine bak. İşte bunlar böyle taahhüd edib misak verdiler (........) de o kitabı arkalarına attılar, taahhüdlerini ifa etmediler, hakkı ketmettiler de Peygambere ve müslimanlara eza ve iz'aca kalkıştılar. Sûre-i Bakarede (........) bak. Bunu evvelâ Yehud yapmış, bil'âhare Nesârâ da o yola gitmiş olduğundan burada da ıhtar edilmiştir. Bunlar böyle yaptılar, (........) ve mukabilinde bir semeni kalil aldılar, metaı gurur olan hayatı Dünyaya aldanarak cüz'î bir para veya menfaat mukabilinde sükût veya te'vil-ü tahrif veya iğmazı ayn ederek hakkı ketmettiler.»- Bu semen' haddi zatında ne kadar çok olursa olsun mütenahî ve fani olduğu için ebedî ve namütenahi olan ecri uhrevîye nazaran pek az bir şey olduğundan «semeni kalil» buyurulmuştur. Maamafih bununla bunların haddi zatında cüz'î bir menfaati Dünyeviyye için kitablarını unutuverdiklerine ve onu süflî bir surette beş on para için bile sui isti'mal ettiklerine de işaret buyurulmuştur. Ve maatteessüf haylı zamandan beri bu hale müslimanlar da düşmüştür. Ulemadan hakkı aramayıb gönlüne göre yanlış bir cevabı muvafakat elmak için teşvik veya tehdid eden bir çok cahil, ahlâksız müslimanlar bulunduğu gibi böyle menafii hasise yolunda dolaşan ve ilmi, dini bir dami tevzir telâkki eden ulema taklidleri de zuhur etmiştir. İşte Cenâb-ı Allah müslimanları bilhassa bu hallerden tahzir edib sabr-u ittika, sebat-ü azm ile iyfayı taahhüde sadakat-ü ciddiyyet, ulüvvi himmet ile kavlen ve fi'len beyanı hakka, evamiri İlâhiyyenin neşr-ü ta'mimiyle i'lâi kelimetullah için sevk, ve Ehli kitabın halini takbih ile (........) buyurmuştur. Şimdi bunun mücerred bir takbihten ibaret kalmıyacağını ve sureti umumiyyede ahlâkta ciddiyyet ve tevazu' hilâfına hareket edenlerin akıbetleri elîm olduğunu beyan için de münafıklar dolayısiyle şu âyet nâzil olmuştur. |
﴾ 187 ﴿