NİSÂ(........) Cumhuru beyanına göre bu Sûre-i celile dahi Medenîdir. (........) âyetinden maadası hicreti seniyyeden sonra nâzil olmuştur. Ancak Nehhas mevkî olduğunu, Nakkaş da Mekkede Medineye hicret sırasında nâzil olduğunu söylemişlerdir. Maamafih bunda Medenî âyetler bulunduğunda hiç ıhtilâf yoktur. En son nâzil olanı sonundaki (........) âyeti olduğu da Buharîde mesturdur. Âyetleri - Kûfî ta'dadında yüz yetmiş beş, Basrî ta'dadında yüz yetmiş altı, Şamî ta'dadında yüz yetmiş yedidir. Ihtilâflı olanlar - (........) dir. Fasılaları - (........) terkibinde toplanmıştır. «lam» bir (........) de; (........) de; (........) beş yerdedir. Mütebakisı «Elıf» tir. Kelimeleri - Üç bin yediyüz kırk beştir. (........) (........) (........) Bu sûre dahi bir hayli ahkâm ve tekâlifi müştemildir. Evvelinde hukukı Rabbaniyye, uhuvveti ammei insaniyye, evlâda, kadınlara, yetimlere re'fet ve şefekat ve hukuklarının edası, mallarının muhafazası, nikâh ve miras gibi hususata müteallık evamir ve ahkâm ile başlamış, âhiri de bu manâ ile hıtam bulmuştur. Aralıkta da aile terbiyesinden başlaması lâzım gelen taharet, salât, cihad, ülül'emre itaat emirleri gibi tekâlifi tazammun etmiştir. Bütün bunlar fıtrati insaniyye ile alâkadar ve terbiye esasına mübteni bulunduğu cihetle sûre (........) hıtabiyle başlamış ve bu mesailde kadının ve kadınlığa pek mühim bir mevkii bulunmak haysiyyetile de ilk âyetinden itibaren kadının hılkat ve şerefine nazarı dikkat celb olunmuş, ismine de (........) ıtlak edilmiştir. 1Ey o bütün insan kömeleri! Sakının o Rabbınıza karşı gelmekten ki, sizleri bir tek nefisten yarattı, ondan eşini yarattı da ikisinden bir çok erkekler ve dişiler üretti, sakının o Allah’a karşı gelmekten ki, siz onun ve o rahimlerin hurmetine biribirinizden dilek dilersiniz, çünkü o Allah üzerinizde gözcü bulunuyor (........) İnsanlık unvaniyle başlayn bu hıtabı amm, Sûre-i Bakarenin evvelindeki ilk hıtabı ammı ıhtar ediyor. O hıtabı amm ittika gayesiyle (........) emrini vermiş ve bunu hılkati beşeriyye delillerile tenvir ederek halden mebdee doğru götürmşü ve bilhassa hılkati Âdem bahsini ıhtar etmiş idi. Burada ise bu hıtabı doğrudan doğru ittika emri ta'kib ediyor. Bunu da bilhassa hılkati nisvan ile müterafık halk delili velyediyor ki, bunda «ey insanlar! artık temamen devrei ittikaya girmeniz ve bervechi âti tekâlîfin zevk-u hikmetini idrak etmeniz sırası geldi ve ittika mesailinden en mühim birisi de kadınlar mes'elesidir» gibi bir iş'arı beliğ vardır. Şayanı dikkattir ki, Kur’ân’da (........) matlaile başlayan iki sûre vardır. Birisi bu, diğeri Sûre-i Haccdır. Bu sûre Kur’ân’ın nısfı evvelinden dördünce Sûre olduğu gibi Sûre-i Hacc da nısfı saniden dördüncü sûredir. Bu Sûrenin başında ittika mebdei hılkate celbi nazarla ta'lil edilmiş olduğu gibi orada da âhiri hılkat ve ma'rifeti mead ile ta'lil olunmuş (........) buyurulmuştur. Bu suretle bu iki Sûrenin başları alettertib mebde' ve meadı tanıttırmış ve bununla her birinde hâkim olan ahkâmın kaydi haysiyyetlerini de göstermiştir. Fahruddini Razî der ki, «bu bahsin altında esrarı kesire vardır.» İlh. (........) Rabbınızın hukmi terbiye ve vikayesine giriniz, emrine muhalefetten sakınıb umumiyyetle inzıbata tabi' olunuz, ikabından korununuz (........) o rabbınız ki, sizi tek bir nefisten, bir şahıstan halketti. Binaenaleyh an'asıl hepiniz bir babadan gelme kardeşlersiniz ve hepiniz insansınız ve bir halikın mahlûklarısınız. Bu mebadi üzerinde esasatı hukukıyyenizi insaniyyet hakikatine ve terbiye esasına ibtina ettirerek hukukı uhuvette müraat etmeli ve rabbınızın emri hilâfına hareketten sakınmalısınız, evet rabbınız bir nefis halk etti (........) ve obir nefisten eşini de halk etti.» -Böyle bir ni'met ihsan eyledi. Biri diğerinin canından kopmuş bir çift meydana getirdi (........) binaenaleyh bu ni'met ve kudretin kıymet-ü azametini takdir etmeli ve hılkat, tabiatı eşyanın eseri değil, halikı eşyanın kudreti Rabbaniyyesi eseri olduğunu bilmeli ve ona itaat eylemeli, ikabından korkmalıdır. Müşahede ve tecribe ile ma'lûmdur ki, bir babadan erkek evlâd olabildiği gibi dişi de olabilir. Halbuki kudreti hâlika tabiatı eşyada olsa idi ne topraktan insan zuhur edebilirdi, ne de bir erkekten bir dişi evlâd olabilirdi. Çünkü tabiat ıttırad demek değil ise hiç bir şey değildir. Halbuki ne erkek dişinin bir ıttıradı, ne de dişi erkeğin bir ıttıradıdır. Hiç kimse erkeğe dişi, dişiye erkek diyemez, bunlar zatülfelkateyn gibi bir menşe' de inşikak etmiş, hassıyyetleri ayrı vazifeleri yekdiğerini mütemmim etmiş, hassıyyetleri ayrı vazifeleri yekdiğerini mütemmin muhtelif tabiatlı bir çifttirler. Ve aynı zamanda bir aslın tenevvüüdürler. Binaenaleyh diğer a'razdan tecerrüd ederek sırf fennî ve tabiatı ilmiyye namına düşünen ve söyleyen fünunı tabiiyye uleması da temamen mu'teriftirler ki, tabiatı mahza davası içinde bir tenevvü' kabili izah değildir. Ve kudreti hâlika tabiatın fevkında terbiyevî bir tesir icra eden ve âşârını halk-u ıstıfa ile meydana getiren bir rabbı a'lâdır. O halde tam ma'nâsile tabiat yoktur. Ve tabiat fikri ile mebdei ilmî olamaz. Çünkü bugün ahzedilen bir tabiat yarın bir tenevvü' arzedebilir. Ve onun içindir ki, mücerred kıyasi ilmî her zaman için mi'yarı ilm olamıyor. Cereyanı vukuat akılları durduruyor. Netekim İblis (........) diye tabiatı nariyyeye bina ettiği kıyasla aldanmıştır. Hakikaten iş tabiatte olsa idi tabiatı akliyye hiç bir zaman erkekten dişi, dişiden erkek istintaç edemezdi. Hakıkati vakıa ise böyle değildir. Bütün hılkati beşeriyyenin mebdeine çıkıldığı zaman ise mes'ele daha ziyade tebarüz etmektedir. Akıllar mebdei tesiri ne kendilerinde, ne de tabiatı eşyada görmemeli, hepsinin fekınde hâlık tealâ da görmelidir. O hâlık tealâ ki, nefsi vahideden eşini de halk etmek suretiyle kudreti rabbaniyyesini gösterdi (........) ve bu ikisinden bir çok erkekler ve kadınlar neşretti, cihana yaydı, ve elyevm mevcud insanlar böyle meydana geldi. Binaenaleyh hiç yokken topraktan ıstıfa ile insan yaratn ve o insandan eşini yaratan ve iki insandan bittevalüd erkek dişi bir çok evlâd ve ahfad yaratıb Dünyaya yayan hâlık tealânın rübubiyyeti bir şahıstan ordular, milletler yetiştirebilidiğini bilmeli ve ona göre îmanı tamm ile iyfayı vazife etmeli, Allah yolunda hiç bir fedakârlıktan çekinmemeli ve kanunı izdivaca riayetle teksiri nüfusa ehemmiyyet vermeli ve bunların bir terbiyei Rabbaniyye ile yetişmesine i'tina eylemeli ve izdivaca saik olan temayülâtı fitriyyeyi suiisti'malden sakınmalı ve bu suretle bu günkü bir kaç insan yarın Dünyaları tutan ve kelimetullahı i'lâ eden bir ümmeti uzmâ olabilir. Ve Âhırette en büyük saadeti ihraz eder. Bu hakikate binaendir ki, Resulullah (........) buyurmuştur. Bu nefsi vahideden murad Hazret-i Âdem, zevcinden murad da Hazret-i Havva olduğunda ittifak ve icma' vardır. Hazret-i Âdem (........) medlûlü üzere topraktan bil'ıstıfa halkolunmuş, Hazret-i Havva da nefsi Âdemden münşaib olarak yaradılmıştır. Bu manâ haberlerde «Havva Âdem’in bir dıl'ından yaradıldı» diye nakledilmiştir ki, bir inşikak manâsı ifade eder. Ve bu manâ zevciyyet alâkasının esası demektir, bir hadîs-i sahihde «kadın bir dılı' gibidir, kadın, bir dılı'dan, bir dıl'ı a'vecden halk olundu, onu doğrultmağa kalkarsan kırarsın, kırılması da talakıdır» buyurulmuştur. Burada dıl'ı a'vec bu inşikaka işaretle beraber erkekler kadın beynindeki tehalüfi tabiata ve kadınların erkekleştirilmeğe kalkışılması onları kırıb atmak demek olduğuna tenbihi havi bir temsildir. Bundan başka bu teşa'ubun Cennetteki iptidai hılkatte vaki' olduğu da haberler de varid olmuş (........) âyeti dahi buna delâlet etmekte bulunmuş olduğundan Arza hubutları, ya'ni Dünyaya gelişleri bu teşa'ubden sonra demek olur. Maahaza şunu da ıhtar edelim ki, nefsi vahide Âdem, zevci de Havva olduğundan şüphe olmamakla âyet bunu eam bir mefhum ile ifade etmiştir. Zira âyet bu manâyı mücerred ıhbar olarak değil, kudreti rabbaniyye delili olmak üzere hali hazırda ma'lûm ve meşhud olan cereyanı hılkati işhad ederek ifade ettiğine nazaran evvel emirde şöyle bir istidlâli ilmîyi tazammum etmektedir. Görülüyor ki, elyevm mevcud olan insanların hepsinin hılkati evvelâ birer babadan başlıyor, Analar telkıhı babalardan alıyor. Fakat garibi o ki, erkek olan babadan gelen evlâd hep erkek olmıyor. Bunda ıttıradı tabiat kaidesi cereyan etmiyor. Bil'akis erkek nev'inin eşi olan dişi nev'i de hılâfi tabiat olarak erkekten halkkolunuyor. Ve erkekle dişinin izdivacından bu sayede erkek ve kadın bir çok zürriyyet meydana geliyor. Ve bu suretle dünkü bir Âdem bir müddet sonra büyük bir ailenin, bir kabilenin, bir ırkın pederi oluyor, babalar eşsiz evlâd yapamıyor. Fakat bu babda telkıhı yapan erkek ve alan kadın olmak haysiyyetile erkek mukaddem, kadın tâli bulunuyor. Binaenaleyh erkeklerin kadınlardan teşa'ubu de emri vaki' olmakla beraber daha evvel hepsi erkekten teşa'ub ediyor, mebdei tenasül erkek oluyor. Şu halde alel'umum erkek nev'iyle alel'umum kadın nev'i bittekabül mülâhaza edildiği zaman hılkati beşerin her batnındaki mebdeine nazaran erkek rükni evvel, kadın rükni sani bulunduğundan evvel emirde kadının her halde erkekten teşa'ub etmiş olduğu tahlilî bir surette tebeyyün ediyor. Binaenaleyh halden mebde'e ircaı nazar olunduğu zaman tenasülün ikiden dört ve dörtten sekiz gibi bir nisbeti hendesiyye ta'kıb etmesi haysiyyetile bu günkü milyarlarla insanların cezri alınınca riyazî bir surette sabit olur ki, mebdei beşer Âdem ve Havva diye ifade edilen bir çifte, ya'ni bir erkekle bir kadına raci'dir ve bunlar beyninde vahdeti asliyye ifade eden bir alâkai nefsiyye vardır. Ve bu alâkada erkek evvel, kadın tâlidir. Ve binaenaleyh o kadın o erkeğin nefsinden münşaibdir, onun ruhundan kopmuştur. Ancak bu teşa'übde harıka, muza'aftır, zira onlar artık bizzarure ana baba ile mesbuk değildirler ve o kadının o erkekten teşa'ubu de bir evlâd teşa'ubu ğibi değildir. Hamilülcinseyn bir cüzeyrden çatallanan ve ileride biribirlerine telâkı etmek üzere mütekabil bir incizab besliyen ve müttehid bir gayeye hizmet eden muhtelif hassiyyetli fail ve kabil bir çift vüreykın inşikakı gibidir. Bu ise topraktan ıstıfayi beşerî gibi bizzat halkullah ile izah olunur. Bu istidlâlin tamam olması için Arzın hudüsü mülâhazasını unutmamak lâzım gelir ki, bu evvelce beyan olunmuş idi. İşte âyeti kerime Âdem ve Havvanın hılkatini haber verirken halden maziye giden böyle bir istidlâli de mutazammın bir uslubı beyan ile ifade etmiştir. Binaenaleyh mazmunı âyet hem naklî, hem aklîdir. (........) «Minha» kaydiyle erkeğin takaddümünü ifham ederken aynı zamanda (.......) mefhumiyle de kadının yaradılışı erkeği yalnızlıktan ve akametten kurtaran bir ni'meti uzmâ olduğunu ve bu ni'metin sui istimal edilmemesi ve şükrü eda olunması lüzumunu dahi müş'irdir, netekim bir Hadîs-i şerifte Resulullah «dünya bir meta' ve Dünya metaının en hayırlısı mer'ei salihadır» buyurmuştur. İnsanlar bu ni'meti sui istimale müsteid bulunduklarından evvelâ ittika emredilmiş ve şu suretle te'kid de olunmuştur. (........) Âsım ve Hamze ve Kisaî kıraetlerinde (........) şeddesiz, mütebakisinde şeddeli okunur. Ma'nâ birdir. (........) Hamze kıraetinde (........) esire, diğerlerinde üstün okunur. Binaenaleyh bunda iki vechi tefsir vardır. Birine göre: «yekdiğerlerinizden bir şey reca ederken Allah aşkına, Allah için senden şunu reca ederim, deye namına and verdiğiniz Allah’a ısyan etmekten ve o rahimlerin hukuk-u haysiyyetini gözetmemekten korkunuz» demektir, diğeri de «o Allah’a ısyandan korkunuz, öyle ilâhî ve rahmanî bir ahlâk ile hareket ediniz ki,, siz o Allah’a ve rahimlere and vererek yekdiğerinizden dilekleşirsiniz» demek olur. Arablar akribalık hasebiyle mühim bir istirhamda bulunacakları zaman (........) derler imiş «Allah ve rahim hakkiyçün reca ederim» ma'nâsınadır. Bu ikinci ma'nâ her iki kıraete göre de mümkindir. Fakat evvelki ma'nâ, Hamze kıraetinin maadâsındadır. Evvelkinde hukukî noktai nazar sarih, ahlâkî noktai nazar zımnîdir. İkincisi de bil'akisdir. ERHAM; Rahimin cem'i, rahim (........) nın kesriyle malûm ki, kadında çocuk yatağı olan uzvi mahsustur. Fakat esbabı karabete ve akribalığa dahi ıtlak olunur. Netekim sılai rahim, akribaya ihsan, kat'i rahim alâkai karabeti kesmek demektir. Burada da esbabı karabet ma'nâsınadır. Her halde rahim kelimesinin, meveddet, merhamet, şefekat ve rıkkat iş'ar ettiği ve bunlar kadınlığın muktezai hılkati bulunduğu cihetle kadınlara rıkkat-ü şefekatle muamele etmek, şeref-ü haysiyyetleri muktezai fıtratları muhafaza olunmak, tecavüzden ve sui istimalden ve gayei izdivacı ıhlâl edecek münasebetsizliklerden vikaye edilmek ve ehli beyt, evlâd-ü iyal, alel'umum akriba ve taâllukat hakkında da rıkkati rahime yaraşan rakık ve cazibedar bir meveddet beslemek ve bütün bunlar da mahabbetullah ile mehafetullahın hasılı demek olan ittikaullah essa ittihaz edilib nik-ü bed, o noktai nazardan mülâhaza olunmak ve binaenaleyh bu münasebatta ne erkeğin ne kadının hikmeti halkına ve gayei tenasüle muhalif olan hırs ve gururı nefsanîleri, ne de akribanın emri İlahîye mugayir arzu ve temayülleri nazarı itibara alınmayıb her hususta hükmi İlahî infaz edilmek lüzumu gösterilmiştir. Bu babda bir hayli ehadisi şerife dahi vardır. Ezcümle: 1- (........) = rahim Arşa asılmış, der ki, Beni gözedeni Allah gözetsin, beni terkedeni Allah terketsin.» 2- Allahü teâlâ diyor ki, Ben, rahmanın; o rahimdir. Ben ona ismimden bir isim müştak kıldım binaenaleyh ona alâkadar olan, sıle ve ihsan edene ihsan ederim, onu kesib atanı, kat'i alâka edeni de mahrum ederim (........) . 3- (........) Allah’a itaat edilen şeylerde sılai rahimden daha çabuk sevaplı hiç bir şey yoktur. Allah’a ısyan edilen amellerde de ukubeti, beğıyden ve yalan yere yeminden daha çabuk olan hiç bir amel yoktur». 4- Sadaka ve sılai rahim, Allah bunlarla ömrü tezyid eder. Ve kötü ölümü def'eder, mahzûr ve mekruhu da def'eder. 5- (........) = sadakanın efdali düşman olan akribaya verilendir. Hulâsa, (........) alel'umum insanlar beynindeki uhuvveti âmmenin ıhlâlinden ve erkekle kadın beynindeki temayülâti cinsiyyenin sui istimalinden, (........) da aile ve akriba hukuk ve münasebetinin ıhlâlinden tahziri tazammun etmektedir. Ya'ni gerek münasebatı umumiyye ve gerek münasebatı hususiyyenizde Allah’a ısyandan korkunuz, Çünkü (........) her halde Allah üzerinizde gözcüdür. Bütün harekâtınız onun tahtı murakabesindedir. Ef'alinizden, akvalinizden, niyyetlerinizden hiç biri ondan gizli kalamaz.» -Görülüyor ki, bu âyeti kerime, amîk bir belâgatle Sûrenin muhteveyatı asliyyesine işaret etmiş ve Sûre-i Âli imranı ta'kıb etmesi haysiyyetiyle de zayiatı harbiyyenin esbabı telâfisine nazarı dikkati celbeylemiştir. Şimdi emr olunan ittikanın mevkii tatbikleri beyanına başlanıyor. Ve evvelâ rikkati erham ile en ziyade münasebetdar olmak üzere hukukı eytamdan bed'olunuyor şöyle ki, Erhamı gözetiniz |
﴾ 1 ﴿