83

Hem emn-ü havfe dair bir haber geldiği vakıt kendilerine onu yayıveriyorlar, halbuki onu Peygambere ve içlerinden ülül'emrolanlara arzetseler elbette bunların istinbata kadir olanları onu anlar bilirlerdi, eğer Allah’ın fazl-ü rahmeti üzerinizde olmasa idi pek azınızdan maadası Şeytana uymuş gitmiştiniz

(........) Bir de kendilerine emniyyet veya havfe müteallık tatlı veya acı bir emir, bir haber, bir geldimi hemen neşr-ü ifşa ediveriyorlar, doğru mu değil mi, yahud neşrinde bir mazarrat var mı yokmu, menafii umumiyye noktai nazarından neşri caiz mi yoksa ketmimi lâzım? düşünmeden danışmadan ışaa ediyorlar.» -Burada gazetecilerin de hallerine temass eden bir ıhtar vardır. (........) bunlar bu işittikleri haberi Peygambere ve ülül'emre yani o işe salâhiyyet ve ıhtisası bulunan zevata veya ümeraya redd-ü irca' etseler danışsalar veya havale (........) onu içlerinden malûmat ve tecribeleri ve hüsni nazar ve basıretleri sayesinde istinbat-u istıhrac edebilecek olanlar her halde bilirler, ne yapılacağını anlar anlatırlardı.»-

İSTİNBAT (........) çıkarmaktır. Nebıt de bir kuyu kazılırken ilk çıkan su demektir. İşte halli matlûb bir hâdise, bir mes'ele karşısında mebadi ve malumatı mevcudeyi tetebbu' ve istıkra, tetkik-u tenkıh ve mukayese ederek yeni bir ilim istıhrac etmeğe dahi istınbat ve istıhrac tabir olunur ki, bu bir meleke ve ıktidarı mahsustur. Her hangi bir işte böyle bir ehliyyet ve ıktidarı haiz olanların o işin müctehidi ve bihakkın sahibi ve indallah ülül'emirdirler. Bunun için balâda (........) diye Allah’a ve Resulüne müracaat olunduğu gibi burada da Resulullaha ve böyle ülül'emre müracaat tavsıye olunarak bunlara itaatin itaati Resule merbut ve mülhak olduğu bir daha anlatılmıştır. Bundan dolayıdır ki, icma'da mu'teber olan re'iy bu gibi ülül'emrin re'yidir.

Bu âyet bize bilhassa şu hukümleri ifham ediyor:

1- Ahkâmı hâdisat içinde doğrudan doğru nass ile

ma'lûm olmayıb istinbat ile bilinecek olanlar da vardır.

2- İstinbat da bir huccettir.

3- İstinbata ehl olmayan avamının ahkâmı hâdisatta ehli ilme müracaatı ve taklidi vacibdir.

4- Resulullah dahi ıstinbat ile mükelleftir, zira (........) den sonra (........) Resule de şamil olduğunda şüphe yoktur.

Sebeb-i nüzule gelelim: Münafıklar fursat buldukça tezviart ve eracif neşrederler. Zuafayi müslimînden bir takım halk da Seriyyelerin ahvaline müteallık tatlı veya acı her hangi bir haber işittikleri zaman sıhhatini, ademi sıhhatini tetkık etmeden ve önünü ardını saymadan doğrudan doğru neşr-ü işaaya kalkarlardı ve bu gibi saygısızlıklardan ba'zı mefsedetler hasıl olurdu. Ekser müfessirîn, bu âyetin bundan dolayı nâzil olduğunu beyan edilyorlar ki, bu surette sebeb-i nüzul, ahvali harbiyye ve askeriyye olmuş oluyor. Diğer taraftan sahıhi Müslimde Hazret-i Ömerden İbn-i Abbas tarikıyle rivayet olunduğuna göre Resulullah kadınlarından uzlet ettiği esnada bir günü Hazret-i Ömer mescidde nâsın Resulullah bütün kadınlarını tatlık etmiş diye müteessirâne bir surette konuştuklarını görmüş ve bunu havsalası almadığından derhal koşub me'zuniyyet isteyerek huzurı risalete girmiş, biraz hasbi halden sonra bir vesileyle bulub «kadınlarını boşadın mı» diye süâl etmiş, hayır cevabını alınca çıkıb «ma'lûmunuz olsun Resulullah kadınlarını boşamadı» diye bir münadi gibi nidâ etmiş, bu âyet de bunun üzerine nâzil olmuştur ki, Hazret-i Ömerin hakıkati istinbatına işaretle senasını da ihtiva etmiştir. Bu rivayete göre sebeb-i nüzul, Sûre-i Nisanın esas i'tibariyle muhtevi bulunduğu ahkâmı aile ile bir alâkayı haizdir. Fakat hukmi terbiyevîsi umumî olduğundan âyet daha ziyade ahvali harbiyye ve terbiyesi siyasiyyeyi istihdaf eder bir siyakı nazımda iyrad buyurulmuştur. Çünkü bunlarda boş boğazlık daha çok yapılır ve daha ziyade muzırdır.

Ey müslimanlar, (........) sizin üzerinizde Allah’ın bu fazl-u rahmeti, ya'ni böyle Peygamber ve istinbata muktedir ehli ilm ülül'emr ile tarikı hakka irşad ve hidayeti olmasa (........) muhakkak ki, siz ekseriyyetle Şeytana, Şeytan gibi münafıklara uyardınız, onların aldadıcı re'y-ü fikirlerine tâbi' olur, fena yollara sürüklenirdiniz, uymadığınız husus veya uymayan rical pek az olurdu, zira az çok aklı olan her hangi bir kimse her noktada Şeytana aldanmaz, arifi esrari kitab olan ve istinbaha muktedir ülül'emr ulemai rasihînden bulunan zevat da hakk-u savabı bihavlihi tealâ temyize muktedir bulunduklarından bunların da Şeytana aldanması nâdir olur. Halbuki avammın aldanması galibdir. Maamafih ehli ilmin aldanması da yine fazl-u rahmeti İlâhiyye sayesindedir. Bunun için diğer bir âyette (........) buyurulmuştur. Binaenaleyh bu iki âyet beynindeki fazl-ü rahmetin farkı unutulmamalıdır. Birisi mutlak birisi mukayyeddir. Hal böyle olunca, ya'ni harb yazılmış, mazlûmlar inler, acı büyük, meta'ı Dünya az. Ölüm nasıl olsa mukadder, hazırlık ve itaat lâzım olduğu halde Münafıklar itaat etmez, hıle ve tezvire çalışır, bir takımları da ağır alır harbden kaçınırsa ya Muhammed,

83 ﴿