125

Hem kimdir o kimseden daha güzel dinli ki, özü muhsin olarak yüzünü tertemiz islâm ile Allah’a tutmuş ve hanîf (sâde hakka boyun eğer muvahhid müslim) olarak İbrahim milletine uymuştur, Allah ki, İbrahimi halil edindi

(........) dince o kimseden daha güzel kim olabilir ki, özünü yüzünü tertemiz Allah’a tutmuş, teslim etmiş (........) ve bu halde her ne yaptise güzel yapmış hasenat işlemiş, seyyiat yapmamış, işlediği hasenatı da Allah huzurunda yaptığını bilerek gücü yetebildiği kadar en güzel surette yapmış (........) ve haniyf ya'ni diğer dinlerken yüz çevirmiş bir müvahhid olarak İbrahim milletine, İbrahimin izince giden hey'eti içtima'ıyyeye ittiba' etmiştir. Çünkü (........) Allah İbrahimi halil edinmiştir.» -Binaenaleyh ona ittiba' eden hey'eti içtimaiyye (........) dır.

HALİL, bir kimsenin umur-ü esrarı arasına giren ve mahabbeti, kalbinin eczasına nüfuz eden dostu demektir ki, hiç bir haleli olmıyan meveddet ma'nâsına hulletten me'huzdur. Ve Allah’ın İbrahimi halil edinmesi onu bir halil gibi ıstıfayı mahsus ile tekrim etmiş ve mazharı esrarı rabbanî kılmış olmasından mecazdır. Allahü teâlâ İbrahim aleyhisselâmı bir takım kelimat ile imtihan etmiş o da onları itmam eylemiş olmağla (........) tekrimiyle imami enam yapmış, sirri ihyaya, melekûti a'lâ ve süflâya muttali' kılmış, o da kavmini alettevali tevhidi İlâhîye da'vet etmiş, esnama, nücuma, Şems-ü Kamere ibadetten men'eylemiş, Taguta karşı gelmiş Allah uğurunda ateşlere atılmaktan, oğlunu kurban etmekten, malını müsafirlere feda eylemekten çekinmemiş, ahlâkı İlâhiyye ile tahallukta selefin hepsini geçmiş, ıstıfai insanînin en yükseği onda ve onun âlinde tecellî etmiş, zürriyyeti -zalimler müstesna olmak üzere- mülk-ü nübüvvetle mübeşşer ve bekâm olmuştur. Böyle bir halilüllahın milletine tâbi' olan zat da o haliliyyetten elbette hıssayab olacaktır. İşte o zat (........) diyen Muhammed aleyhisselâm ve etbaı sahihası ve bu din, dini islâmdır. Ve bundan güzel hiç bir din yoktur. aleyhissalâtü ves-selâm demiştir ki, «Allah İbrahimi halil, Mûsayı neciyy -ya'ni kelîm- ve beni habib ittihaz etti, sonra buyurdu ki, izzet-ü celâlim hakkı için habibimi halilime ve kelimime muhakkak iysar ve tercih edeceğim» Filvakı' meşhur Mı'rac hadislerinde sabit olduğu üzere leylei Mı'racda Resulullah Mûsayı altıncı, İbrahimi yedinci Semâda görmüş ve kendisi bunları geçib makamı Cibrîl olan Sidrei müntehaya ve sonra onun da maverasına geçmiştir. Mukayesei edyan noktai nazarından Hıristiyanlar tealimi nasraniyyenin daha güzel ve daha ulvî bir ruh telkın ettiğini ve binaenaleyh islâmdan daha ince ve daha güzel olduğunu iddia ederek: «Bir Efendinin oğlu kulundan kıymetli ve şereflidir. Bunun için İsa hakkında ibnullah ta'biri büyük bir teşrif ve i'zazdan mecazdır. İsa nezdi İlâhîde makbul bir kul payesile değil bir evlâd nisbet ve payesile i'zaz edilmiş olduğundan bir hıristiyanın teslis ile nazarı da Allah’ın makbul kulları değil evlâd gibi bu mertebei izzetten hıssamend olmaktır. Şu halde bir Efendinin makbul bir kulu ile oğlu arasındaki fark ne ise Müslimanlık ve Hıristiyanlık arasındaki fark odur.» Netekim Yuhanna İncilinin on beşinci babında «eğer size emrettiğim şeylerin cümlesini icra ederseniz dostlarım olursunuz, artık size kul tesmiye etmem, zira kul Efendisinin ne ettiğini bilmez amma, size dost tesmiye ettim, zira pederimden işittiğim şeylerin cümlesini size bildirdim» diye yazılıdır» diyorlar. Ve işte (........) fıkruhu bilhassa bu noktayı da mukayese edib mes'elenin ruhu mahabette olduğunu göstererek Hıristiyanların ta'limatındaki sirk şaibelerini takbih etmiş ve islâmın şeref ve izzetçe de yüksek ve her dinden güzel olduğunu anlatmıştır.

Evvelâ «ibnullah» ta'birinin mecaz olarak ta'lim edildiği farz olunsa bile Allah’a karşı böyle bir mecazda husün yok küfür vardır. Çünkü ibin ta'biri Allah’a mücaneset ve hakıkati İlâhiyyeye iştiraki iyham eder ve Isa da dahi üluhiyyet vardır demek olur. Ve netekim tesliste bu i'tikad tasrih de ediliyor. Bu ise Allah’a iftirai azîm olan şirktir.

Saniyen bir Efendinin nazarında oğlu behemhal makbul bir kulundan daha kıymetli ve daha yüksek olması da'vası doğru değildir. Ne oğullar vardır ki, köleye köle olmağa değmez, Hazret-i Nûh’un oğlu bunun en bariz misalidir.

Salisen Yuhanna İncilinin bu on beşinci babının bilhassa son âyetleri İsadan sonra «fârıklıtin ve ruhi hakkın ve şahidinin» geleceğini beyan ederek dini islâmı ve bi'seti Muhammediyyeyi tebşir etmiş ve mes'elenin ruhu oğullukta değil dostlukda olduğunu göstermiştir. Ve hem de Allah’a kulluğu değil İsaya kulluğu nefyeylemiştir. Bütün bunlar aslındaki tahrifattan kat'ı nazarla türkce tercemelerinde görülmekde olan tahrifatı zaide içinden anlaşılmaktadır. Nezdi İlâhîde mazharı mahabbet ve kurbet olmanın en şaibesiz ve en yüksek

derecesini gösteren Resul, veliy, halil, habib gibi evsafı âliyeyi bırakıb da şirk mazmunları üzerinde dolaşmak ve Allah’a kulluktan kaçınmak ma'nâyı diyanete mugayir bir dalâl ve iftiradır. Ubudiyyeti inkâr, ma'budu inkârdır.

Şimdi bu beyan üzerine acaba Allah’ın İbrahimi halil ittihaz etmesi haricden kendisine bir dost tedarküüne ihtiyacından mıdır? Şayed öyle ise hakıkatte şirk tasavvurundan kurtulmak ve hanîf olarak tevhid üzerinde yürümek nasıl mümkin olur? Ve bu surette bütün bütün Allah’a teslimi nefsetmek onun haricindeki kuvvetleri ihmal ile onlara karşı kendisini tehlükeye koymak demek olmaz mı? Ve sonra ortada bir hıssai mefruza almağa karar vermiş ve Allah’ın kullarını bedbaht etmeğe azm eylemiş bir Şeytanı mel'un bulunduğuna göre şerrinden kurtulmak için biraz da onâ müdara etmek lâzım gelmez mi? Gibi bir takım tevehhümata meydan bırakmamak üzere bu âyet ve bütün mebahisi sabıka şu âyetle itmam olunuyor:

125 ﴿