4Sana soruyorlar: Kendileri için halâl kılınan ne? De ki, sizin için bütün pâk ni'metler halâl kılındı, alıştırarak ve Allah’ın size öğrettiğinden öğreterek yetiştirdiğiniz avcı hayvanların da size tutuverdiklerinden yeyin ve üzerine (.........) çekin ve Allahdan korkun, çünkü Allah’ın muhasebesi çok sür'atlidir (.........) Ya Muhammed, ümmetin sana şunu sorarlar veya soruyorlar: (.........) kendilerine neler halâl kılındı?» - Ikrime ve Muhammed İbn-i Kâabden nakledildiğine göre Cebrail aleyhisselâm «biz kelb bulunan eve girmeyiz» demiş olduğundan dolayı Hazret-i Peygamber köpeklerin öldürülmesini emretmiş ve Ebû Râfıi buna me'mur eylemiş, o da Medinedeki kelbleri hep öldürüb avalîye kadar varmış, bunun üzerine Asım İbn-i Adiy ve Sa'd İbn-i Hayseme ve Uveym İbn-i Sâde gelmişler (.........) ya Resulâllah» demişler, Resulullah sükût buyurmuş, sonra bu âyet nâzil olmuştur. Hâkim Ebû Abdillâhın Sahihinde senediyle rivayet ettiği üzere Ebû Râfı' demiştir ki, «Resulullah bana köpeklerin katlini emretti nâs geldiler «Resulullah bana köpeklerin katlini emretti nas geldiler «ya Resulâllah katlini emrettiğin bu ümmetten bize ne halâl kılındı» dediler, Allahü teâlâ (.........) âyetlerini inzal buyurdu». Bundan başka Saîd İbn-i Cübeyr demiştir ki, «Adiyy İbn-i Hâtim ve Zeydülhayl ya Resulâllah biz kelblerle ve toğanlarla av avlarız, Âli Dir'ın ve âli ebi Havriyyenin köpekleri yaban sığırlarını, yaban eşeklerini ve geyikleri alırlar. Ba'zısının zekâtına yetişiriz, ba'zısı da katledilir zekâtına yetişemeyiz, halbuki Allahü teâlâ meyteyi haram kılmıştır. Binaenaleyh bize bunlardan neler halâl oluyor? Demişlerdi. Bu âyet bu sebeble nâzil oldu». Buna göre bu sual (.........) istisnâsına müterettib ve cevab da tezkiyenin ma'nâyı şer'îsini tafsıl ve izah sadedinde varid olmuş demek olur ki, siyaka pek münasibdir. Evvelki rivayet bu âyetlerin nüzulü hurmet âyetinden mukaddem olduğuna, ikinci rivayet de muahhar bulunduğuna delâlet etmektedir. Bundan sonraki (.........) den başka bir gün olmadığına göre de bu âyetlerin nüzulleri başka başka olduğunu kabul etmek müşkil olacaktır. (.........)(.........) (.........) denilen günlerin yekdiğerinden başka günler olmadığı zahir ve müsellem bulunduğundan bunlar mücerred yevmi Arefeyi değil Sûre-i «Maide»nin bütün zamanı nüzulünü istîab eden sinîni ahirei Muhammediyyeyi zamanı vahid olarak ifade etmekte ve bu suretle gerek tafsıli hurmet ve gerek tafsıli hıll âyetlerinin tarihi nüzulü noktai nazarından ya hakıkaten veya hukmen muttasıl ve mütekarin bulunduklarını anlatmaktadır, (.........) «Böyle soruyorlar» diye sual vakıi hikâye değil «sorarlar» diye vakı' ve mümkine şâmil olarak daha umumî bir sual tasavvur edilmek lâzım gelir. O halde her türlü şübheyi ref-ü def' için: (.........) ya Muhammed, şöyle böyle: (.........) Size tayyibat halâl kılındı» -habâis değil, netekim (.........) buyurulmuştur. Binaenaleyh İslâm mi'desine İslâm sofrasına pis şeyler değil hoş şeyler konmalıdır. Mukaddema dahi iş'ar olunduğu üzere «tayyib» lûgatte «müstelezz» ya'ni hazzedilen temiz ve hoş şey demektir. Şübhei hurmet bulunmayan me'zunün fih olan halâle de buna teşbihen tayyib denilir. Zira mazarratı olmamak ma'nâsında birleşirler. İbn-i Ceriri Taberî gibi ba'zı müfessirîn burada tayyibatı halâllar diye tefsir etmişlerse de «halâllar halâl kılındı» demekrekik bir ifade olacağından ekser müfessirîn ve müctehidîn bunun «lezzet ve iştiha hissedilen temiz ve hoş şeyler» ma'nasınahamli vacib olduğunu göstermişlerdir. Binaenaleyh ma'na «hoşa giden ve iştiha hissedilen her temiz şey size helâl kılındı» demektir. Fakat bundan herkesin her hoşuna giden şey'in halâl olduğunu da zannetmemelidir. Muhakkaktır ki, sui i'tiyad ile fıtrat ve ahlâkı bozulmuş kimselerin zevk-u takdirine i'tibar yoktur. İbret, tab'ı selimedir. Ve tayyibat ancak tab'ı selîm erbabının tiksinmeyib hoşlandıkları şeylerdir. Yoksa badiye halkı ve ıztırar içinde yaşayanlar her nevi' hayvanatı hoşlanıb yiyebilirler. Gerçi (.........) medlûlünce ibaha asıldır. Ve bu ummuma nazaran insandan başka her hayvandan, her nebattan ve her şeyden ekl ile dahi intifa' mubah olmak lâzım gelirdi. Fakat (.........) medlûlü üzere bu umumdan habâis ıhrac edilerek hıll, tayyibata tahsıs olunmuş ve binaenaleyh ibahai asliyeyi takyid için bu bir büyük esas ve bir kanunı küllî olmuştur ki, halâl ve haramın ta'yininde delili mahsus bulunmadıkca buna müracaat olunur. Ve habâisi tefrık etmeyenlerin zevkına i'tibar olunmaz. Cahiliyye Arabları, balâda beyan olunduğu üzere meyteyi veya meyte kabilinden bir hayli şeyleri yedikleri halde tayyibattan olan en'amdan ba'zılarını Sûre-i «En'am» da beyan olunacağı üzere bahire, sâibe, vasîle, ham namlariyle kendilerine tahrim ederler yemezlerdi. Bunların tayyib olduğuna hukm ettikleri hlade ba'zı tevehhümattan dolayı yemezlerdi, buna karşı tayyib olan her şey'in halâl olduğu beyan olunmuş ve bu huküm (.........) âyetiyle de te'kid buyurulmuştur ki, esbab veya hikmeti nüzul miyanında bu âdetin kat'iyyen ref'i de vardır. Şübhe yok ki, bu tayyibatta behimei en'amdan başka kuşların ve hattâ bütün nebatatın dahi hoşları dahildir. Ve sonra (.........) halâl olan her hayvanın cemi'i eczası da halâl olmak lâzım gelmiyeceğini ve müzekkâ olan hayvanatın eczası miyanında bulunan habâisin de harâm olduğunu iş'ar etmektedir. Velhasıl tab'ı selîmin ve fıtrati sahihanın hoşlandığ bütün tayyibat, halâl kılındı (.........) CEVARİH, carihanın cem'idir ki, esasen cerhten me'huz olub te'sir ma'nası mülâhazasiyle kâsibe ma'nasına ism olmuştur. Binaenaleyh cevarih, kevasib demektir. Bunun için el, ayak ve ağız gibi âleti cerh ve kesb olan a'zaya cevarıh denildiği gibi av tutan yırtıcı hayvanata ve kuşlara dahi kevasib ve cevarıh denilir ki, burada murad budur. Mükellibîn «mükellib» in cem'idir. Mükellib teklib eden ya'ni hayvanatı carihayı ava dadandırıb alıştıran, avcılık ta'lim edib öğreten demektir ki, bir kelb, sahibi tarafından kışkırtıldığı yere gider, çağırılınca icabet eder, avı tutunca habseder yemez, sahibi almak isteyince kaçmaz, zecredince dinler ve bunu lâekal üç kerre yapıb âdet edinirse muallem addolunur. Ahmed ibni Hanbel ikiyi, Haseni Basrî biri kâfi görmüştür. Bu ta'lime teklib denilmesi tağlib tarikıledir, Zira alel'ekser ta'lim edilen kelblerdir. Maamafih her yırtıcı hayvana da kelb ıtlak olunur. Ne tekim Ebû Lehebin oğlu Utbe Şam seferine giderken Resulullah (.......) = İlâhî buna kelblerinden bir kelbi musallat et» diye dua etmiş, Utbeyi de yolda arslan yemiş idi. Bunun için bu ta'limin ma'lûm köpeğe mahsus olduğu zannedilmemelidir. Binaenaleyh ma'na şudur: bir de kelb ve sair cevarıh miyanından ava alıştırarak Allah’ın size öğrettiği idrakâttan ta'lim ederek öğrettiğiniz muallem avcı hayvanlar halâl kılındı binaenaleyh bunlardan bu suretle intifa' eder, besler, alır satarsınız fakat yemeye gelince kendilerini değil (.........) size imsak ettikleri, tutuverdikleri avlardan yeyiniz»- dikkat edilmek lâzım gelir ki, (.........) değil (.........) dir. Tuttuklarının hepsini değil, bir kısmını, eczayı tayyibesini yeyiniz, sonra mutlaka (.........) değil (.........) dür, ya'ni kendilerine değil size tutuverdiklerini yeyiniz. Şu halde bir kelb muallem olursa ve avcı tarafından sevk edilir de bir avı tutar, cerh eder öldürür de avcı ona ölmüş olduğu halde yetişirse halâldır. Muallem carihanın cerhi zebih makamına kaim bir zekâttır. O onun bir âletidir. Diğer cevarih ve kezalik ok, mızrak, tüfenk de böyledir. Behemehal diri iken yetişillib zebh edilmesi şart değildir. Zira o zaman muallem ile geyri muallemin farkı yoktur. Fakat cevarih mefhumu mucebince cerh lâzımdır. Cerh etmeden boğar veya çarpar da öldürürse ba'zıları (.........) zahiren mutlaktır diyerek yine yenir demiş ise de doğrusu bunun münhanika veya mevkuzeden farkı yoktur, aynı ma'nâda dahıldir yenmez. Sonra kelbi muallem cerh-ü katletmiş olmakla beraber biraz da yemiş bulunursa bu da yenmez. Çünkü o onu kendine tutmuş demektir. (.........) değildir. Maamafih Selmanı Farisîden, Sa'd İbn-i ebî Vakkasdan, İbn-i Ömerden, Ebû hrüyereden yenir diye rivayet de edilmiştir. Malik ve Evzaî yenir demişlerdir. Ancak bu mes'elede kelb ile kuş tefrık edilmiştir. Ve kuşun yemiş olması hılline mani' olmıyacağı gösterilmiştir ki, Hanefiyye buna kaildirler. Bu suretle bunların tuttuklarından yeyin (.........) ve üstüne Allah’ın ismini yad edin, ya'ni kelbi ve kuşu salarken besmele çekin (.........) ve her halde Allah seriulhisab olduğundan emirlerine muhalefetten sakının.» (.........) diye te'kid ve tevsik olunduğu gibi yine aynı ma'nâ ile halâlların te'kidi ve ba'dehu ta'mimi zımnında buyuruluyor ki, |
﴾ 4 ﴿