81

Eğer Allah ve Peygambere ve ona indirilene iymanları olsa idi o kâfirleri yâr tutmazlardı, lâkin onların çoğu iymandan uzak fasıklardır.

(.........) eğer bunlar Allah’a ve o Peygambere ve ona inzal olunana îman eder olsalardı (.........) Allah’ın ve Peygamberin düşmanı olan o kafirleri dost tutmazlar, evliya tanımazlardı (.........) ve lâkin bunların bir çoğu dinden çıkmış fasıklardır.» -Mâzîde (.........) olmadıkları gibi bugün de değildirler, badema olmaları da müsteb'addir. Bil'akis tuğyan ve teaddilerini artıracaklardır. Mü'minleri hoşlanmamaları, dîni islâm ile istihza etmeleri de bundardı. Bunun için mü'minler bunları dost bilmemeli ve bunlar gibi olmamalıdırlar. Allah’ın bahşettiği ni'meti islâmı unutmamalı, nankörlük etmemeli, misaklarını bozmamalı, ahidlerini, akidlerini ifa etmeli, ameli salih yapmalı. (.........) olmamalıdırlar. Görülüyor ki, bu âyetin mazmunu evvelâ bunlarda (.........) şartının halen dahi intifasını tasrih ve fasılasile tâ yukarıdaki (.........) fasılasını te'kid ve o âyeti ıhtar ve oradan daha mâkabline doğru bir ircaı nazar ettirmiştir. Demek ki, burada Sûrenin başına kadar girisin geri bir mülâhaza daha yapılacak ve tekrar dönülüb mâba'dine devam edilecektir. Şayanı dikkattir ki, yukarıda ekserinin fasık olduğu söylendiği halde buradada kesîr ta'bir buyurulmuş, ya'ni bir çoğu denilmiştir. Gerçi eksere dahi kesîr denilebilirse de (.........) ile (.........) ya'ni çoğu ile bir çoğu ta'birleri arasında fark da vardır. Bu fark bize şu iki ma'nadan birini ıhtar eder:

1- Demek ki, ikinci fisk evvelkinden eşeddir. Ekserin fiskı taatsizlik ma'nasına fisıktı ki, i'tikadsız olub olmamaktan eamdır, ekseriyyetin Ehli kitab olmaktan çıkmasını istilzam etmez. Bir çoğunun fıskı ise bütün bütün küfr-ü tugyan ile Ehli kitab olmaktan huruç ve irtidad ma'nasına bir fisktır ki, obirinden eşedd bir şerdir.

2- Her ikisinde fisk aynı ma'naya olmakla beraber demek ki, dini islâmın intişarı ve bu hıtabatı Kur’âniyyenin feyzi te'siri ile Ehli kitabın ekseriyyeti fasikası azalmış (.........) kalmışlar, fakat bu kesîrin fiskı (.........) medlûlünce keyfiyyet i'tibariyle eski ekseriyyetin fiskından çok ziyade, çok şiddetli olmuştur. Filvakı' dini islâmın intişarı evvel emirde bütün kitabları ve edyanı cami' yeni bir kitab etrafında toplanan salih ve müstakım yeni bir ümmet, yeni bir Ehli kitab teşkil etmiştir.

Saniyen umumiyyetle Ehli kitab üzerinde bir hissi salâh uyandırmış, salisen Ehli kitabın ekaliyyeti mü'mine ve salihası islâma iltihak etmiş, diğer taraftan ekseriyyeti fasika kalmıştır. Sonra bu ekseriyyeti fasikanın bir çoğu da müsliman olmamakla beraber az çok bir intibahı salah ile islâm tabi'iyyetine girmiş, zimmeti islâmı kabul eylemiş, ve bu suretle eski fisıklarının bir çoğundan vaz geçmiştir. Bu suretle o ekseriyyeti fasika azalmış, fakat buna mukabil bir çoğu da hakkı büsbütün unutmuş, gayz-u taassuba sarılmış, küfr-ü tuğyanını artırdıkça artırmış, her münkeri terviç etmiş, islâma husumette müşriklerle beraber olmuş ve hatta daha ileri gitmiş, lisanı Davud ve Isa ile tel'in edilen mel'unlar menzilesine düşmüştür. Binaenaleyh mukaddema (.........) hıtabına lâyık olan Ehli kitab, kemmiyyet noktai nazarından eski haline nazaran (.........) kalmış ve fakat keyfiyyet noktai nazarından (.........) olmuşlardır. Demek ki, Ehli islâm misakı îman ve salâha gereği gibi riayette devam ve hayratta müsabaka ile mücahedeye ıkdam ettikçe fisk azalacak, salâhı âlem tezayüd edecek, herkes (.........) sirrine mazhariyyetle mes'ud olacak ve aksi halde müslimanların hali de Ehli kitabın haline dönecek fasıklara mahkûm olub onların sürüklediği azaba düşeceklerdir. Bu tafsılâttan ve fiskın azalmasından anlaşıldı ki, Ehli kitab içinden evvelâ ekseri fasikîne, sonra da kesîri fasikîne tekabül eden birer kısım vardır ki, haksız gulüvv-ü taassubdan sakınır mu'tedil bir ümmeti muktasıdedirler. Bunların bir kısmı ekseriyyeti fasikaya iştirak etmemiş, evvel-ü âhir îman-ü salâhlarını muhafaza etmişler, Mûsaya olduğu gibi Isâya, Isâya olduğu gibi Hâtemül'enbiyaya da îman eylemişlerdir. Bunların hallerinde bir fark varsa mukaddema o Peygamber, o ruhı hak gelecek diye

îman ederken gelince de geldi diye îman etmiş ve münzelâtı sabıka ile beraber münzelâtı lâhıkayı da ikame eylemiş olmalarından ıbarettir. Diğer kısmı ise mukaddema ekseriyyeti fasikadan olduğu halde bil'ahare intibah hasıl etmiş, tevbekâr olmuş ve obirlerine iltihak ederek kesîri fasikîne mukabil ahzı mevkı' etmişlerdir veya edeceklerdir ki, işte bunlar (.......) dırlar.

Acabâ bunlar içinde Yehud ve Nesârâ da aynı nisbette midirler? Yoksa farklı mıdırlar? Bu noktai nazardan Yehud ile Nesârâyı mukayeseye gelince: Filvakı' bunların ikisinin de çoğu fasıktır, fasıklar da mü'minleri sevmezler, adavet ederler. Maamafih hepsinin derecei adavetleri ve kabiliyyeti meveddetleri de müsavi değildir. Ya Muhammed!. (.........)

(.........)

81 ﴿