110Allah buyurduğu vakıt: ya Isâ İbn-i Meryem sana ne validene olan ni'metimi düşün, hani seni ruhulkudüs ile müeyyed kıldım, nâsa kelâm söyleyordun hem beşikte hem yetişkin iken, ve hani sana kitabet, hikmet, Tevrat ve İncil öğrettim, ve hani benim iznimle çamurdan kuş biçimi gibi taslayordun, içine üfleyordun da benim iznimle bir kuş oluveriyordu, hem anadan doğma a'mayı ve abraşi benim iznimle iyi ediyordun, ve hani ölüleri benim iznimle hayata çıkarıyordun, ve hani senden Benî İsraîli def' etmiştim, o vakıt ki, onlara o açık mu'cizeleri getirmiştin de içlerinden kâfirlik edenler şöyle demişti: bu ap açık bir sihırden başka bir şey değil (.........) - Muktezayı zâhir istikbal sıgasiyle (.........) buyurulmak iken mazı sıgasiyle (.........) buyurulmasında iki nükte vardır. Birisi meşhur olduğu üzere ileride bu: hıtabın vukuu muhakkak olduğundan dolayı âtî, vakı' suretinde tasvir edilmiştir. Netekim lisanımızda da «şöyle dediği zaman ne yaparsın?» Denildiği zaman istikbalden mazı ile ta'bir edilmiş olur ki,» böyle diyeceği muhakkaktır, derse ne yaparsın? Demek olur. Biri de kelâmı İlâhînin ezelî olduğuna ve Allah’a nisbet edilen fiillerde zamaniyyet melhuz olmadığına ve binaenaleyh o gün Âhıretteki bu hıtabın bir bidayeti kelâm değil ezelî olan kelâmı ilâhînin muhataba zuhur ve tecelli ile teallûku olacağına tenbihtir. Ya'ni Allah’ın şöyle dediği günden ittika ediniz ki, (.........) ey Meryemin oğlu Isâ benim sana ve validene olan ni'metimi hatırla: (.........) o zamanki ni'metimi ki, hani ben seni ruhulkudüs ile te'yid ve takviye etmiş idim.»- Nesârâ iki vech ile ruhulkudüs ı'tikad ederler. Birisi Isânın Meryemden tevellüd ve tecessüdüne mebde' olan ruhulkudüs ki, buna yalnız ruhulkudüs derler. Akıdei islâmda bu Cebrail aleyhisselâmdır. Biri de Âhır zamanda çıkacak olan ruhulkudüstür ki, Nesârâ buna ruhulhakk olan ruhulkudüs derler. Bu bir Hatemülenbiya akıdesidir. Fakat Nesârâ bunun hakikati Muhammediyye olduğunu kabul etmemektedirler. Doğrusu ruhulkudüs zatı itibariyle birdir ki, ulül'azm rusüli kirama nâzil olan Cebrail aleyhisselâmdır. Münzel ve müteallâkı ı'tibariyle de müteaddid isimlerle yad edilir. Meselâ daha ziyade hayatı tecerrüd ve ruhaniyyet yaşayan, Yehudun müftereyatından beri ve muhattar olan Hazret-i Isâya nüzul ve tecellisi ı'tibariyle ruhulkudüs ve hayatı hakikat yaşayan Hazret-i Muhammede nüzul ve tecellisi ı'tibariyle de ruhulhak, ruhulemin, nurı Muhammedî ve sureti umumiye de «ruhullah» dahi ta'bir olunur. Binaenaleyh Hazret-i Isâya (.........) hıtabı evvelen ve bizzat Cibril ile te'yidi ifade etmekle beraber arkasından yine Cibrilin nüzulü ve bi'seti Muhamediyye ile dahi te'yidine bir işareti muhtevidir. Ve ma'na şu demek olur: Ya Isâ İbn-i Meryem, seni ruhulkudüs ile, senden sonra Muhammed de ruhulhak ve ruhulemîn olarak tecelli eden Cibrih ile te'yid eyledim, isimden mutahhar kavî bir hayatı ruhiyeye mazhar ve ıhyayı din eden müessir bir kelâm ile takviye ettim (.........) sen hem beşikte tıfıl ve hem yetişmiş recül iken nâsa tekellüm ediyordun (.........) diyordun (.........) ve o zamanki ni'metimi ki, hani sana kitabet, hikmet, Tevrat, İncil öğretmiştim (.........) ve o zamanki ni'metimi ki, hani sen çamurdan kuş sureti gibi bir şey halkediyordun ve bunu kendi zatî olan kudretinle değil (.........) benim iznimle, irademle halkdiyordun, ediyordun da (.........) içine üfliyordun (.........) o suret de benim iznimle bir kuş oluyordu (.........) ve yine benim iznimle körü ve abraşı iyi ediyordun (.........) ve o zamanki ni'metimi ki, hani ölüleri yine benim iznimle diriltib kabirlerinden çıkarıyordun (.........) ve o zamanki ni'metimi ki, hani senden Beni İsraili edf' etmiş, seni katletmek isteyen Yehudîlerin elinden kurtarmış idim (.........) o vakit ki, sen onlara bervechi bâlâ beyyinat ile gelmiş idin de (.........) o Beni İsrailin kâfir olanları bu açık bir sihirden başka bir şey değil demiş idiler.»- Ya Isâ, sen bu nı'metlere mazhar oldun ve bu beyyinata karşı böyle bir küfr ile karşılandın, bundan başka |
﴾ 110 ﴿