115Allah buyurdu ki, ben onu sizlere elbette indiririm fakat ondan sonra içinizden her kim nankörlük ederse artık oun âlemînden hiç birine yapmıyacağım bir azab ile ta'zib ederim (.........) Allahü teâlâ (.........) muhakkak ben onu size indiririm, bir çok kerreler indiririm bu kolay, fakat (.........) bundan sonra da sizden her kim küfrederse (.........) her halde onu öyle bir azab ile ta'zib ederim ki, (.........) öyle bir azabı âlemînden hiç birine yapmam buyurdu. İmdi bu mâide indimi inmedimi? Bu babda müfessirîn beyninde üç rivayet vardır: 1- Cumhurun rivyaetine göre iki gamame arasında kırmızı bir sofra indi, inerken bakıyorlardı, geldi ta önlerine düştü, bunun üzerine Isâ aleyhisselâm ağladı «ilâhî, beni şakirînden kıl, ilâhî, bunu bir rahmet kıl, bir müsle ve ukubet kılma» diye dua etti, kalktı abdest alıb namaz kıldı, yine ağladı, sonra örtüsünü açdı ve (.........) dedi, ne baksınlar, kızarmış, pulsuz ve kılçıksız yağ akıyor bir balık, baş tarafında tuz, kuyruk tarafında sirke ve etrafında pırasadan maada envaı sebze ve beş yufkai birinde zeytun, ikincisinde bal, üçüncüsünde tereyağı, dördüncüsünde peynik, beşincisinde pastırma. Şem'un yaruhallah, dedi bu Dünya taamındanmı ahıret taamındanmı? O da «ikisinden de değil, ve lâkin Allahü teâlânın kudretiyle ıhtıra' ettiği bir şey, niyaz ettiğiniz şeyi yeyiniz ve şükr ediniz ki, Allah size tevali ettirir ve daha fazl-ü kereminden tezyid de eyler» dedi, yaruhallah, bu mu'cizeden bize bir mu'cize daha göstersen? dediler, binaenaleyh «ey balık biiznillâh diril» dedi, balık da teprendi. Sonra, «dön evvelki haline» dedi, döndü yine kebab oldu, ba'dehu mâide uçtu, sonra da ısyan edenler oldu, Maymun ve Hınzıra mesholundular, indiği gün bir pazar günü imiş, Nesârâ o günü bayram ittihaz etmişler. 2- Diğer bir rivayete göre mâide kırk gün, gün aşırı iniyordu, fukara, agniya, zuafa, sıgar-ü kibar toplânıp yiyorlardı. Fey'i zeval dönünce uçar giderdi ve arkasından gölgesinde bakarlardı bundan hangi bir fakır yediyse müddeti ömründe zengin olmuş ve hangi bir hasta yediyse şifa bulmuş ve bir daha hastalanmamış idi. Sonra Allahü teâlâ «Mâidemi agniyaya ve sağlamlara değil, fukaraya ve hastalara tahsıs et» diye vahy etti bunun üzerine nâs ıztırab ve ihtilâle düştü ve binaenaleyh seksen üç kişi mesholundu. 3- Bir de denilmiştir ki, Allah inzalini o şart ile va'd edince istigfar ettiler «böyle bir tehlükeyi arzu etmeyiz» dediler, binaenaleyh nâzil olmadı. (.........) Kazî beyzavî bu üç rivayeti zikrettikten sonra şöyle demiştir: «Mücahidden: bu bir meseldir ki, Allahü teâlâ bunu mu'cizat talebinde ısrar edenler için darb buyurmuştur.» diye menkuldür. Ba'zı sofiyyeden de «burada mâide hakaikı meâriften ibarettir. Çünkü at'ıme gıdâi beden olduğu gibi hakaikı maârif de gıdai ruhtur.» diye menkuldür. Bu hal şöyle mülâhaza olunabilir ki, bunlar henüz vukufuna müsteid bulunmadıkları bir takım hakaika rağbet etmişler, Isâ aleyhisselâm da «Eğer siz îmanı tahsıl ettinizse tekvayı isti'mal ediniz ki, bunlara muttali' olabilesiniz» demiş, onlar ise sualden vazgeçmemişler, ilhah eylemişler, ısrarlarından dolayı o da istemiş Allahü teâlâ bunun inzali kolay olduğunu ve lâkin akıbeti muhataralı ve korkunc bulunduğunu anlatmıştır. Zira salike makamından daha yüksek bir makam münkeşif olduğu zaman ona tahammül edememesi ve binaenaleyh istıkrar bulamayıb bu yüzden dalâli baide düşmesi ihtimali pek melhuzdur.» (.........) Şihabın dediği gibi Kazı Beyzavînin bu tezyilini âyetin bir tefsiri olmak üzere değil, bir ma'nâyı işarî olmak üzere kaydetmelidir. Bununla bu kıssanın Resulullaha ve mü'minlere hikmeti tezkiri de tavzıh edilmiş oluyor. Demek ki, mâidei Isâ, mâidei islâm için bir misali ıbret olmaktan daha ziyade bir meseli ıbrettir. Küfrün ve küfranı ni'metin azabı yalnız âhırette değil, Dünyada da büyüktür. Ni'met ne kadar büyük, ne kadar harikulade ise küfr-ü küfranın azabı da o nisbette bîmisal ve o ni'metin zevali de o nisbette elîm olur. (.........) buyurulduğu gün ehli islâma ihsan edilmiş bulunan mâidenin gerek tayyibatı ve gerek sureti ihsanı i'tibariyle mâidei Isâdan ne kadar büyük bir devlet olduğunu düşünmeli de buna karşı küfr-ü küfranın nasıl bir azaba müstehak olacağını anlamalıdır. Bu suretle Sûre-i «Mâide» mazmununun bir lübbi demek olan bu tezkir yapıldıktan sonra yine tezkiri Âhırete devam ile yukarıdaki (.........) kıssasına atfen ve (.........) emri tahtinde mü'minlere hıtaben şöyle buyuruluyor: (.........) (.........) |
﴾ 115 ﴿