87

Eğer içinizden bir kısmı benim gönderilmiş olduğum hakikate inanmış bir kısmı da inanmamış ise Allah aramızda hukmünü verinciye kadar sabr edin ki, o, hâkimlerin en hayırlısıdır

Sûrenin başındaki (.........) inzar-ü tezkîrinin şevahidi tarihiyyesiyle bir tafsılini ve hılkati Âdemden sonra alel'umum cemiyyeti beşeriyye ve akvamı muhtelife üzerinde istivâi rabbanînin bir sureti tecellisi ile irsali rüsülün hikmet ve netaicine ve edyan-ü şerayiın seyr-i tekâmülüne ve ruh-u gayei mekasıdine muteallık pek mühim hakıkatleri izah ve tenvîr eden ve bir çok Sûrelerde muhtelif ıbret ve intibah noktai nazarından bast veya işaret edilecek olan bu kıssalar Kur’ân’ın ifadesindeki nekahat ve letafet ve ciddiyyet-ü belâğate bilhassa i'tina olunarak okunduğu zaman bunlardan alınacak olan dersi ıbret ve ilham o kadar yüksek ve o kadar vazıh ve feyyazdır ki, kütübhaneler dolusu tarih kitabları okunub tetkık edilecek olsa elde edilecek dersi intibah, yükselmek için sarılınacak desatiri ıbret bunlardan başka bir şey olmıyacak ve bunların verdiği vuzuhı ilhamı vermiyecektir. Bütün esâtîri evvelîn bütün âsârı atîka, bütün kütübi sâlife, bütün cereyanı vekayi' istikrâ olunsa muhtevi oldukları inhirafat ve hurafat tayyedilerek hayatı beşerin mebde' ve meadı noktai nazarından ifade edecekleri hakaikı sabite Kur’ân’ın bu kıssalarında telhıs-u işaret olunan esasatın hududuna aşamıyacakları muhakkaktır. Bu kıssaların muhtevi olduğu hakaıkı Kur’ân’ın nüzulünden evvel dillerde ve kitablarda o kadar tahrifat ve hurafat ile teşviş edilmiş idi ki, insanlar onu duyub dinledikçe hissiyyati diniyyeyi bir çocuğun masal dinlemekten aldığı şetareti hayaliyye gibi bir şey zannedecek hale gelmişlerdi. Netekim bu gün de Tarihi edyanı ve Edebiyatı bu ruh ile ta'kıb etmek istiyenler pek çoktur,

Müfessirînin bir kısmı bâhusus mütekaddimînden bir kısmı bu kıssalar etrafında nüzuli Kur’ân’dan mukaddem deveran edegelen muhtelif rivayat hakikate nasıl götürdüğüne dair bir mukayese dersi vermişlerdi. Fakat tefsir mütaleasına ehl olmıyan bir çokları bunları kıssaların tefsiri gibi telâkki etmiş ve nassı Kur’ân’dan ziyade bu rivayetlerin arkasında koşarak Kur’ân’ın açtığı hakıkat tarikından ma'kûs bir surette istifadeye kalkışmışlar, dini sünnetten ziyade mücerred garaibde aramak sevdasına düşmüşlerdir. Bunlara mukabil, sırf tabiî kalmak istiyenler de halkı evveli hiç hisaba almıyarak havarık kabilinden olan ve dillerde destan bulunan beyyinatı hakkı herçibâdâbâd «Esatîri evvelîn» deyib geçmişler veya sureti mutlakada tabiate irca' sevdasına düşmüşlerdir. Kur’ân ise hakikatin bu ikisi arasında bulunduğunu tefhim için bu kıssaları ne kadar güzel tebliğ ve ne ciddî bir surette beyan ve tasvir etmiştir. Binaenaleyh bunları her kıssanın mevzu' ve gayesine, tarzi tasvir ve münakaşasına ya'ni her Peygamberin aslı da'vetine ve da'vetinin sureti tebliğ ve isbatına ve kavmiyle olan münakaşalarının uslûbuna ve sual-ü cevabın muhtevi olduğu hakaikı ilmiyye ve kavaidi edebiyyeye ve binnetice îman-ü küfrün akıbetine ve sonra kıssalar mecmuunun hey'eti umumiyyesi beynindeki kadri müstereke ve ahengi terakkı ve tekâmüle tahlilî ve terkibî bir surette nasbi nazar ederek kemali ıbretle okumalı ve bunlardan akvamı muzmahillenin tahlili hayatiyle esbabı sükut ve helâklerini istinbat ederek istıkbal için ıbret almanın yolunu öğrenmeledir. Görülecektir ki, bütün esbabı sükut ve ızmıhlâl emri hakkı dinlememek ve Allah’ın rehber olarak gönderdiği yüksek nâsıhların kadr-ü kıymetini bilmemeğe ve binaenaleyh şükran yerine küfrana raci'dir. Ve diyni hak vaz'ı beşerî olan bir müessesei içtimaiyye değil, sağlam ve mes'ud bir müessesei içtimaiyyenin asl-ü esasını ve düsturı hareketini teşkil eden bir vaz'ı ilâhîdir. Ve her milletin kabiliyyeti hayat ve saadeti, kalbini verdiği ma'budun şaniyle mütenasibdir. Ve onun için hepsi hiç ve ancak Allah’ın diyni haktır. İnsanlara Sema kapılarını açacak olan kanun Zeyd ve Amrin mevzuatı ve âmâli ve teşehhiyatı değil, halk-u emir kendisinin olan rabbülâlemînin emridir. Yoksa Dünya bir tarafa toplansa bir yaprağın tâbi' olduğu sükut veya i'tilâ kanununu vaz'ı ilâhîden tahvile kadir olamaz. Netekim insanları tûfânı belâdan kurtaracak olan sefinei necat da kanunı hakdan başkasiyle inşa edilemez. Hatıbı Enbiya Şuayb aleyhisselamın bu tebliğatına karşı:

(.........)

87 ﴿