30

Hani bir vakıt dı o kâfirler seni tutub bağlamaları veya öldürmeleri veya sürüb çıkarmaları için sana tuzak kuruyorlardı, onlar tuzak kurarlarken Allah da karşılığını kuruyordu, öyle ya Allah tuzakların hayırlısını kurar

(.........) Sen de o vaktı hatırla ki, (.........) hani o kâfirler sana mekir kuruyorlardı (.........) seni tutub bağlamaları (.........) veya seni -hepsi bir- katletmeleri (.........) veya seni -Mekkeden- çıkarmaları için sui kasd tertib ediyorlardı -hicret sırasında Mekkedeki vaz'ıyyet bu idi. Umuumiyyetle müfessirîn vak'anın cereyanını şöyle nakletmişlerdir: Ensarın islâma gelib Resulullaha biy'at ettiklerini müşrikler işittikleri vakıt telâşa düştüler, Darünned ve ta'bir ettikleri şuralarından müzakere ve müşavere etmek için içtima' ettiler, bir ıhtiyar suretinde bir İblis de «ben Neciddenim, içtimaınızı işittim huzurunuzda bulunmak istedim, her halde bende bir re'y-ü pend bulmaz değilsinizdir.» diyerek içlerine girdi müzakereye başladılar,

Ebülbühtürî «benim re'yim, dedi, onu bağlar, bir odaya hapsedersiniz ve bütün menfezlerini kapatır, ancak bir delik bırakır, oradan yiyib içeceğini uzatırsınız, ta ölünciye kadar». ıhtıyar, «ne fena reiy! Dedi, kavminden size silâh çekib gelenler olur, elinizden kurtarırlar.» Hişam İbn-i Amir de «benim re'yim, dedi: onu bir deveye yükletir, arazınızdan dışarı çıkarıverirsiniz, artık ne yaparsa yapsın size bir zararı dokunamaz.» Yine o ıhtiyar, o şeyhı Necdî» ne fena re'iy! Dedi, gider başka kavmi ifsad eder ve onlarla gleir size harbeder.». Nihayet Ebû cehil de «ben o re'iydeyim ki, dedi her batından birer delikanlı alırsınız ve birer kılıç verirsiniz, hepsi birden vururlar, kanı bütün kabaile dağılır, Beni Haşim de bütün Kureyş ile harb edemez ve şayet diyet taleb ederlerse veririz». Bunun üzerine ıhtiyar «bu yiğidin re'yi savab» dedi ve buna karar verib dağıldılar. Derhal Cebrâil gelib Peygambere haber verdi ve hicret emrini getirdi, mucebince aleyhıssalât-ü vesselâm Hazret-i Aliyi yatağına yatırıb Hazret-i Ebi Bekir ile beraber Gare çıktı, düşmanlar etrafı sarmış terassud ediyorlardı; sabah olunca yatağa hücum ettiler, fakat Aliyi gördüler, beht-ü hayret içinde alıklaştılar kaldılar. Onlar öyle mekrediyorlardı (.........) ve halâ mekrederler. Mukabeleten (.........) Allah da mekreder. -Onlara mekirden bir ümid verir, sonra da mekirlerini başlarına geçirir. Netekim onlara mekir tertibatında bulunmaları için müsaade etti, uğraştırdı, yordu, fakat bütün mesaîlerini akım bırakıb gizlice senin hicretini te'min ediverdi, ve sonra yine onlara ümid verib «Bedr» e çıkardı ve müslimanları gözlerine pek az gösterdi, binaenaleyh saldırdılar ve göreceklerini gördüler. Evet, Allah mekre mekreder (.........) ve fakat Allah hayrülmakirîndir.- Ona karşı hiç birinin mekrinin hükmü olmaz, o bütün mekircilerin mekirlerini ibtal ediverir. Onun mekri de hayr-ü hıkmetten halî değildir. Bunun için ona makir veya mekkâr diyemezsiniz, o «hayrülmakirîn» dir. Fi'li ilâhî haddi zatında bir mekr olmaktan münezzehtir. O bir izalei şer, bir cezai münkerdir. Makirlerin mekrini kat'etmek ı'tibariyle umuma hayır olduğu gibi mâkirlerin hadlerini bildirmek ve bir takımlarının tevbelerine sebeb olmak ı'tibariyle sureti umumiyyede mâkirler için de bir hayırdır. Binaenaleyh bu fı'li ilâhîye mekir ta'bir edilmesi mâkirlerin mekrine tekabülü ve bütün zann-ü tahminlerinin hılâfına habersiz olarak canibi gayibden bir mekir suretinde gelib bastırıvermesi ı'tibariyle bir müşakeledir. Yoksa hakıkatte Allah’a ibtida mekir isnad edilemez, mâkir denemez. Buradaki (.........) Sûre-i «Âli Imran» da kıssai Isâda geçen (.........) gibi mekir ve mekir suretinde müşakele iledir ki, mekri ilâhî mevzuı bahs olabilir. Bunda da (.........) tenzihi unutulmamak lâzım gelir. O mâkirler öyle kâfirler idi ki,

30 ﴿