48Ve o vakıt ki, Şeytan kendilerine amellerini tezyin eylemiş de demişdi bu gün insanlardan size galib gelecek yok, ben de size zahirim, fakat iki taraf karşı karşıya görününce ardına dönüverdi de ben, dedi sizden kat'ıyyen beriyim, ben sizin göremiyeceğiniz şeyler görüyorum, ben Allahtan korkarım, öyle ya Allah’ın ıkabı çok şiddetlidir (.........) Düşün o vakti ki, Şeytan onların -o mağrur müşriklerin- yaptıklarını kendilerine süslendirib demişti ki, (.........) ben sizin için şübhesiz yar-ü zahir iken bu gün o nasdan size galib gelecek yok -ya'ni o şeytan, o aldatıcı, gurur ve nefsaniyyet ruhı habisi kendilerinde veya karşılarında temessül ederek onlara bu kuruntuyu yaldızlayıb gönüllerine bırakmış ve hayallerine öyle göstermiş idi ki, bu âded, bu hazırlık bu kuvvet ve bu gönül onlarda iken karşılarına Muhammed ve eshabı değil kimse duramaz, ve vehimlerine öyle iyham etmiş idi ki, eğer onlar hareket ve amellerinde kendine tabi' olur ardına düşerlerse bu hayal kendilerinden ayrılmıyacak, daima beraberlerinde bulunacak, her sıkıldıkça onları kurtaracak. (.........) Vaktâ ki, iki cemaat görüştüler -ya'ni harbe tutuşub çarpışmağa başladılar. Melâikenin, ilâhî kuvvetlerin mü'minlere imdadını ve hakıkatin tecelli etmeğe başladığını görünce (.........) Şeytan kıçın kıçın dönüverdi (.........) ve ben dedi, sizden beriyim-sizinle hiç bir alâkam yoktur, başınıza geleceğe karışmam (.........) her halde ben sizin görmiyeceğiniz şeyler görüyorum (.........) hakıkaten ben Allahdan korkarım -hakkın karşısına duramam, işin âkıbeti pek vahim, haliniz yaman karışmam. Böyle diyerek o Şeytan o gurur-ü hayal işin tam can noktasında onlardan teberri edib çekiliverdi. Ne kader şayanı dikkattir ki, çekilirken habersizce bırakıb sivişivermeyib de fenalıklarını yüzlerine vuruyor ve bütün ümidlerini kesib ye'si küllîye attıktan başka evvelki tatlı hayal yerine acı acı endileşer saçarak ve daha işin başlangıcında iken birdenbire tehlükeyi gözlerinde büyütüb telâş ve ıztırablarını artırarak ve ansızını halecan ve felâketlerini tesri' etmek suretiyle gerisin geri çekilib gidiyor. Nasıl çekilmez, nasıl korkmaz ki, (.........) Allah, şedidü'ıkabdır. |
﴾ 48 ﴿