18Allah’ın mescidlerini ancak Allah’a ve Âhıret gününe inanan, namaza devam eden, zekâtı veren ve Allahdan başkasından korkmıyan kimseler ma'mur eder, işte bunların muvaffak olmaları me'muldür (.........) Allah’ın mescidlerini -onlar değil- ancak şunlar i'mar ederler (.........) Allah’a ve Âhıret gününe îman eden -mescid, içinde Allah’a secde ve ıbadet edilmeğe mahsus mevzi' demek olduğundan Allah’a îmanı olmıyanların Allah’a ıbadet için bir yer bina ve tahsıs etmeleri veya böyle bir binanın Allah için i'mariyle cidden alâkadar olmaları mümteni'dir. Sonra Allah’a ıbadet ile iştigalin faidesi bilahare kıyamette görülecektir. Bunun için Âhırete îmanı olmıyanlar Allah’a ıbadet etmezler, etmeyince de ne mescid yaparlar ne de mescidleri ıbadetle ma'mur ederler, fursat buldukca ya mescidleri yıkarlar veya mescidlikten çıkarıb dilediklerini yaparlar. Binaenaleyh Allah’ın mescidi unvanından bilbedahe anlaşılacağı üzere bunu i'mar için evvelâ Allah’a ve Âhırete îman şarttır. Fakat bir şartı kâfi değildir. Bununla beraber (.........) ve namazı ikame eyliyen- bu da şarttır: Zira mescidlerin binasınden maksudi aslî namaz kılmaktır. Namazın vücubunu i'tiraf etmiyenler mescid yapmak lüzumunu hissetmiyecekleri gibi namaz kılmıyanlar da mescidlerin ma'nen haram olmasına sebeb olurlar. Maamafih namaz kılmak da kâfi değildir. Bununla beraber (.........) ve zekâtı veren - bu da şarttır. Mescid i'marının mal ve zekâta da bir tevakkufu vardır: farz olan zekât borcunu vermiyen, fukara ve mesâkîni gözetmiyenlerin mescid binasiyle iştigal etmeleri pek melhuz olmadığı gibi mescide gidib fukarâ ve mesâkini gözeterek zekât vermenin de mescidlerin i'marı ma'nevîsiyle pek büyük alâkası vardır. Ancak bu da kâfi değildir. Bunlarla beraber (.........) Allahdan başkasından korkmıyan kimseler - gerçi insan bir çok mahzurlardan korkabilir ve korkmamak elinden gelmez ve Allahdan korkmıyanlardan da hiç korkulmaz değildir. Fakat Allah’ın emr-ü nehyini yerine getirmek için Allah korkusundan başka hiç bir korkuyu saymıyan, her hangi bir korku ile başkasının rızasını Allah’ın rızasına tercih etmiyecek ve her hangi bir işte Allah’ın hakkıyle kendi hakkı tearuz ettiği zaman Allah’ın rızasından mahrum olmak korkusiyle kendi hakkını feda ve Allah’ın hakkını ıhtiyar edecek, vazifesini yapmak için şunun bunun levminden veya zalimin zulmünden korkub çekinmiyecek ve lüzumunda harb-ü kıtalden vesair suretle çarpışmaktan kaçınmıyacak velhasıl muhtelif korkular, endişeler tearuz ettiği zaman Allah korkusunun karşısında diğerlerini kale almıyacak bir kalb ve îman sahibi olan ve bu suretle bu dört hasleti cami' bulunan zevat lâzımdır ki, Allah’ın mescidleri i'mar edilebilsin. Yoksa zikrolunan üç haslet bulunub da islâmın ve îmanı tevhidin hakikat ve kemali demek olan bu kalb ve îman, bu ıhlâsı vicdan bulunmıyanlar mescidlerin ma'muriyyetini idame edemezler. Günün birinde bir kâfirin veya zalimin ve hatta alel'ade bir cür'etkârın tehdidinden korkarak kendi elleriyle mescidleri yıkmak zilletine bile düşebilirler. Maddeten ve ma'nen tecavüzden, hetki hurmetten sıyanet eylemiyen ve bu sıyaneti idame edecek îmanı kâmil erbabından hali kalan mescidlerin ne servet ve ne sair bir suretle devamı ma'muriyyetleri ihtimali yoktur. Onun için (.........) işte bunlar -bu dört hasleti cemileyi cami' olan cemaat (.........) hidayeti bulmuş, muradlarına irmişlerden olabilirler.- Ya'ni doğrudan doğru saadeti ebediyyeye, Cennete nail olacak olanlar böyle bir cemaatin içinde bulunabilir. Bunların bile her ferdi hakkında huküm kat'î değil akrebi ıhtimaldir. (.........) dır. Artık müşrikler nerede kalır tasavvur edilsin. |
﴾ 18 ﴿