YUNUS

Bu Sûre-i Yunüs hicretten mukaddem Mekkede nâzil olmuştur. Binaenaleyh mekkiyyedir. Ancak bir kaç âyetinin Medinede nâzil olduğu da merviydir ki, bir rivayete göre (.........) ilâ âhıriha üç âyet, bir rivayete göre de (.........) âyetidir.

Âyetleri - Yüz dokuz.

Kelimatı - Bin sekiz yüz otuz iki

Harfleri - Beş bin beş yüz altmış yedi.

Fasılası - (.........) harfleridir.

Sebeb-i nüzulü - Mekke ehalisi beşerden bir Peygamber göndereceğine inanmıyorlar ve alel'husus kendi içlerinden bir adamın Peygamberliğini inanılmayacak acaib bir şey görüyorlar «Allah, Ebû talibin yetîminden başka bir Resul bulamadı mı? » diyorlar, Allah’ın kudretinden bunu istib'ad ediyorlar, haşr-ü neşri de inkâr eyliyorlardı. Bu Sûre, bu sebeplerle nâzil olmuştur ki, (.........) âyetinde istisnaî bir surette Yunüs aleyhisselâmın zikrini muhtevi olması dolayısiyle «Sûre-i Yunüs» tesmiye olunur.

Sûre-i «Berae» nin hatimesinde dini tevhıdin kuvvetindeki kemal ve ulviyyeti gösteren ve rabbül' arşil'azîmin sirri ehadiyyet ve saltanati rübubiyyetine müntehi olan Kur’ân ve risalet mes'elelerinin bir teşrih ve tafsılini muhtevi olmak ve binaenaleyh evvelkinin hâtimesi bunun bir fatihası mesabesinde bulunmak hâsebile iki Sûre arasındaki münasebet ve ittısal, gayet vazıhtır. Bu,

Mekkede o ise, bil'ahare Medinede ve bâhusus ba'delfetih nâzil olmuş bulundukları halde terdibde bunun ve bundan sonraki daha bir çok mekkî Sûrelerin ondan te'hır edilmiş olmasındaki hikmet de kemali dikkat ve ehemmiyetle teemmül ve mülâhaza olunmak lâzım gelir. Bunun en açığı, islâmın Arabdaki inkişafından sonra cihana intişarı devirlerinde dahi geçireceği safahata aid bir takım işaretleri havi olmasıdır.

1

(.........) işte bunlar o hakîm kitabın âyetleri

(.........) - Allah bilir muradını!... Görülüyor ki, bu Sûre dahi heca harfleri ile başlıyor. Demek ki, bunda da remzî bir ifade var. Akılların künhünü kavrıyamayacağı ilâhî bir sir ve mu'cize mevzuıbahsoluyor. Bu gibi Sûre başlarındaki harfler hakkında Sûre-i «Bakare» nin evvelinde söz geçmişti. Burada da bihususıhi rivayet olunmuş ba'zı kaviller vardır: ezcümle (.......) = benim rab», (.......) = ben Allah’ım görürüm», (.......) =ben Allah’ım rahmanım» ma'nalarına remzolduğu söylenmiş (.........) dan (.........) ismi terekküb ettiği de ıhtar olunmuştur. Mamafih bunu bu ma'nalara bir remz ve icmal olmaktan ziyade doğrudan doğru Allah’a tefvızı emri icab eden müteşabihattan olması haysiyeti ile gayri mahdud ihtimaller içinde bu ma'nâları da hatırlatması suretinde telâkkı etmek daha muvafıktır. Bu hurufı mukattaayı müteşabihatan saymıyan müfessirînin beyanlarına göre ise (.........) de olduğu gibi evvelâ Sûrenin ismidir ve saniyen (.........) gibi herkesin ma'lûmu olan hurufı hecanın hem ifradî ve hem terkibli haysiyyetlerini anlatan yeni bir isimdir ki, aslı bulunan hurufı hecayı bir sureti mahsusada ihtar ederek bu basit, mahdud, mübhem harflerden bihıkmetillâh gayri mahdud surette ma'nâlı ma'nâlı beliğ kelâmlar inşa edilebildiğini ve insanların bu sayede söyleyip anlamak gibi büyük bir ni'mete mazheriyyetinde bir çoklarının gaflet ettiği gayet dakık bir kudreti ilâhiyye delili bulunduğunu ve işte nazmı Kur’ân’ın da o basit ve mahdud elifba harflerinden mürekkeb olmakla beraber diğer kelâmlar gibi değil herkesin bildiği elifbayı bu yeni duydukları ve sirrine iremedikleri (.........) gibi kadir bütün bülegayi beşeri tanzırinden âciz bırakan fevkal'âde bedi' ve mümtaz bir kitabı hakîm olması onun bürhani risalet olduğuna delâlet eden bahir bir delil teşkil ettiğini ifham eder. Ve bütün münkirlere tehaddî ile meydan okur. Bir de şayânı dikkattir ki, (.........) bütün harflere şamil boğaz, dil, dudak üç mahrecin üçünü de muhtevi olduğu halde (.........) da esas i'tibariyle boğaz ve dil mahrecleri ile iktifa edrilmiştir. Gerçi «elif» ve «lâm» isimlerinin telâffuzunda şefevî olan (.........) harflerine de işaret varsa da hattaki gibi elif ve lâm müsemmâlarında bunlar yoktur. Elif, aksayi halktan, «lâm, » «râ» ağız içinde dil ucundan çıkar. (.........) de kelime batından başlayıp dudaktan zâhire ihrac edilmiş olduğu halde (.........) da henüz ağız içinde ve dil ucunda çalkanmaktadır. Bu zevka göre (.........) bütün Kur’ân’ın bir ismi olabilirse de (.........) ancak sûre ismi olabilecek bir sirri vahiy demek olur. Mamafih Kur’ân’ın bir ismi olduğu da söylenmiştir ki, bu da o zaman henüz nüzulünün tamam olmamış bulunması ı'tibariyle mülâhaza olunabilir. Allahü a'lem.

(.........) Onlar - sana nâzil olan ve akılları hayrette bırakan o bedi' harfler, ya'ni bu Sûre veya kâfirlerin şaştıkları ve kabul etmek istemedikleri o Sûreler (.........) o hakîm kitabın âyetleridir. -

HAKÎM: hıkmetli, hâkim, muhkem, mâbihil'huhüm, mahkûmün fih, ya'ni hukmü, kat'î ma'nâlarına gelir ki, Kur’ân hakkında her biri sadıktır. Esasen sahibi hıkmet ve hâhim ma'nâları ile hakîm, Allahü teâlânın esmâi husnasından olmakla Kur’ân’ın bu vasf ile tavsıfi, ilâhi olan nisbetini kuvvetle ifade için bir mecaz demek olur. Âyâtın kitaba izafeti ya cüz'ün külle izafetidir ki, meşhur olan budur.

Ya'ni bu Sûre, hıkmet ve ahkâmı ilâhiyyeyi muhtevi olarak nâzil olmakta bulunan o kitabı muhkemin, o Kur’ân’ı azimin âyetlerinden bir kısmı mahsustur. Veya dâllin medlûle izafeti olmak da mümkündür. Netekim (.........) hurufı hecayı işaret olduğuna göre asıl kitabı hakîm ma'nâ ve hurufı hecadan mürekkeb olup o ma'nâya delâlet eden nazmı celil de onun âyâtı ya'ni dâlleri veya delilleri demek olur.

Her iki takdirde de kitap hahîm olduğu gibi ona izafetle âyetlerin dahi hakîm olduğu anlaşılır ki, bu cihet, Sûre-i Hûdde (.........) diye tasrih olunacaktır. Gerek Sûre-i Hûdde, gerek Sûre-i İbrahimde (.........) buyurulmuş olması «âyâtülkitab» izafetinde meşhur olan evvelki vechi müeyyid görünür. Hasılı Kur’ân, ilmî ve amelî hıkmeti ilâhiyye ile meşhun, ahkâmı hakkı muhtevî olmak ı'tibari ile mü'min ve kâfir herkes hakkında hâkim, öyle hâkim ki, Kur’ân ne diyorsa herkesin başına gelecek hukmi hak o, ef'ali beşer hakkında adl-ü ihsan ile hukme esas ittihaz edilecek bir kanunı ilâhi, halka hidayet ve mutı'leri sevab ve Cennetle tebşir ve âsîleri ıkab ve Cehennem ile inzar eden kat'î hukmü mutazzammın, nazım ve ma'nâsı halelden âri ve beyan ve belâgati bedî' ve kavi ve tagayyür-ü tahriften masun ve mahfuz ve bahusus Ümmülkitab olan âyetleri neshi nakabil surette ebediyyen muhkem hakaik ve ahkâmı ezeliyye, risaleti Muhammediyenin ekmel bir şahidi ve misli yapılmak ihtimali olmayan bir mu'cizesi olmak üzere itmamı inzaline ve icrayı ahkâmınâ Allah tealanın kat'î hüküm ve iradesi taallûk etmiş olmak i'tibari ile mahkûmunfih ya'ni bu vecihlerden her biriyle ve bütün ma'nâsiyle hakîm bir kitabdır. Ve işte bu okuyacağımız (.........) Sûresi de okuduklarınız ve daha okuyacaklarınız gibi o hakîm kitabın bir kısım âyatleridir ki, bunda kâfirleri şaşıran sirr-ü hikmeti ilâhiyyeden bir kısmını anlayacaksınız.

1 ﴿