3

Hem rabbınızın mağrifetini isteyin sonra ona tevbe edin ki, sizi bir müsemmâ ecele kadar güzel bir surette yaşatsın ve her fadıl sahibine fadlını versin ve eğer yüz çevirirseniz haberiniz olsun ki, ben size büyük bir günün azâbından korkarım

(.........) hem rabbınıza istigfar eyleyiniz -

magrifetini taleb ediniz, isteyiniz ki, rabbınız Allahü teâlâ günahlarınızı örtsün. Biraz ileride (.........) buyurulmasından anlaşılır ki, bu mağrifet talebi îman ve ameli salih ile olacaktır. Onun için kuru bir talebe kalmayıp (.........) sonra da ona tevbe ediniz - sizi ondan çevirmiş olan günahlarınıza nedamet edip ona tam bir ıhlâs ile dönünüz. Çünkü hak yolundan yüz çevirmiş olanlar, yine hak yoluna dönmedikçe matlublarına iremezler. Onun için mağrifet mâtlubuna da tevbe ile tevessül ve tavassul etmek lâzımdır. (.........) ki, sizi bir eceli müsemmâya kadar güzel bir temettü' ile müstefid etsin - ya'ni muayyen bir zamana, mukadder olan ömürlerinizin sonuna kadar güzel bir surette emniyyet ve âsayiş içinde yaşatsın, hayattan istifade ettirsin.

Ya'ni şirk-ü ısyan ve ısyandan ısrar, hayattan hüsni istifadeye ma'nidir. Isyanda musırr olanların ba'zı istifadeleri olursa bu, güzel ve hakıkî bir istifade değildir. Ehli ısyanın hayatı hiç bir zaman hayatı tayyibe olamaz. Mütemerrid âsıler, ni'meti Dünya içinde yüzseler bile huzurı kalbden mahrum ve vaz'iyyetleri daima tehlükelidir. Ehli îman ve salâh ne kadar mezahım ve ibtilâya da ma'ruz olsa gönülleri yüksek bir hazz ile parlar. Onun içindir ki, bir asî, tevbeye muvaffak olduğu zaman vicdani büyük bir inşirah bulur. Meselâ bir sarhoş içkiden tevbekâr olabilirse yeni bir hayat bulmuş gibi neş'eyab olur. Ferd noktai nazarından böyle olduğu gibi cem'iyyet noktai nazarından mes'ele daha mühim ve istifade daha büyüktür. Bir ferdin emri hakka ısyan ile elde edeceği her hangi bir istifade cem'iyyet için bir zarardır. Cem'ıyyetin zararı ise haddi zatında o âsınin de bir zararını mutazammındır. Ki, tevbe ve istiğfar etmeyip ısrar ettiği surette o, bu zararı bu gün duymazsa yarın duyar, Halbuki her tevbekâr olan ferd ile cem'iyyet bir unsurı salâh kazanmış olur. Hayattan hüsni istifadeye bir hatve atılmış bulunur. İşte «Hasen» kaydiyle (.........) buyurulması bu gibi nüktelerle alâkadardır. Dahası var: (.........) Ve her fadıl sahibine fadlını versin - ya'ni taat ve amelde daha ziyadesini yapan veya mükellef olduğundan fazla nevafil ile Allahü teâlâya takarrübe çalışan veya vazifesinden fazla sa'y-ü mücahede ile (.........) medlûlü üzere Allah için ıbadullahın menafiine hizmet eden fazıl ve fazilet sahiblerinin hepsine fazlı rabbanîsinden maa ziyadetin mükâfatını versin. Görülüyor ki, bunda (.........) kaydı yoktur. Bu itlak ise, Âhırette veya Dünyada ma'nâlarına muhtemildir. Binaenaleyh buna karşı bir çok ehli fazlın Dünyada mükâfat görmemeleri ile sual irad edilemez. Maamafih bu fıkra şunu iş'ar ediyor ki, küfr-ü ısyan ile fazılet ictima' etmiyeceği gibi isyankâr bir cem'iyyet içinde fazılet takdir edilmez, ehli fazıl, zayi' edilir. İstiğfar ve tevbe ise ma'sıyetten nefreti ıktıza ettiği gibi fazıletin revacını da istilzam eder. Tevbekârlar çoğaldıkça meyli fazılet uyanır ve fazıletin revacı bütün ehli fazlın alâ meratibihim semerei fazıletlerini ıktitaf etmelerine baıs olur. İmdi ehli fazlın Dünyada en büyük arzusu hakkın rızası ve halk beyninde hissi fazıletin ta'mim ve intişarı kazzıyesi olduğu teemmül olunursa muhıtında fazl-ü fazıletin revacını görmek bütün ehli fazl için Dünyada en büyük bir zevkı mükâfat olacağı ve onun asıl mükâfatı ise Uhrevî olmak lâzım geleceği derhal anlaşılır. İmdi tebşir ciheti böyle, inzara gelince: (.........) Ve eğer yüz çevirirseniz - ya'ni şu emrolunan tevhid ve istiğfar ve tevbeden ı'raz ederseniz (.........) muhakkak ben - Resulullah - size karşı büyük bir günün azâbından korkarım

- ya'ni acırım. Ki, o büyük gün kıyamettir. Zira

3 ﴿