77

Bunun üzerine yine gittiler, nihayet bir karyenin ehline vardılar ki, bunları müsafir etmekten imtina ettiler, derken orada yıkılmak isteyen bir divar buldular, tuttu onu doğrultuverdi, isteseydin, dedi: her halde buna karşı bir ücret alırdın

(.......) nihayet bir karye ehline vardılar - ileriden anlaşılacağı üzere bu bir şehir idi, bir çokları Antakye olduğunu söylemiş. Antakye ismi müteahhır olduğuna göre eski ismi başka olmak lâzım gelir. Bundan başka (Übülle) denilmiş, (Berka) denilmiş, Nesarânın nisbet olunduğu Nâsıra denilmiş, Bacırvan denilmiş, arzı Rumda bir karye denilmiş, Endelüste Cezirei Hadrâ denilmiş, şu halde bu karyenin mevsukan ta'yini matlûb olmadığından nekire gösterilip yalnız şöyle bir vasfı anlatılmıştır :

Bir karye ki, (.......) ahalisinden yiyecek istediler (.......) de onları müsafir etmekten ibâ ettiler. - Burada (.......) in iki def'a zikrolunması birisi şehrin asıl hükûmeti. biri de umum ahalisi olmak gibi iki ma'nâya işaret olsa gerektir. İkisinden de maksud, aynı ma'nâ ile ahali demek olduğuna göre tekrar, mücerred teşnı için olmuş olur. Filvakı' bu karyenin havass-ü avammiyle bütün ahalisi o kadar alçak imişler ki, iki kişiyi müsafir etmekten çekinmişler. Bu alçaklığa karşı gösterilen büyüklüğe bakınız :

(.......) o vakıt orada bir divar buldular ki, yıkılmak istiyordu hemen onu doğrultuverdi. - Nakledildiğine göre bu bir kal'a divarı gibi yüksek ve kalın bir divar imiş, ba'zılarının zannettiği gibi ihtimal bunu yıkmış ve durup yeniden yapmıştır. Lâkin böyle bir memlekette, o garib vaz'ıyyette bir divarı yıkmaya kalkışmak bile alel'âde bir şey olmıyacağı teammül olunursa siyakı beyandan bunun bir harika tarzında doğrultuluvermiş olduğunu anlamak lâzım gelir. Netekim İbn-i Abbastan ve İbn-i Cübeyrden rivayet olunduğu söylenmiştir. Ve Kurtubî tefsirinde sahih olan budur demiştir. Fivakı' Enbiya ahvaline ve cereyanı kıssaya yakışan da budur.

Bunu gören Musâ (.......) dilese idim, dedi: her halde buna bir ücret alırdım-yiyecek istemek gibi acı bir ıhtiyacın mütehakkık olduğu bir sırada mümkin olan bir kesbi bırakıp fuzulî bir teberru' yapmağa kalkışmak Musâya ma'nâsız göründü de sabrını tutamadı. Şu kadar ki, bu def'a evvelkiler gibi hıddet ile değil, mülâyemetle ı'tiraz etti ve bâlâdaki sözü mucebince müsahabetin inkıtaı lâzım geleceğinden çekinmedi. Onun için Hızır da :

77 ﴿