83

Bir de sana Zülkarneynden suâl ediyorlar, de ki, size ondan bir yadigâr okuyacağım

(.......) bir de sana Zülkarneynden suâl ediyorlar, yâhud ederler -soranlar, ba'zı rivayete göre müşrikler, diğer ba'zı rivayete göre ehli kitab idi. Sûrenin sebeb-i nüzulünde zikrolunan rivayette Yehûdün telkini ile Kureyş müşriklerinin süâl ettiği geçmiş idi. Taberîde Ukbetibni Âmirden rivayet olunduğuna göre demiştir ki, bir gün Resulullaha «sallallahü aleyhi vesellem» hizmet ediyordum, huzurundan çıktım, ehli kitabdan bir kavm bana mülâkı olup biz Resulullaha süâl sormak istiyoruz istizan ediverdediler, ben de girdim, haber verdim «onlarla bana ne? Ben Allah’ın bildirdiğinden başkasını bilmem» buyurdu sonra «bana su dök dedi, abdest aldı namaz kıldı, namazı bitirince yüzünde sürurunu anladım, sonra «al içeri onları ve Eshabımdan kimi görürsen» buyurdu, binaenaleyh girdiler, huzurunda dikildiler, buyurdu ki, «istersiniz kitabınızda yazılı bulduğumuz şeylerden sorunuz haber vereyim ve isterseniz ben haber vereyim» bunun üzerine «sen haber ver» dediler, «Zülkarneyden ve kitabınızda bulduğumuzdan soruyorsunuz? buyurdu. Bir de Âlûsînin kaydettiği üzere İbn-i Ebî Hâtemin Süddîden tahricine göre Hazret-i Peygamber sallâllahü aleyhiveselleme Yehûd, demişler ki, «ya Muhammed, sen ancak İbrahimi, Musâyı, Isâyı ve ba'zı Peygamberleri zikrediyorsun, çünkü onların haberlerini bizden işittin. Şimdi bakalım bize bir Peygamberden haber ver ki, Allahü teâlâ onu Tevratta ancak bir yerden başka zikretmemiştir. O kim? buyurmuş, Zülkarneyn demişler» ilh.

ZÜLKARNEYN ta'biri Zülyedeyn gibi bir lakabdır ki, Zülcenaheyn vasfına benzer. Kamusta tafsıl olunduğu üzere karn bir çok ma'nâlara gelir. Ezcümle boynuz, asır, bir zamanda mütekarın olan cemaat ma'nâlarına geldiği gibi insanın tepesine ve bâhusus başının yanlarına, ya'ni şakaklarına - ki, hayvanda boynuzu yeridir - ve erkeklerin perçemine, kadınların zülflerine, Güneşin kursunun kenarına ve bir kavmın başında olan efendisine ilh... itlak olunur. Binaenaleyh Zülkarneyn lekabının vechi tesmiyesinde karnın ma'nâlarından her birine nazaran muhtelif mülâhazalar mümkin olduğundan müteaddid kaviller söylenmiştir. En meşhuru Kur’ân’ın beyanından da anlaşılacağı vechile Arzın Şark-u Garbına sahib demek olmasıdır. Ki, lisanımızda cihangir ta'bir olunur. Hüseyn vâız tefsirinde mezkûr olduğu üzere zâhir-ü bâtına sahib ma'nâsı da Kur’ân’ın mezakına münasib vecihlerdendir. Buna da lisanımızda Zülcenaheyn denilir.

Müfessirîn beyanatından Zülkarneyn lakabiyle telkıb edilmiş olan zevatın bir değil, müteaddid olduğu anlaşılıyor, Kur’ân’da zikrolunana «Zülkarneyni ekber» deniliyor.

Vaktiyle Yemende tebâbia denilen Hımyer mülûkünden ba'zı büyük fâtihlere, ezcümle Mekkenin binasında Hazret-i İbrahime mülâkı olup ondan ahzi feyzettiği rivayet edilen Sa'b ve Semerkand İsminin namına nisbeti nakledilen Şemmer yer'aş Zülkarneyn yâdedilmiş oldukları gibi Afrîdun ve İskender gibi Arabın gayrından olan cihangirlere dahi bu lakab verilmiş ve bunların en müteahhırı, İskender olmak hasebiyle müverrihîn arasında «Zülkarneyn» şöhreti İskenderin olmuştur. Yehûd kitablarında Zülkarneyn Rumdan çıkan bir genç idiki Mısırı ve İskenderiyyeyi binâ etti ve şöyle yükseldi ve böyle yükseldi diye mezkûr bulunduğu hakkında bir rivayet dahi görülmek hasebile bu babda Tarihî münakaşayı bertaraf etmek istiyen ba'zı müfessirîn de Zülkarneyni ekberin İskender olduğunu kabul etmek istemişlerdir. Netekim Âlûsî  de buna zahib olmuştur.

Müvahhid bir hakîm olan ve fevkal'âde fütuhatiyle âlemde bir tarihi mahsus açmış bulunan İskenderin Zülkarneynlerden birisi olduğunu inkâra mahal yoksa da Kur’ân’da zikrolunan büyük zatların makamı nübüvveti de haiz bulunduğuna göre İskenderin bu derece yükseltilmesi şayanı kabul görülmemiş ve İskenderin bir sed yaptığı dahi tarihen ma'lûm olamamıştır. Bir de İskender, tarihi âhırda meşhur ve ma'lûm olduğu cihetle bunu Peygambere sormak sâillerin garazına muvafık olmazdı. Hakkında vahiyden başka bir suretle ma'lûmat alınması melhuz olan bir süâli nübüvveti imtihan etmek istiyen sâillerin garazlarına nasıl tevafuk eder? Onun için bu suâl tarihi kadimin zulümatına kadar dalan bir mevzu' olmak ıktiza ediyor.

Gerçi İskenderden sonra da Şark-u Garbe sefer etmiş, sed yapmış cihangirler yok değildir. Meselâ Roma kaysarlarından birinin İngilterede, Kisrâ Nuşirevanın Kafkas dağlarında Babül'ebvab, ta'biri âharla demir kapı denilen mevkıde birer sed yapmış olduklarını tarihler gösteriyorlar. Lâkin bu suâlin, fütuhatı Garb-ü Şarkı tuttuktan sonra Şimalden Askitlere kadar varan ve aynı zamanda

Akdenizden Şab denizine kadar bir sed yaptığı rivayet olunan Mısırlı büyük Ramzes gibi maddî ma'nevi bir şöhreti haiz bulunan daha eski ve daha yüksek bir cihangiri istihdaf etmiş olmak rivayeten ve dirayeten daha mülâyimdir. O halde bu Zül'karneyn kimdir?

Ba'zıları bunun İbrahim aleyhisselâm zamanına musadif Afrîdun İbn-i Esfiyan İbn-i Cemşid olduğunu söylemişlerdir. Ki, Pişdadiyanı İrandan adâlet ve husni siyretle meşhur idi. Zül'karneynin mukaddimesinde Hızır bulunuyordu, Hızır, Afrîdun zamanında ba'solunup Hazret-i Musâ zamanına kadar kalmış idi, Zül'karneyn, İbrahim aleyhisselâm zamanında idi gibi Ehli kitabi üvelden merviy ba'zı sözler bunula alâkadar görünür. Ebû Zeydi belhî «Suveri ekalîm» namındaki kitabında Afrîdunun vahyile müeyyed olduğunu söylemiş ve tarihler büyük bir cihangir olduğunu nakleylemişler.

İbn-i İshak «Zül'karneyn» in ismi Merziban İbn-i Merduye olduğunu söylemiş, ba'zıları Abdullah İbn-i Dahhâk demiş, ba'zıları da Mus'ab İbn-i Abdullah İbn-i Feynan İbn-i Mensur İbn-i Abdullah ibnil'ezr İbn-i Avn İbn-i Zeyd İbn-i Kehlân İbn-i Sebe İbn-i Ya'rub İbn-i Kahtan demişlerdir. Ebû Reyhani Beyrunî (.......) nam eserinde «Zül'karneyn» Ebû Kerb semiyy İbn-i Ubeyd İbn-i Efrîkışelhımyerîdir. Bunun mülkü Arzın meşarık ve meğaribine baliğ olmuştu ve Hımyerî şâırin

Diye, iftihar ettiği de odur, deniliyor ki, akrebdir. Çünkü Zül'menar, Zûnüvas, Zünnun, Zuruayn, Zûyezen, Zûceden gibi «zûler hep Yemendendir» demiş, elhalete hazihi Afrika kıt'asını namına nisbetle tanımakta olduğumuz Afrikış, Zûl'menar unvanile mülûki Hımyerin ma'ruflarındandır.

Tancaya kadar vasıl olduğu, Afrikıyye şehrine bina ettiği, Berberleri Filestin, Mısır ve sahilden Mağribe nakleylediği tarihlerde zikrolunuyor. Lâkin bunun torunu olduğu söylenen «Ebû Kerb semiyy veya Şems İbn-i Umeyr» namında birisi tarihen tesbit olunamamış ve binaenaleyh Ebû Reyhanın nakline ı'tiraz edilip bunun «Şemmeryeraş» lâfzından muharref olması ihtimali ileri sürülmüştür. Filvakı' bir rivayette Şemmer Efrîkışın oğlu olup Irak ve Çine doğru hareket ederek vardığı yerlerde kitabeler diktirdiği ve Semerkand kal'asını kalı'ettiği ve hattâ Semerkand «Şemmer» in kopardığı, ya'ni «Semmerkend» yâhut «Şemmer şehri» demek olduğu zikr olunmuş ve Huzaa şâıri Dıbil mülûki Yemen ile iftihar ederken buna işare ten şunu söylemiştir :

Ba'zıları bu «Şemmer» in başında iki saç örgüsü olduğundan dolayı Zül'karneyn tesmiye edildiğini nakletmiş ise de ercah rivayette Şemmer, Efrikîşin oğlu değil «Nâşirünniam» ın oğlu olduğu gibi Süleyman aleyhisselâm zamanındaki Belkisten müteahhır olmak hasabiyle Kur’ân’daki Zülkarneynin daha mukaddem olması ıktıza edeceği dermiyan olunmuştur. Netekim Ebû lfida tarihinde der ki, «Zülkarneyn, «Râyiş» in oğlu Sa'bdır. Babası Râyiş Tübbaı evvel, Sebei, asgarın oğlu Sayfînin oğlu Kaysın oğlu denilmiş ise de Lokmanın biraderi «Züsüded» in oğlu Haris Râyiştir. İbn-i Said İbn-i Abbas Hazretlerine Kur’ân’da zikolunan Zülkarneynden suâl edildi, Hımyerdendir dedi ki, o mezkûr sab'dır diye nakleylemiştir. Binaenaleyh kitabı azîzde zikredilen Zülkarneyn, İskenderi Rumî değil, mezkûr Sa'b İbnürrâyiştir» (.......) Kamus mütercimi

Asım Efendi de İskender kelimesinde bu kavli te'yid ederek daha ba'zı tafsılât nakleylemiştir. Fakat bir taraftan Sa'bın bir taraftan da Afrîdunun İbrahim aleyhisselâm zamanında oldukları hakkındaki rivayetleri tevfık etmek de pek sa'b ve müşkil görünüyordu. Gerçi Kur’ân’ın bir kaç yerinde şa'şeai mâzıyesi ıhtar edilen Sebâ medeniyyetnin cihanda misli yaradılmamış olduğu ıhtar olunan «İreme zatil'ımad» Cennetinin sahibleri olan ve Semûd kavmini Yemenden tard-ü ihrac eden Hımyer ve Tebabia Devletinin şeddada mukabil Lokman ve Zülkarneynede mehdi zuhur olması akrebi ihtimaldir. Ve bunlardan birinin ve belki bir kaçının Zülkarneyn yad edilmiş olduğu da anlaşılmaz değildir. Bununla beraber tarihin zalâmı mechuliyyeti içinde bunların tetkıkı müşkil olduğu gibi Kur’ân’da zikrolunan Zülkarneynin bunlardan o unvanı almış birisi mi yoksa İbn-i Ishakın evlâdi Yâseften dediği gibi Arabın gayriden gelen büyük cihangirlerden birisi mi olduğunu kestirmek mümkin olamıyor. Onun için Siyeri İbn-i Hişâm şarihi Süheylînin kabul ettiği vecihle bu babda en sağlam hukmü Hazret-i Alîden rivayet olunan şu fıkrada buluyoruz: «Zülkarneyn bir abdi salih idi ki, Allah’ı sevmiş Allah da onu sevmişti» filhakıka bunun isim ve şahsiyyetiyle ta'yinine kalkışmak Kur’ân’ın mezakına da muvafık değildir. Zira süâl, Zülkarneyn vasfı üzere iyrad edilmiş olduğu gibi cevabda da ismi ve şahsiyyetin ta'yinine tearruz olunmayıp ancak o vasfın menatını izah eden kıssayi tezkir ile buyuruluyor ki,

(.......) de ki, size, ondan bir zikir, tilâvet edeceğim bir zikir, ya'ni onu andıracak unutulmaz bir yad, hatırlarda tutulacak dillere dasitan olacak bir muhtıra, şöyle ki,

83 ﴿