MERYEMMekkîdir. Hebeş hicretinden evvel Mekkede nâzil olmuştur. Ancak secde âyetinin sonradan Medinede nâzil olduğu da Mukatilden merviydir. İtkanda (.......) âyetinin dahi böyle istisnası nakledilmiştir. Âyetleri : - Doksan sekiz veya dokuzdur. Kelimeleri : - Dokuz yüz altmış iki. Harfleri : - Üç bin sekiz yüz iki. Fasılası : - (.......) harfleridir. 1(.......) bu sûrenin bir ismidir. Muradını Allah bilir. Maamafih bunun mefhumu hakkında mevsukıyyeti iddia edilemiyen muhtelif ba'zı rivayetler de vardır. İbn-i Mürdeveyhin tahricine göre Ümmühanîden Resulullahın şöyle buyurduğu merviydir: kâfi hadisin ya âlimi sadık. Hazret-i Alînin de (.......) diye duâ ettiği rivayet edilmiştir. Ki, esmaullahdan demek olur. İbn-i Abbastan da her harfin kebîr, kerîm gibi esmai ilâhiyyeden birine remz olması suretile bir kaç ma'nâ rivayet edilmiştir. Hâsılı delâleti vaz'ıyye ile lisanen bir ma'nâ sabit değildir. Delâleti akliyye ise lâyüad vücuhe muhtemil olabilir. Meselâ bunlardan başka kâf, Zekeriyyaya, ha zevcesine, ya Yahya'ya, ayın Isâya, sad Mustafaya remz olarak sûrenin mazmununu bir icmal olmak muhtemil olduğu gibi kâf, kelimata, ha lâhute, ya yakîne, ayın ılme, sad sıdka remz olmak suretile evvelki sûrenin âharini bir icmal olmak vesaire de muhtemildir. Ve binaenaleyh lâyüad vücuh içinde müteşabihtir. Fâidesi de kendi kendine bırakılacak olan aklın ihtimalât içinde nasıl çırpındığını göstererek metalibi âliyeyi idrâkte mertebei acz-ü hayretini ıhtardır. Ki, buna ibtilâi rasihîn ta'bir olunur. 2Rabbının rahmetini bir anış Zekerriya kuluna 3O vakıt ki, rabbına nida etmişti, gizli bir nida 4Demişti: yarab işte ben artık kemik gevşedi benden, ve baş bembeyaz alev aldı, sana duâ ile ise rabbım hiç bir zaman bedbaht olmadım 5Bu halimle ben arkamdan yerime kalacak taallûkattan endişedeyim, hatunum da akîm bulundu, onun için bana bir veliy ihsan eyle 6Ki, hem benim mirasımı, hem Ya'kub henadanının mirasını ala, hem de onu rızaya mazhar kıl rabbım! 7Ey Zekeriyya! Haberin olsun biz sana bir oğul tebşir ediyoruz, adı Yahya, bundan evvel hiç bir adaş yapmadık ona 8Dedi: Yarab! benim için bir oğul nereden olacak: hatunum akîm bulunuyor ben de ihtiyarlıktan kağşamak derecesine geldim 9Buyurdu: öyle, fakat rabbın buyurdu ki, o bana kolaydır, bundan evvel seni yarattım! Halbuki hiç bir şey değildin 10Dedi: yarab! Bana bir alâmet yap, buyurdu ki, alâmetin, sap sağlam olduğun halde üç gece nasa söz söyleyememendir 11Derken mihrabdan kavmine karşı çıktı da "Sabah ve akşam tesbih edin diye onlara işaret verdi 12Ey Yahya! kitabı kuvvetle tut (dedik) ve daha sabiy iken ona hikmet verdik 13Hem de ledünnümüzden bir rikkat ve bir pâklik, ki, çok takvaşiar idi 14Ve valideynine ihsankâr idi, cebbar, isyarkâr değil idi 15Selâm ona hem doğduğu gün, hem öleceği gün hem de diri olarak ba'solunacağı gün 16Kitabda Meryemi de an, o vakıt ki, ailesinden çekildi de şark tarafından bir mekâna 17Onlardan öte bir perde çekti derken kendisine ruhumuzu gönderdik de düzgün bir beşer halinde ona temessül ediverdi 18(Meryem) ona ben, dedi: her halde senden rahmana sığınırım, sakınırsın eğer bir teki isen 19(Ruh) dedi: haberin olsun ben sana gayet temiz bir oğlan vermek için sırf rabbının resulüyüm. 20Dedi: benim için bir oğlan nasıl olur? bana bir beşer dokunmadı, ben bir kahbe de değilim. 21Dedi öyle, fakat rabbın buyurdu ki, o bana göre kolay hem onu nasa kudretimizin bir bürhanı ve tarafımızdan bir rahmet kılacağımız için, hem de o, bir kaza edilmiş emir bulunuyor 22Bu suretle ona hamil oldu, ve bu hamlile uzak bir yere çekildi 23Derken ağrı onu bir hurma dalına götürdü, ay dedi: nolaydım bundan evvel öleydim ve unutulmuş gitmiş olaydım 24Derken ona altından nida etti: sakın mahzun olma, rabbın senin altında bir su arkı vücûde getirdi 25Hurmanın da dalını kendine doğru silkele, üzerine derilmiş tâze hurmalar dökülsün 26Artık ye, iç, gözün aydın olsun, bunun üzerine şayed beşerden birini görürsen ben, de: rahmana oruç adadım, onun için bu gün hiç bir inse söz söylemiyeceğim 27Derken onu yüklenerek kavmine getirdi, hey Meryem! Dediler: alimallah yumurcak bir şey getirdin 28Ey Harûnun hemşiresi, baban bir kötülük adamı değil idi, anan da bir kahbe değil idi 29Bunun üzerine ona işaret etti, beşikteki bir sabî ile nasıl konuşuruz dediler 30O dedi ki, haberiniz olsun ben Allah’ın kuluyum, o bana kitab verdi ve beni bir Peygamber yaptı 31Ve beni her nerede olsam mübarek kıldı ve berhayat olduğum müddetçe bana namaz ve zekât tavsıye buyurdu 32Ve beni valdeme hürmetkâr kıldı, bir cebbar şekıy kılmadı 33Ve selâm bana hem doğduğum gün hem öleceğim gün, hem diri olarak ba'olunacağım gün 34İşte hakkında niza edip durdukları İsâ ibin Meryem hak sözü olarak budur (.......) İşte budur - öyle doğan ve o sözleri söyliyen bir kuldur ta beşikten ba'sine kadar (.......) Hak kavlince Meryemin oğlu Isâ (.......) ki, hakkında niza' edip duruyorlar - görülüyor ki, sûrenin başından beri ve bundan sonra nihayetine kadar âyetler hep elif fasılasiyle iken bu hıtab da yalnız yedi âyet arada (.......) fasılasile işlenmiş bir çerçive içine alınmıştır; bu da gösterir ki, bu âyetler, bir Sûrenin asıl maksadını anlatan karar âyetleridir ki, başta nefyi veled ile 35Allah’ın veled ittihaz etmesi hiç bir zaman olur şey değildir, tenzih o sübhana, o bir emri murad edince sade ona ol der! oluverir tenzih, ve lisanı Isâdan şu suretle tevhide da'vet 36Hem o haberiniz olsun dedi: Allah benim de rabbım sizin de rabbınızdır, onun için hep ona ibadet ediniz iste yegâne doğru yol budur (.......) bu âyet, ta yukarıdaki (.......) cümlesine ma'tuftur. binaenaleyh (.......).. demek olarak Isânın kelâmındandır (Sûre-i Bakarede geçen nazîrine bak) eldeki İncillerde dahi mezkûr olan bu söz, onun nübüvvetinde da'vetinin hulâsası olduğu ve tevhidi tensıs eylediği için buraya ayrıca ifraz olunmuştur. 37Sonra hizibler kendi aralarında ıhtilâfa düştüler, artık büyük bir günün görülecek hâilesinden veyl o küfredenlere (.......) sonra hizibler kendi aralarında ıhtilâf çıkardılar - Yehûdîler bir türlü söyledi, Nesârâ fırkaları da türlü niza'lara düştüler; kimi Allah’ın oğlu dediler, kimi Allah’ın kendisidir Yere indi sonra Göğe çıktı dediler, kimi de üçün biri dediler, kimisi de onun kulu ve Peygamberi dediler 38Neler işidecek neler görecekler onlar bize gelecekleri gün, lâkin o zalimler bugün açık dalâl içindeler 39Onlar gaflet içinde iken, onlar îman etmezlerken, o hasret gününün, o iş bitirildiği saatin dehşetini kendilerine haber ver, 40Şüphesiz Arza ve bütün üzerindekilere biz varis olacağız biz, ve hep onlar bize irca, olunacaklar 41Kitabda İbrahimi de an, çünki o bir sıddık, bir Peygamber idi 42Bir vakıt babasına demişti: â babacığım! o işitmez görmez ve sana hiç faidesi olmaz şeylere niçin taparsın 43Â babacığım emin ol bana ilimden sana gelmiyen hakikat geldi, gel bana uy da seni bir düz yola çıkarayım 44Babacığım Şeytana tapma, çünki Şeytan rehmana âsi oldu 45Babacığım ben cidden korkarım ki, sana o rahmandan bir azâb dokunur da Şeytana yar olursun. 46Sen dedi: benim mabudlarımdan geçmekmi istiyorsun ya İbrahim? yemin ederim ki, eğer vazgeçmezsen seni muhakkak recm ederim, hem beni uzun müddet bırak git 47Dedi: selâm sana, senin için rabbıma istiğfar edeceğim, çünkü o bana çok lütufkârdır 48Hem sizi Allahdan başka taptıklarınızla bırakıp çekilirim de rabbıma duâ ederim, umulur ki, rabbıma duâ ile bedbaht olmam 49Vaktaki onları ve Allahtan başka taptıklarını bırakıp çekildi, bizde ona İshakı ve Ya'kubu bahşeyledik ve her birini birer Peygamber yaptık 50Ve bunlara rahmetimizden ihsanlar eyledik ve hepsine dillerdi yüksek bir yadı sıdk verdik 51Kitabda Musâyı da an, çünkü o bir muhlis idi ve bir Resul bir Peygamber idi 52Hem ona Tûrun canibi eymeninden nidâ ettik, hem de onu makamı münacatta mertebei kurbe erdirdik 53Ve rahmetimizden ona biraderi Harûnu da bir Peygamber olarak ihsan eyledik 54Kitabda İsmaili de an, çünkü o cidden va'dinde sadık idi, ve bir Resul, bir Peygamber idi 55Ve hanedanına namaz ve zekât ile emrederdi ve rabbının ındinde merdıyy idi 56Kitabda İdrisi de an, çünkü o bir sıddık, bir Peygamber idi 57Ve biz onu yüksek bir mekâna ref'ettik 58İşte bunlar Allah’ın kendilerine in'am eylediği Peygamberlerden, Âdem zürriyyetinden ve Nuh ile beraber taşıdıklarımızdan ve İbrahim ve İsrail zürriyyetinden ve hidayete erdirdiğimiz ve intihab eylediğimiz kimselerdendir. Kendilerine rahmanın âyetleri tilâvet olunduğu zaman ağlıyarak secdelere kapanırlardı. 59Sonra arkalarından bozuk bir güruh halef oldu, namazı zayi' ettiler ve şehvetleri ardına düştüler, bunlar da "Gayya" yı boylıyacaklar 60Ancak tevbe edip îmana gelen ve salih amel işliyenler müstesna, çünkü bunlar zerre kadar hakları yenmiyerek Cennete gireceklerdir 61Rahmanın kullarına va'd buyurduğu Adin Cennetlerine, şüphe yok ki, onun va'di icra olunagelmiştir 62Orada hiç boş söz işitmezler, ancak bir selâm, rızıkları da vardır orada sabah, akşam 63O o Cennettir ki, kullarımızdan her kim korunur takıyy ise ona miras kılarız (.......) Azgınlığın cezası bir şerre çatacaklar, denilmiş ki, Cehennemde öyle bir vadîdir ki, bütün dereceleri ondan istiaze eder, Gayyakuyus lisanımızda da meşhurdur. Ihtar - Burada işbu (.......) fasılasının tekerrürü ta yukarıda Meryem kısasından geçen (.......) fasılasını hatırlatır. Onun için onu Cibrîlin kelâmının hikâyesi ta'kıb ettiği gibi burada da öyle olacaktır. Orada Meryeme (.......) diyen ruh, ya'ni Cebraîl burada Resulullahın bir suâline cevaben demiştir ki, Ya Muhammed : 64Bir de rabbının emri olmayınca biz (rabbının Resulleri) inemeyiz, önümüzdeki ardımızdaki ve bunun arasındaki hep onundur ve rabbın seni unutmuş değildir (.......) Buradaki vav, istinafiyyedir. Ya'ni bir suâle cevabdır ki, bu süâl, sebeb-i nüzulünden ma'lûm olabilir. Netekim İmam Ahmed, Buharî, Tirmizî, Nesâî ve daha bir cemaat rivayet etmişlerdir ki, Resulullah sallallahü aleyhi vesellem ya Cibrîl, bizi ziyaret ettiğinden daha çok ziyaret etmeğe ne mâni' oluyor? demişti (.......) nâzil oldu (.......) Demek ki, bu âyet, Cebraîlin o süâle cevabını hikâyedir. Sebeb-i nüzul ile âyetin nefsi mazmunu buna karîne olabileceği gibi Sûrenin evvelinde (.......) diye Cibrîlin zikri geçmiş olmasından dolayı ânifen ıhtar ettiğimiz vechile (.......) fasılasının tekrariyle oraya yapılan ircaı nazar dahi buna dakık bir işaret olmuştur. 65O bütün Semavât-ü Arzın ve aralarındakilerin rabbı, binaenaleyh ona ıbadet et ve ıbadetine sebatle sabreyle, hiç sen ona bir adaş bilir misin? 66Böyle iken insan diyor ki, her ne zaman ölürsem ileride mutlak bir zîhayat olarak çıkarılacak mıyım? 67Ya o insan hiç bir şey değil iken bizim kendisini halketmiş olduğumuzu düşünmez mi? 68Evet rabbına kasem ederim ki, biz onları ve o Şeytanları muhakkak ve muhakkak mahşere toplıyacağız, sonra onları muhakkak ve muhakkak dizleri üstü Cehennemin etrafına ihzar eyliyeceğiz 69Sonra her zümreden rahmana karşı en ziyade serkeşlik eden hangileri ise muhakkak ve muhakkak nez'edeceğiz 70Sonra elbette biz o Cehenneme yaslanmıya evlâ olanların kimler olduğunu daha iyi biliriz: 71Hem içinizden hiç biri yoktur ki, mutlak ona varacak olmasın, ve bu rabbının uhdesine vacib kıldığı bir kazıyyei mahkeme olmuştur 72Sonra müttakı olanlara necat veririz de zalimleri dizleri üstü bırakırız 73Âyetlerimiz kendilerine açık açık tecvid üzere okunduğu vakıt da o küfredenler dediler ki, îman edenlere: "bu iki ferikin hangisi makamca daha iyi ve meclis-ü mahfilce daha güzel?" 74Halbuki biz kendilerinden evvel meta' ve manzaraca daha güzel nice karınlar helâk etmişiz 75De ki, kim dalâlette ise rahman onun istediği kadar meddini uzatsın, nihayet va'dolunacak şeyi gördükleri vakıt: ya azâb veya saat, o zaman bilecekler ki, kimmiş o mevkıı daha fena ve iradesi daha zaıyf? 76Hidâyeti kabul edenlere ise Allah daha ziyade hidayet verir ve bâkı kalacak olan salih ameller rabbının ındinde sevabca da daha hayırlı akıbetçe de daha hayırlıdır 77Şimdi şu küfredip de bana muhakkak mal ve veled verilecek diyen herifi gördün (.......) As İbn-i Vâil sebebile nâzil olmuştu, şöyle ki, onda Hubab radıyallahü anhin bir alacağı vardı onu istedi. Buna karşı Âs, hayır dedi: tâ ki, Muhammede küfredesin, Hubab lâ vallahi dedi: ben Muhammede aslâ küfretmem ne hayatımda ne mematımda ne de ba'solunduğum zaman As, hâ dedi ba'solunduğu zaman gel bana o vakıt benim malım ve evladım olacak, alacağını sana veririm (.......) Ya'ni obirlerini andıktan sonra işbu gödüğün kâfirin kıssasını da haber ver. 78Gaybe muttali' mi olmuş? Yoksa rahmanın huzurunda bir ahid mi almış? 79Hayır biz onun dediğini yazacağız ve kendisine azâbdan bir med çekeceğiz 80Ve o söylediği şeyleri hep elinden alacağız da o bize tek başına gelecek 81Tuttular Allahtan başka ma'budlar edindiler ki, kendilerine ızzet ve kuvvet olsunlar diye 82Hayır yarın ıbadetlerini inkâr edecekler de aleyhlerine zıdd olacaklar 83Görmedin mi biz o Şeytanları o kâfirlerin üzerine salmışız onları kaynatıp oynatıp kıvrandırıyorlar 84Aleyhlerinde acele etme, biz onlar için ancak bir sayı sayıyoruz 85Müttekîleri vedf halinde (bir mes'us olarak) huzuru rahmana cem'edeceğimiz gün 86Mücrimleri de susuz olarak Cehenneme sevkedeceğiz 87Rahmanın nezdinde bir ahd almış olan kimseden başkaları şefaate malik olamıyacaklar 88O rahman veled edindi dediler 89Kasem olsun pek ağır pek şeni' bir cür'ette bulundunuz 90Az daha ondan Gökler çatlıyacak ve dağlar yıkılıp yerlere geçecek 91O rahmana veled iddia ettiler diye 92Halbuki veled edinmek rahmana yaraşmaz 93Göklerde ve Yerde hiç bir kimse yoktur ki, o rahmana kul olarak gelecek olmasın 94Kasem olsun ki, hepsini ihsa etmiş, hepsini sayıile ta'dad buyurmuştur 95Ve hepsi Kıyamet günü ona tek olarak gelecektir 96Îman edip salih işler yapanlar muhakkak, rahman onlar için bir meveddet (bir sevgi) verecek gönüllere sevdirecektir 97Sırf o Kur’ân’ı senin lisanınla şunun için müyesser kıldık ki, onunla müttekîleri müjdeliyesin ınad edenleri de inzar edesin 98Hem onlardan evvel nice karn helâk ettik, hiç onlardan birini hissediyor musun, yâhud gizli bir seslerini işitiyor musun? |
﴾ 0 ﴿