3Şanım hakkı için biz onlardan evvelkileri ne fıtnelerle imtihan ettik, yine Allah, elbette sadakat edenleri bilecek, ve elbette yalancıları bilecek (.......) Fahrüddîni Razî der ki, müfessirîn zannettiler ki, bu âyetin zâhiri üzere hamli Allah’ın ılminin teceddüdünü iycab eder. Halbuki Allah, sadıka ve kâzibe imtihandan evvel âlim iken imtihan sırasında bilecek demek nasıl mümkin olur? diye bunu gösterecek, ızhar edecek, ayırd edecek ma'nâlarına hamleylediler. Biz de deriz ki, âyet olduğu gibi zâhirine mahmuldür, çünkü Allah’ın ılmi bir sıfattır ki, onda her vaki', vaki' olduğu gibi zuhur eder. Meselâ tekliften evvel Allah bilir ki, Zeyd itaat edecek, Amir de ısyan edecek, sonra teklif vatından da bilir ki, o mutı', beriki âsı, yapıldıktan sonra da bilir ki, o itaat etti, o ısyan eyledi, ahvalden hiç birinde onun ılmi tegayyür etmez, tegayyür eden ancak ma'lûmdur (.......) İbn-i Münîrin ifadesi daha güzeldir: Elhak Allahü teâlânın ılmi birdir. Mevcuda vücudu zamanında ve evvel ve sonra olduğu gibi teallûk eder demiştir. Fakat şunu da unutmamak lâzım gelir ki, burada «bilecek» demekten murad, sebebi zikr ile müsebbebe tenbihtir, imtihan eder gibi tahkık, tebyin ettirecek de mükâfat ve mücazat edecek demektir. Netekim Kâdî Beyzavî şöyle demiştir: (.......) |
﴾ 3 ﴿