SECDEBu Secde sûresi de mekkîdir. Ba'zıları (.......) den üç âyetin medenî olduğunu da rivayet etmişlerdir. Kur’ân’da Secde sûresi namiyle iki Sûre vardır. Birisi bu, diğeri de (.......) dir. Aralarını fark için buna «Lokman secdesi», ona da Hamîm secdesi denilir. Bir de buna «Madâcı' sûresi» ona da «Fussılet sûresi» namı verilir. Âyetleri - Basrî ta'dadında yirmi dokuz, diğerlerinde otuzdur. Kelimeleri - Üç yüz seksendir. Harfleri - Bin beş yüz on sekizdir. Fasılası - (.......) harfleridir. Sûre-i Lokmanda tevhid zikrolunup mead ile hıtam verilmiş olduğu gibi bu Sûre de usuli iymandan nübüvvet ile başlıyacaktır. 12İndirilişi bu kitabın, şübhe yok bunda, rabbül'âlemîndendir 3Yoksa onu uydurdu mu diyorlar? Hayır, haktır o, rabbındandır: kendilerine senden önce kocundurucu Peygamber gelmemiş olan bir kavmi kocundurasın diye gerek ki, hidayeti kabul edeler (.......) kendilerine senden önce bir nezîr gelmemiş olan bir kavmi inzar etmek için - (.......) buyurulduğu üzere içlerinde bir nezîr geçmemiş hiç bir kavim yoktur. Şu halde burada (.......) denilmesi (.......) mantukunca fetret zamanına işaret olmuş olur. 4Allah, o ki, Gökleri ve Yeri altı günde yaratmış, sonra Arş üzerine istivâ buyurmuştur, sizin için ondan başka ne bir veliy vardır, ne bir şefi', artık düşünmez misiniz? (.......) Sûre-i «A'raf» a bak 5Semâdan Zemine (yukarıdan aşağıya) emri tebdir eder, sonra da o ona urûc eyler: bir günde ki, mikdarı sizin sayınızdan bin sene eder (.......) Semâdan Arza: Gökten Yere, yukarıdan aşağıya emri tedbir eder - ya'ni onun Arşte istivası, Tevrattan zannedildiği gibi dinlenmek ma'nasına değil, emri tedbir ile icrayı ahkâm ve saltanat ma'nasınadır. TEDBİR, bir işin arkasını görerek ona göre gereğini ta'yin etmektir. Allahü teâlânın tedbiri ise hikmetine göre irade buyurmasıdır. Şu halde burada emir, umurun müfredi olarak şein ma'nâsınadır. Ya'ni Dünyanın işini Melâike gibi Semavî esbab ve kuvâ ile yukarıdan aşağı indirmek suretiyle tedbir ve idare eder. (.......) sonra da emir ona çıkar - bu suretle bir emir, bir şein başladığı noktaya rücu' eden bir devr ile hıtam bulup kalkar, yalnız ılmi ilâhîde sâbit kalır (.......) bir günde ki, ba'zıları bunu yalnız uruca tealluk ettirmişlerse de muhtar olan hem «yüdebbir» hem «ya'ruc» fiıllerinin ikisine birden tenazu' tarikıle teallukudur. Ya'ni o emrin inmesi ve çıkması öyle bir günde, o kadar bir zamanda olur ki, (.......) mıkdarı sizin saydıklarınızdan bin sene eder - demek bir iradei ilâhiyyenin hukmü olan bir emir, bir şein, bir hadîse ba'zan böyle bin senelik bir devr ile biter. Onun bir günü böyle büyük bir devir teşkil eder. Onun için Gökleri ve Yeri altı günde yarattı denildiği zaman o günleri alel'âde günler zannetmemelidir. Sûre-i «Mı'rac» da geleceği üzere bunun elli bin sene edeni de vardır. Demek ki, bin sene denilmesi misal tarikıledir. Yâhud ba'zı müfessirînin dedikleri vechile bin ta'biri uzun bir devirden kinayedir. Binaenaleyh daha az ve daha çok olmasına mani' değildir. 6Odur işte gaybi de şehadeti de bilen, azîz rahîm 7O ki, yarattığı her şey'i güzel yarattı ve insanı yaratmağa bir çamurdan başladı (.......) Yarattığı her şeyi güzel yaratmış - burada husün, güzellik, hikmet ve maslahata uygunluktur. Gül güzel olduğu gibi dikeni de güzeldir. ilh... 8Sonra da bir sülâleden, bir hakıyr sudan neslini yaptı (.......) sûresinin baş tarafına bak (.......) sülâleden bedeldir. Maamafih sıfat olması da melhuzdur. 9Sonra onu tesviye edib içine ruhundan nefh buyurdu ve sizin için o işitmeyi, o görmeleri ve gönülleri yaptı, siz pek az şükrediyorsunuz 10Bir de: â! Arzda gaib olduğumuzda mı? Cidden biz mi muhakkak yeni bir hılkatte olacağız? dediler, fakat onlar rablarının likasını (huzuruna varacaklarını) inkâr eden kâfirlerdir 11De ki, size müvekkel kılınmış olan melekül'mevt canınızı alacak, sonra döndürülüb rabbınıza götürüleceksiniz 12Görsen o vakıt ki, mücrimler rablarının huzurunda başlarını eğmişler: rabbenâ! Gördük, dinledik şimdi bizi geri çevir salih bir amel işliyelim, zira yakîn hasıl ettik derlerken 13Eğer dilemiş olsa idik her nefse hidayetini verirdik ve lâkin benden şu kavil hakk oldu: elbette ve elbette Cehennemi dulduracağım bütün Cinlerle İnsanlardan 14O halde tadın unuttuğunuz için bu gününüzün çatmasını, işte biz de sizi unuttuk ve tadın huld azâbını yapıb durduğumuz işler yüzünden (.......) Çünkü biz sizi unuttuk - ya'ni unutmuş gibi Cehennemde bıraktık. 15Bizim âyetlerimize öyle kimseler îman ederler ki, onlarla kendilerine nasıhat verildiği vakıt secdelere kapanırlar ve rablarına hamd ile tesbih ederler de kibirlenmezler 16Yanları yataklardan aralaşır korku ve ümid içinde rablarına duâ ederler ve kendilerine verdiğimiz rızıklardan onlar hayra masraf yaparlar (.......) Yanları yataklardan uzaklaşır (.......) hem korku hem umudla rablarına duâ ederler - gece kalkar teheccüd kılarlar. Bir çokları Muaz İbn-i Cebel radıyallahü anhten sahihan rivayet etmişlerdir ki, şöyle demiştir: bir seferinde Peygamber sallallahü aleyhi vesellem ile beraberdim, bir gün yakınında sabah etmiştim, yürüyor idik, ya nebiyyallah, dedim: bana bir amel haber ver ki, beni Cennete koysun Cehennemden uzaklaştırsın: buyurdu ki,; büyük bir şey sordun, maamafih o, Allahü teâlânın müyesser kıldığı kimseye kolaydır, Allah’a ıbadet edersin, ona hiç şerik koşmazsın namazı kılarsın, zekâtı verirsin, Ramazan orucunu tutarsın, Beyte haccedersin, sonra buyurdu ki, sana hayır kapılarını göstereyim mi? Oruc kalkandır, sadaka hatieyi söndürür, gecenin göbeğinde adamın namazı dedi, sonra (.......) a kadar kıraet buyurdu. 17Şimdi kimse bilemez onlar için gizlenmiş olan gözler sürurunu yaptıkları amellere mükâfat için (.......) Şimdi hiç bir nefis bilmez - ne bir Meleki mukarreb ne de bir nebiyyi mürsel (.......) onların yaptıkları amellere mükâfat olarak kendileri için gözler sürurundan neler gizlemekte!.. Buharî ve sâirede Resuli ekrem sallallahü aleyhi vesellemden şu hadîsi kudsî rivayet olunmaktadır: Allahü teâlâ buyuruyor ki, Ben salih kullarıma öyle şeyler hazırlamışımdır ki, hiç bir göz görmemiş, kulaklar işitmemiş, bir beşerin hatırından da geçmemiştir. 18Öyle ya, mü'min olan fasık olan gibi olur mu? Onlar müsavi olmazlar 19Evet, îman edib o salih amelleri işliyen kimselerin amellerine mukabil konukluk olarak kendilerine me'vâ cennetleri vardır 20Amma fasıklık etmiş olanların me'vâları ateştir. Ondan her çıkmak istedikçe onlar içine iade olunurlar da kendilerine haydi tadin o ateşin tekzib edib durduğunuz azâbını denilir 21Şu da muhakkak ki, onlara o en büyük azâbdan beride o yakın azabdan da tattıracağız, gerek ki, rücu' edeler (.......) Azâbı ednâ, yakın azâb, Dünya azâbı, azâbı ekber de Âhıret azâbıdır. 22Rabbının âyetleriyle nasıhat edilib de sonra onlardan yüz çeviren kimseden daha zalim de kim olabilir, muhakkak ki, mücrimlerden biz intikam alırız 23Şanım hakkı için muhakkak ki, vaktiyle Musâya kitab vermiştik, şimdi de sen onun likasından şübheye düşme, ve onu Beni İsraîl için bir hidayet rehberi kılmıştık (.......) Şimdi sen onun likasından şübhe de olma - ya'ni vaktıyle Mûsâya verdiğimiz gibi şimdi de Sûrenin başında beyan olunduğu üzere sana kitab veriyoruz. Bunda zerrece şübheye düşme. 24Ve içlerinden öncül imamlar yetiştirmiştik ki, sabrettiklerinde emrimizle hidayet ediyorlardı ve âyetlerimize yakîn ile sarılmışlardı 25Şimdi ihtilâf edib durdukları şeylerde hiç şübhesiz ki, rabbın Kıyamet günü beyinlerini fasledecektir 26Daha irşad etmedi mi onları ki, kendilerinden evvel nice karınlar helâk etmişiz, meskenlerinde geziyorlar, elbette bunda şübhesiz âyetler var, halâ kulak vermiyecekler mi? 27-28Ya hiç görmediler de mi? Biz kır yere suyu salıveriyoruz de onunla bir ekin çıkarıyoruz, ondan hayvanları da yıyor, kendileri de, hâlâ gözlerini açmıyacaklar mı? 29Bir de ne vakıt o fetih eğer doğru iseniz? Diyor ve onlara göz açtırılmaz 30Şimdi onlardan yüz çevir de gözet, çünkü onlar gözetiyorlar |
﴾ 0 ﴿