FÂTIR

«Fâtır» veya «Melâike» sûresi denilen bu Sûre dahi mekkîdir.

Âyetleri - Son Medenî ve Şamî ta'dadında kırk altı, bâkısinde kırk beştir.

Kelimeleri - Yedi yüz yetmiş yedidir.

Harfleri - Üç bin yüz otuz.

Fasılası - (.......) harfleridir.

Bu Sûre-i celîle, Sûre-i «Sebe'» de halkı cedidi inkâr eden kâfirlerin rağmine islâm ile yeni bir âlemin yaradılmakta olduğunu tebşir ediyor gibidir ki, ilk âyeti ile vechi tesmiyesi de anlaşılmaktadır.

1

Hamd Allah’a, o Gökleri, Yeri yaratan ve Melâikeyi kılan fâtıra: kanadlı kanadlı elçiler, ikişer üçer dörder, halkte dilediği kadar ziyade eder, hakıkat Allah her şey'e kadirdir

(.......) Göklerin ve Yerin fâtıri - ya'ni bütün âlemi yokken yaradan fıtratını ibtida ibda' eden, yâhud yaran, ademden vücûde çıkaran ve yine yaracak, (.......) ve (.......) hukmünü icra edecek olan.

Sûre-i «En'am» da dahi geçtiği üzere (.......) esasen yarmak ma'nâsınadır. Râgıb uzunluğuna yarmak der, bundan bir misal sebketmeksizin ilk olarak yaratmak ma'nâsına mütaeref olmuştur. Bu ma'nâca fâtır, iycadı evvele nâzırdır. Ve mâzıy ma'nâsına olacağı için izafeti ma'neviyye olarak ma'rife olup lafzai celâleye sıfat olmuştur. Bu surette Âhırete, neş'eti saniyeye işareti, intikalî ve istidlâlî olmuş olur. Maamafih ba'zı müfessirînin dediği gibi yarmak ma'nâsından fâıl olması da melhuzdur. Bu surette biz bundan (.......) mantukundaki infitarı da anlamak isteriz ki, bunda icadı uhrevî dahi tensıs olunmuş olur. Ancak yaradacak demek olan bu ma'nâ istikbale âid olduğu için fâtır, âmil olarak izafeti lafzıyye olacağından ta'rif iktisab etmez ve Allah ismine sıfat olamamak lâzım gelir. O halde iki ıhtimal kalır: birisi bedel yapılmak, birisi de (.......) gibi istımrar ve sebat kasdolunarak mazıy ve istıkbale şamil olmaktır. En münasibi de budur. O halde hem icadı evveli ve hem icadı saniyi tazammun ederek ma'nâ işaret ettiğimiz gibi şu olur: Semavat ve Arzı yaran ve yaracak olan, Dünyayı yarattığı gibi Âhıreti de yaratan (.......) ve Melekleri elçiler yapan - ya'ni kendisinden kullarının şuurlarına tebliğ vasıtaları, Peygamberlere vahiy, salihîne ilham, akıllara fikri savab getiren vasıtalar, yâhud kudretinin âsârını halkına iysal edici vasıtalar kılan, öyle ki, (.......) ikişer, üçer ve dörder müteaddid ecnihalı -

ECNİHA, cenahın cem'idir. Cenah da kanad demektir. Ma'ruf olan budur. Bir şey'in kanat ve kol gibi şu'belerine ve cihetlerine dahi ıtlak olunur. Melâikenin cenahlarının hakikati ve keyfiyyeti nasıl olduğunu ise Allah bilir. Maamafih cihet ile te'vil edenler de olmuştur. İfadenin siyakından anlaşıldığına göre burada zikrolunan adedler ta'yin ve tahsıs için değil, çokluğu beyan içindir. Binaenaleyh dörtten yukarı yok demek değildir. Filhakıka Buharî, Müslim, Tirmizî (.......) âyetinde İbn-i Mes'ud Hazretlerinden rivayet etmişlerdir ki, Resulullah Cibrili altı yüz kanadla görmüştür. Tirmizînin Hazret-i Aişeden rivayetine göre de Resuli ekrem sallallahüaleyhi vesellem Cibrili kendi suretinde ancak iki def'a görmüştür. Bir kerre Sidrei müntehanın yanında bir kerre de Ciyad içinde ki, altı yüz kanadı vardı, ufku seddetmişti (.......) Filvakı' dörtten ziyade olabileceğini de anlatmak için buyuruluyor ki, (.......) halkta dilediği kadar ziyade eder - Binaenaleyh Melâikenin kanadlarını daha ziyade yapabileceği gibi, diğer mahlûklarında da dilediği ziyadeyi yapabilir. Meselâ güzel yüzler, güzel sesler, güzel saçlar, güzel hatlar, gözlerde melâhat, kamette letafet surette tenasüb, a'zâda tamamlık, kuvvette şiddet, akılda kesginlik, reiyde cezalet, kalbde şecaat, nefiste semahat, lisanda talâkat, tekellümde liyakat, işte beceriklilik ilh... Neler, ne kemaller, ne ziyadelikler yaratır. Binaenaleyh Allah’ın yaradışını mahdud suretlerle tahdide kalkışmamalıdır. (.......) şübhesiz ki, Allah, her şey'e kadirdir. Onun için

1 ﴿