11

Sonra Semaya doğruldu da o bir dumanken ona ve Arza gelin, ikiniz de ister istemez, dedi: geldik istiye istiye dediler

(.......) Sonra Semaya doğru doğruldu - ya'ni ınâyeti ilâhiyyesini dosdoğru Semaya tevcih buyurdu. (.......) kelimesi (.......) ile sılalandığı zaman istikamet almak, dosdoğru teveccüh etmek ma'nâsınadır ki, Allahü teâlâ hakkında doğrudan doğru irâde ile tefsir olunur.

Ya'ni ınayeti ilâhiyyesini doğrudan Semaya doğru tevcih buyurdu (.......) o bir duman halinde idi (.......) irâde buyurdu da ona ve Arza dedi ki, (.......) ikiniz de ister istemez gelin - ikiniz bir müttefikan emrime münkad olun, tabiatlerinize gerek muvafık olsun, gerek olmasın, yâhud ikiniz de, vücude gelin, tevekkün edin

(.......) dediler ki, ikimiz de isteyerek geldik - buradaki (.......) yi Razî ve Kâdî Beydâvî gibi müfessirînin bir kısmı zamanî değil, rutbî terahı ile anlamışlar, ya'ni Semânın yaradılışı Arzın yaradılışından evvel olup yalnız burada Arzın halkını beyandan sonra beyan edilmiştir. Bu surette (.......) demek vücude gelin ma'nâsına tekvinden ıbarettir. Dühan da ilk maddenin yaradıldığı haldir. İbtida maddei ulâ yaradılmış ve onda henüz bir zıya olmadığı, zulmanî bir halde bulunduğu ve yâhud madde tabiati esas i'tibariyle zulmanî bulunduğu için duhan ta'bir edilmiştir. Bu güzel bir ma'nâdır. Lâkin (.......) cümlesinin haliyye olarak (.......) ya ıktiranı ve (.......) emrine tekaddümü ıktiza edeceğine göre maddenin kıdemini iyham etmek gibi bir şâibe vardır. Buna mukabil ekser müfessirîn ise (.......) niu terahîsi zamanî olduğuna kail olmuşlar ve arzın ilk halkı Semâdan evvel olup ancak (.......) mantukunca dahvi, ya'ni döşenmesi sonra olduğunu söylemişlerdir. Bu âciz de bunu Cumhurun uslûbu üzere anlamayı tercih ediyorum. Şu kadar ki, Semâdan murad (.......) de olduğu gibi Arzın yukarısı, ya'ni hava tarafı demek olduğuna zâhib oluyorum, bu surette (.......) yukarıdaki (.......) ya ma'tuf olarak şöyle demek olur: Arzı, ilk halk sonra doğrudan doğru yukarısını yaratmayı irâde buyurdu bir duman olarak, demek ki, Arz ilk yaradılışında ibtida Semâdan ayrıldığı sıra ateş halinde idi, sonra bu ateşten anın yukarısına doğru Seması olarak duman halinde gazlar püskürüyordu (.......) bu halde o duman halindeki Semaya ve Arza (.......) ikiniz bir tav'an ve kerhen gelin - tabiatinize uygun gelse de gelmese de ikiniz birlikte birbirinize uyarak bir nizam üzere hareket edin dedi. Bütün Semâ içinde Arzın ve hevasının birlikte hareket etmesini emreyledi (.......) ikimiz de tav'ımızla geldik dediler. Ba'zıları bu

emri ve tav'î şuurî ma'nâda anlamak istemişlerse de mutlak tevâfuk ve inkıyad ma'nâsına olmak daha mütebadirdir.

Ya'ni verilen emirde icra edilen te'sirde her biri tabiatindekinin hılâfına bir fiıl ve harekete dahi sevk edilseler onlar onun kabulünü bir tabiat edinmişlerdir. Onun için hareket ve sükûn gibi muhtelif tabiatte te'sirleri tabiî gibi kabul ederler. Emri ilâhîye karşı hiç bir muhalefetleri vakı olmaz. Onun için atalet kanunu denilen bu mutaveat ve kabiliyyet ile bütün ecramı Semaviyye ve ecsamı Arzıyyenin hâdisatı tabiî imiş gibi izah olunabilir. Burada eserden olmak üzere şöyle bir (.......) de naklederler: denilmiş ki, Semavat ve Arz halkolunmadan Arş su üzerinde idi, sudaki suhunetten bir kaymak ve bir duman çıktı, kaymak suyun yüzünde kaldı, ondan kuraklığı halketti ve ondan Arzı ıhdas eyledi, duman da yukarı yükseldi, ondan da Semayı yarattı (.......) Fahri Razî der ki, bu kıssa Kur’ân’da yoktur, Yehûdun Tevrat dediği kitabın evvelinde vardır. Bir delil delâlet ederse kabul olunabilir, Zemahşerî garib bir fıkra daha nakleder de kuraktan bir arz yaptı sonra da onu ayırdı iki arz yaptı der. Ayrılan bu iki Arz nedir? Ya Arzdan Kamerin ayrılması olacak, yahud da Amerikanın ayrılması olacaktır.

Şimdi asıl Semavâta geçilerek buyuruluyor ki,

11 ﴿