2

Ki, Allah senin zenbinden geçmişini ve geleceğini mağfiret buyurup üzerindeki ni'metini tamamlıyacak ve seni dosdoğru bir caddeye çıkaracak

(.......) ki, Allah senin zenbinden mâtekaddem ve mâteahhari: geçmişi ve geleceği mağfiret buyura –

Kâdî Beyzavî der ki, fetih küffara cihad ile şirkin def'ine ve dînin i'lâsına ve nüfusı nakısanın tedricen ihtiyarlarıyle tekemmül edebilmeleri için kahran sevkına ve zuafâyı zalemenin elinden tahlîsa say etmenin bir netîcesi olmak i'tibariyle mağfiret fetha ıllet kılınmıştır (.......) Ki, murad ılleti gaiyye, ya'ni hikmettir. Demek olur ki, buradaki feth-u mağfiret Sûre-i Muhammeddeki (.......) emrine imtisalin cevabı ve semeresi olmuştur.

Âlûsî  der ki, fetih, (.......) azamet nuniyle isnad olunduktan sonra mağfiretin (.......) diye ismi celâl ile isnad olunması şu nükteye işaret olabilir ki, fethi Allahü teâlâ vesait ile icra buyurursa da «mağfireti» zatı subhânîsi doğrudan doğru kendisi yapar, ba'zıları şunu tasrih etmişlerdir ki, büyüklerin kendilerinden biz diye mütekellim maalgayr sıgasıyle ta'bir âdetleri kendilerinden sadır olan fiıllerin ekseriya tevabi' istıhdam etmek suretiyle olmasındandır. Buna nasrın (.......) diye ismi celîle isnad olunmasıyle i'tiraz da edilmez (.......) hakikatlerine işaret olunmuş demek daha açık olacaktır. Zenbin mâtekaddem ve mâteahhari geçmişi ve geleceği hepsini ihatadan kinâyedir.

Bu suretle Peygambere cemîi zünübdan mağrifetle tahâret ve berâet tebliğ buyurulmuştur. Ancak matekaddem ta'biri zenbin vukuunu iş'ar ederse de mâteahhar ta'biri farz olduğunu ıhtar eyler. Bunun için burada Peygamberden suduru melhuz olan zenbin ne olabileceği hakkında bahis yapılmıştır.

Muhyiddîni Arabî gibi ba'zıları murad, ümmetin zenbi olduğuna kail olmuşlardır. Netekim (.......) âyetlerinde murad Peygambere değil, dolayısiyle ümmete hıtab olduğu müttefekun aleyhtir. Ancak bu te'vil (.......) âyetinde yaraşmaz. Ba'zıları da demişlerdir ki, zenbin vukuu murad olmıyarak terkîbin hey'eti mecmuası ademi muahazeden kinâyedir. Ekser müfessirînin kavlince ise vahiy varid olmıyan hususattaki ictihadatında mekamına nisbetle hilâfı evlâ kabîlinden olan ıhtıyarlarıdır ki, (.......) gibi hıtabatı ilâhiyye ile ıhtar buyurulmuştur. Buna zenb tesmiyesi mekamı risâlete nisbetledir. Çünkü (.......) dir. Buradan bundan böyle risâlet vazifesinin iyfasında evvelki mihan-ü mezâhimin ağırlığı kalmıyacağına da istidlâl olunabilir.

Netekim Sûre-i (.......) ta (.......) buyurulmuştur. Semeratı iktitaf olunmağa başlıyan vazifelerin müşkilâtı muvaffakıyyet neş'eleriyle örtülmüş olur. (.......) Ve üzerindeki ni'metini temamlaya - risaletteki muvaffakıyyetine bir de mülk zammolunmak gibi dinî ve dünyevî ni'metler ifaza eyleye (.......) ve seni bir sıratı müstekîme hidayet kıla - gerek rısâletin iyfasında ve gerek riyâsetin merasimini edâda doğrudan doğru Allah’ın rızasına irdiren bir istikamet yoluna çıkara ki, bu yol (.......) mantukunca bütün insanlığın nümunei imtisalı olmak üzere umurı islâmın ağyar te'sîratından azâde olarak mahza şer'ı hak dairesinde bilistıklâl idaresi yoludur. Gerçi aslı istikamet fetihten evvel de mevcud ve gidilen yol o yol ise de fetihden sonra istıklâlin resmen haric ve dahilde tanınmasiyle hidayet ve tevfık başkaca bir vuzuh ve revnak kesbetmiş ve bundan böyle (.......) mısdakınca büyüyüp inkişaf etmek nevbetine girmiştir. Onun için de buyuruluyor ki,

2 ﴿