HUCURATHucürat Sûresi medenîdir. Yalnız (.......) âyetinin Mekkî olması hakkında İbnî Abbastan bir rivayet de vardır. Âyetleri - On sekizdir. Kelimeleri - Üç yüz kırk üçtür. Harfleri - Bin dört yüz yetmiş altıdır. Fasılası - (.......) harfleridir. Sûre-i «Feth» in âhiri Peygamberin maıyyetindeki Eshabın ahlâk ve terbiyesiyle yetişecek Mü'minlerin istıkballerine müntehî olmuştu. Bu Sûre de Mü'minlerin salâhını artıracak olan tehziblerine teallûk etmekte ve Allah ve Resulüne karşı teşrifat ta'lîmiyle başlamaktadır. Evvelki Sûre mü'minlerle kâfirler arasında haricî işlere teallûk eden irşadatı da ihtiva ettiği halde bu Sûre yalnız Mü'minler arasında dahilî noktai nazardan ta'lîmat ve tanzîmatı nâtıktır. Onun için evvelkilerde küffar ile kıtâl mevzuı bahsolduğu halde bunda bügat ile kıtâl zikredilmiştir. Hasılı bu Sûre bize sevkıyle bilhassa şunu gösteriyor ki, her hangi bir fetihten sonra en evvel dikkat edilmesi lâzım gelen cihet dahilî ıslahata dikkat etmek ve fetholunan yeni kavmlerin feyzı islâmdan müstefid olmaları için itaat ve terbiyelerine i'tina eylemek kazıyyeleridir. Onun için buyuruluyor ki, 1Ey o bütün îman edenler! Allah’ın ve Resulünün önüne geçmeyin ve Allahdan korkun, çünkü Allah işitir bilir (.......) Ey o bütün îman edenler! - Hıtabın böyle nidâ ile başlaması muhatablara gelecek sözün ehemmiyyetini ve dikkat-ü ı'tina ile dinlenmesi lüzumunu ıhtardır. Îman vasfiyle tavsıf de neşat vermek ve iymanın o söylenecek sözü muhafazaya sâık ve ıhtilâle mâni' olduğunu bütün o vasfı hâiz olanlara ı'lân eylemektir. Ya'ni ey îman şerefiyle bahtiyar olan kimseler, haberiniz olsun bütün sizlere o iymanın dikkat ve ı'tina ile dinleyip tutmayı ıktiza ettiği ehemmiyyetli bir tebliğ yapılıyor şöyle ki, (.......) Allah ve Resulünün önüne geçmeyin, geçirtmeyin (.......) takdimden nehyi hâzırdır. TAKDİM, esas ı'tibariyle müteaddidir. Bir şey'i diğerinin üzerine geçirmek demektir ki, ekseriya ikinci mef'ulüne (.......) ile teaddi eder. Burada ise hiç mef'uli bih yok. Onun için bunda iki vecih vardır: birisi; her hangi bir mef'ule teallûkundan kat'ı nazarla lâzım menzilesinde nefsi fi'li kasdetmektir ki, Allah’ın ve Resulünün önünde takdîm denilen fi'li aslâ yapmayın, şunu veya bunu takdim diye düşünmek şöyle dursun takdîm namı verilebilecek hiç bir fi'ıl yapmayın demektir. İkincisi de mefulün ta'mîm için hazfedilmiş olmasıdır ki, hangi mef'ul takdîr edilse tercih bilâ müreccih olmak lâzım geleceğinden hazfolunur. Hiç bir şey'i, hiç bir emri, ne kendinizi, ne başkasını asla takdîm etmeyiniz demek olur. Evvelkisi nefsi fi'li nahyetmek ı'tibariyle makamın hakkına daha muvafık, ikincisi ise isti'mali daha çok ve umumda daha sarih olmak ı'tibariyle daha zâhir görülmüştür. Bu kelâmda iki mecaz olduğu ıhtar olunur: birisi (.......) ta'birinde mecazı mürseldir. Zira bunun hakıkati iki el arası demektir. Fakat orfte bundan mücâveret alâkasiyle sağ ve sol semtten iki cihetin müvazati dolayısiyle mülahaza olunan ön ma'nasına kullanıldığı gibi burada Allah ve Resulünün önüne takdîm veya tekaddüm de istiarei temsîliyyedir. Ki, Allah ve Resulünün emr-ü hukmünü gözetmeden hiç bir emri kestirip atmayın demek olup Kitab ve Sünnetin ahkâmını nazarı ı'tibara almaksızın acele veya istibdad ile bir işe ıkdam etmekten nehiydir. Bir de (.......) ma'nasına lâzım olur. Netekim askerin pişdarına mukaddime denilir ki, mütekaddime, öne geçen demektir. Burada bu ma'nadan olarak Allah’ın ve Resulünün önüne geçmeyin diye de tefsir edilmiştir. Bunda mef'uli fih olan (.......) mef'uli bih çeşnisini almak ı'tibariyle de müteaddi neş'esi verebiliyor. Ancak bunda yalnız kendiniz geçmeyin demek olur. Diğerini geçirmemek için de bir emir bilma'ruf ve nehiy anil'münker vazifesi teveccüh edebileceğini ifâde etmez. Meğer ki, işaret ettiğimiz vechile geçmeyin ve geçirmeyin diye tasrih edilsin. Fakat bu da evvelki ta'diye ma'nâsından çıkabilecektir. Ba'zı müfessirîn de demişlerdir ki, burada aslı ma'nâ Resulullahın önüne geçmeyin demektir. İsmullahın zikri mücerred ta'zîm ve Resulünün nezdı ilâhîde celâleti kadrini ve ziyade ıhtisasını bildirmek içindir. Netekim bundan sonraki âyetler yalnız Peygamber hakkındadır. Buna göre ma'nâ şu olur: Allah’ın Resulünün önüne geçmeyin, çünkü onun Allah’a ziyade ıhtisası vardır. O hep Allah’ın huzurundadır, onun önüne geçmek Allah’ın huzurunda cür'etkârlıkta bulunmaktır. Bu âyetin sebeb-i nüzulünde bir kaç rivâyet vardır: 1- Buharînin Abdullah İbn-i Zübeyrden bir rivâyetine göre Benî temîmden Resulullaha bir hey'et gelmişti. Hazret-i Ebî bekir radıyallahü anh Ka'ka' İbn-i ma'bedi onlara emîr yap dedi, Hazret-i Ömer radıyallahü anh de akra' İbn-i hâbisi emîr yap dedi. Ebû bekir: sırf bana muhalefet etmek istedin dedi, Ömer de: hayır sana muhalefet etmek istemedim dedi, münakaşa ettiler, sesleri yükseldi, bundan dolayı (.......) nâzil oldu. (.......) Fakat yine buharînin ve sâirlerinin rivâyetlerine göre bu münakaşa bundan sonraki âyetin nüzulüne sebeb olmuştur. 2- Abd İbn-i Humeydin ve İbn-i Cerîrin ve İbn-i münzirin Hasenden rivâyetlerine göre ba'zı kimseler kurban Bayramı günü Resulullahdan evvel kurban kesmişlerdi, aleyhissalatü vesselam onlara iâdesini emir buyurdu, bu âyet nâzil oldu. Keşşafın nakline göre Bayram namazından evvel kesmişlerdi bu âyet nâzil oldu, Resulullah da onlara diğer bir kurban keserek iâde etmelerini emir buyurdu. 3- İbn-i Cerîrin Katâdeden rivâyetine göre bir takım kimseler, şunun hakkında şöyle nâzil olsa idi şöyle şöyle olurdu diye söyleniyorlardı bu, nâzil oldu. 4- Âlusînin kaydettiğine göre Hasenden şu da merviydir ki, Resulullah sallâllahü aleyhi ve sellem Medînede istikrar edince kendisine âfaktan vüfud (sifâret hey'etleri) geliyor, pek çok mes'eleler soruyorlar, çok söyliyorlardı, Resulullah başlamadan mes'eleye başlamaktan nehyolundular (.......) Ebû Hayyan Bahirde derki: Resulullaha bir kavm geldiği vakıt nasıl selâm vereceklerini öğretmek üzere Ebû bekir onlara bir adam gönderir, ve Resulullahın huzurunda sekînet ve vekar üzere bulunmalarını emrederdi. (.......) Ba'zıları tekaddümü hususî misallerle tefsir etmişlerse de âyetten zâhir olan gerek kavil ve gerek fiıl hepsine umumî olmasıdır. Resulullahın meclisinde bir mes'ele cereyan ettiği vakıt ondan evvel cevaba kalkışmamaları dâhil olduğu gibi yolda giderken bir izin ve işâret veya hacet olmaksızın önünde yürümemeleri ve sofrada ondan evvel yemeğe başlamamaları dahi dâhil olur ki, buna Usulde umumı mecaz, yâhud beyanda kinâye ta'bir olunur. Hakıkati irâdeye mâni' olmaz. Namazda hiç bir vechile İmamın önüne geçmenin câiz olmamasındaki ma'nâ da budur. Resulullahın huzurunda birisi İmam edilip namaz kılınacak olsa onun izni olmaksızın sahih olmaz. Bu suretle bu âyetten her şeyde şer'a ittiba' lüzumuna ihticac olunur. İşte bu âyet Resulullahın teşrifatına teallûk eden böyle bir aslı küllîdir ki, bundan sonraki âyetin mantûku dahi bunun mazmununda dâhildir. Ba'zıları bununla kıyasın aleyhine de istidlâl etmek istemişlerse de kıyas, Allah ve Resulünün hukmüne tekaddüm değil, ittiba' için ma'nâ teharrîsidir. Evet hiç bir vechile Allah ve Resulünün önüne geçmek ma'nası bulunan hiç bir saygısızlık yapmayın (.......) ve Allahdan korkun - gerek yapacağınız ve gerek çekineceğiniz her hususta, her kavl-ü fiılde ve binâenaleyh bil'hassa bu babda ileri gitmekte Allah’ın gadabından korkup emrine korunun (.......) çünkü Allah semîdir, alîmdir. - Binâenaleyh bütün söylediklerinizi işitir, yaptıklarınızı bilir, ona göre ceza verir. |
﴾ 1 ﴿