NECMVennecmi sûresi, Necim sûresi de denilir, Mekkîdir. Âyetleri - Altmış ikidir. Kelimeleri - Üç yüz altmıştır. Harfleri - Bin dört yüz beştir. Fasılası - (.......) harfleridir. Buharînin İbn-i Abbastan, İbn-i Merduyenin İbn-i Mesuddan tahriclerine göre bu sûre Peygamberin kıraetini ı'lân ettiği ilk sûredir. Haremi şerifte kıraet buurdu, Müşrikler dinliyorlardı, yine Buharî ve Müslim ve ebû Davud ve Nesâî nin İbn-i Mes'uddan rivayetlerinde de secde nâzil olan ilk Sûre Vennecmidir. Resulullah secde etti, nâs da hep secde ettiler ancak bir adam, bir avuç toprak aldı onun üzerine secde etti, sonra ben onun kâfiren katlolunduğunu gördüm, o ümeyyetibni halef idi demiştir. Ebû hayyan da Bahirde Resulullah ile beraber mü'minler ve müşrikler hep secde ettiler, Ebû Lehebin gayri, çünkü o bir avuç toprağı alnına kaldırdı bu, yeter dedi» diye kaydetmiştir. Âlûsî ikisinin de öyle yapmış olması muhtemildir diye cem'a işaret eylemiştir. Sebeb-i nüzulü - Yine Ebû hayyanın beyanına göre: Müşriklerin Muhammed, aleyhissalâtü ves-selâm, Kur’ân’ı kendi uyduruyor demiş olmalarıdır, bu sebeble de Sûre-i Tûrun âhirine münasebeti zâhirdir, orada kâhin, mecnun şâir, kendi tekavvül ediyor dedikleri tasrih olunmuş idi. Allahü teâlâ onları redd için kasem ile hakikati beyan ederek buyuruyor ki, 1O necme kasem ederim indiği dem ki, (.......) Ennecme kasem (.......), ahid de cins de olabilir. NECİM, bir kaç ma'nâya gelir, burada her birine ihtimal verilmiştir. - 1) Evvelâ ma'lûm olduğu üzere yıldız demektir. - 2) Şecer mukabili olarak sakı olmıyan ot, çemen ma'nâsına gelir (.......) gibi. - 3) Vakıt vakıt, ceste ceste taksît suretiyle verilen şeyin her kısmına da denir. Kur’ân da yirmi üç senede ceste ceste nâzil olduğundan «müneccemen» nâzil oldu denilir ve her def'asında nâzil olan mıkdarına bir necim ıtlak edilir. - 4) Sonra lâmi ahid ayrılmamak şartıyle (.......) bilhassa Süreyyaya, ya'ni Ülker yıldızına ism olmuştur ki, esmai galibe kabîlindendir. Ülker, Semâda üzüm salkımı gibi görünür. Kamerin menazilinden üçüncü sayılır. Arablar mesel olarak: (.......) = Ülker akşam doğarsa çoban örtü ister» derler. Çünkü o zaman Güneş onun mukabilinde olarak Akrebin evvelinde bulunduğundan gurubu ile tulu' eder, Bir hadîste de: (.......) = vârid olmuştur ki, Ülker sabahleyin doğarsa âfet kalkar demektir.» Bu suretle Süreyya yıldızın en göze çarpanı ve menazilin en meşhuru olmak hasebiyle burada müfessirlerin ba'zıları bununla tefsir etmişlerdir. Bir de bu Sûrede (.......) geleceği cihetle ba'zıları da burada lâmi ahd ile ennecm, Şi'râ yıldızı olduğunu söylemişlerdir. Bu ikisinde (.......) tulu' ma'nâsına olur. Bir çokları da lâmi cins ile mutlak yıldız ma'nâsına hamleylemişlerdir. Sonra kimisi hakıkat kimisi de mecaz ma'nâsı gözetmişlerdir. Netekim Ca'feri Sadık Hazretleri, murad Hazret-i Peygamber sallallahü aleyhi vesellemdir demiş buna göre (.......) den murad mi'racdan inmesi yâhud lâmekâne urucu demek olur. Fakat Ebû hayyanın nakline göre İbn-i Abbas, Mücahid, Ferra ve Kâdî münzir İbn-i Saıd, burada ennecimden murad Kur’ân’ın nüzul eden mıkdarı demek olduğunu söylemişlerdir. Nisaburî der ki, bu surette (.......) gibi olur. Biz de bu ma'nâyı tercih etmek istiyoruz. Bunun için mealde necmi yıldız diye terceme etmeyib bu ihtimallere muntabık olabilmek üzere şöyle diyoruz: o necme kasem ederim (.......) indiği dem ki, - (.......) ikinci babdan, masdarı (.......) dir ki, şahinin inişi gibi sür'atle süzülüp inmek ve düşmek veya yukarı fırlamak ma'nâlarına gelir. Yıldızların tulûu da gurubu da bir heveyan, ya'ni ufuka bir fırlayış veya ufuktan bir iniş yâhud düşüş demektir. Ecramı Semâviyye (.......) olduklarından hepsi sukut kanununa tabidirler. «gravitation» kanunu bir heveyân kanunudur. Bu madde dördüncü babdan olarak (.......) diye kullanıldığı zaman da masdarı (.......) gelir ki, nefsin şehvetine meyli, arzusuna düşkünlüğü sevdası ma'nasına gelir. Burada (.......) yıldız ma'nâsına olduğuna göre heveyânı guruba da tulûa da muhtemildir. Yolcular yıldızların tulû' veya gurub lâhzalariyle istidlâl ederek yol bulurlar. Umum yıldızların gurubu ise sabah vaktı demektir. Şu halde cins murad olunursa kasem, sabah vaktına yapılmış demek olur. Çemen ma'nâsında ise heveyân otların yükselip yere yattığı zamandır ki, baharın kuvvetli çağıdır. Kur’ân’ın necmi olduğuna göre ise hüviy onun nüzulü demektir. Bu surette Kur’ân’ın bir inişde inen her kısmının indiği lâhzaya, ya'ni vahiy vakıasının tecelli eylemekte bulunduğu saatte tecelli eden âyâti ilâhiyyeye yemin edilerek şu cevab tahkık ve te'kid ile isbat ve tebliğ olunuyor: |
﴾ 1 ﴿