CUM'A

İşbu Cum'a sûresi de Medenîdir. Mekkî olduğuna dair İbn-i yesardan bir kavil var ise de Buharî ve sairede varid olduğu üzere sahih olan evvelkisidir.

Âyetleri - On birdir.

Kelimeleri - Kırk sekizdir.

Harfleri - Yedi yüzdür.

Fasılası (.......) harfleridir.

Bu Sûrenin evveli Allah’a tesbîh-u takdis ve risaleti Muhammediyyenin Arab ve gayrilerine şamil pek büyük bir fadıl ve ni'meti ilahiyye olduğunu beyan ile ta'zîm ve ortası Yehûde tevbıh, âhiri de mü'minleri Cum'aya tergibdir.

1

Tesbîh eder Allah için Göklerde ki, ve Yerdeki o öyle lekesiz kuddûs melik ki, hem azîz hem hakîm

Tesbîh eder Allah’a (yâhud Allah için) Göklerdeki Yerdeki - hiç bir şey yoktur ki, halikının kemaline ve eksiklik şaibelerinden münezzeh olduğuna delâlet etmesin (Sûre-i İsrada (.......) bak) bu tesbîh, tesbîhi fıtrîdir. Binaenaleyh insanlar da ıhtiyar ve iradeleriyle kesbî olarak Allahü teâlâyı tenzih etmeli ve ona şirk ve noksan vasıfları isnad etmekten sakınmalıdır. Onun için evvelki Sûrenin âhirinde beyan olunduğu vechile zuhur ve galebeye irdikleri zaman mağrur olup da ifrata sapmamalı, o nusret ve galebenin Allahdan olduğunu bilmeli ve onu veren Allah’ın almağa da kadir bulunduğunu ve düşmez kalkmaz yalnız bir Allahdan başka olmadığını bilmeli ve ona göre küfr-ü küfrandan sakınarak Allah’ı tesbîh ve tenzîhte devam etmelidir. Burada (.......) fi'li müzari zamandan münselıh olarak istimrar içindir.

Ya'ni müstemirren tesbîh ederler. Bununla beraber evvelki Sûrede (.......) buyurulduğu halde burada ve emsalinde (.......) denilmesi bunun mazıden ziyade istikbale nâzır olduğunu da ıhtardan hâlî kalmaz.

Ya'ni ileride size mev'ud olan zafer ve galebeye irdiğiniz zaman bütün eşya gibi siz de tesbîh ve tenzîhte istimrarı unutmayın ve binaenaleyh Yehûd ve Nasarânın düştükleri hallere düşmeyin demektir. Çünkü o Allah (.......) öyle bir melik - bütün bu Gökleri ve Yerleriyle kâinat mülkünü iycad ve tedbir ve tesarruf ile idare eden öyle bir Hukümdar öyle bir Padişahdır - ki, (.......) KUDDUS - hiç lekesiz, tertemiz, pampâktır. - Bütün temizlik, bütün medha lâyık kemalât, fedail ve mehasin onundur. Hiç bir şey onun sâhai kudsisine yetişemez, hiç bir tahdid ve tesavvura sığmaz, hiç bir şirk kabul eylemez, mülküne kimseyi ortak etmez, haksızlık yapmaz ve lekeli şeyler ona yanaşamaz -ne oğula ihtiyacı vardır ne kıza, ne dosta muhtacdır ne de yardımcıya. Binaenaleyh, evvelki Sûrede geçtiği vechile «Allah yardımcıları olunuz» denildiği zaman Allah’ın dilediğini galib kılmak için nusrete ihtiyacı varmış gibi bir tevehhüme düşmemeli, ihtiyac kendinizin olduğunu bilmeli, onu daima takdis etmelidir. Beyhekî Esma ve sıfatta kuddus isminin şerhinde Halîmîden naklen der ki, Kuddusun ma'nası fedail ve mehasin ile memduh demektir. Sarih tesbîh takdîsi tazâmmun eder, sarih takdîs de tesbîhi tazammun eder. Çünkü mezmumların nefyi medayihi isbat demektir. Netekim şeriki yok, şebihi yok dememiz onun Vahid, Ehad olduğunu isbattır. Kimseye zülm etmez dememiz hukmünde adl olduğunu isbattır. Medayihi isbat da mezmumları nefiydir. Âlim dememiz cehli nefiydir. Kadir dememiz aczi nefiydir. Şu kadar ki, o şöyledir dediğimizde zâhiri takdistir. O şöyle değildir dediğimizde de zâhiri tesbîhtir.. Sonra takdisin zımnında tesbîh, tesbîhin zımnında da takdis bulunmuş olurki Ihlâs sûresinde ikisi cem' olunmuştur. (.......) takdistir. (.......) tesbîhtir. Demek ki, bunların ikisi de tevhid ile nefyi teşrik-ü teşbîhe raci'dir. (.......) Şu halde evvelki Sûreyi müteakıb bu Sûrenin böyle tesbîh ve takdis ile başlaması Nesârânın zuhurundan sonra teslis da'vasiyle düşdükleri gulüv ve ifratın ibtaline işarettir. Evet o öyle Kudduski (.......) azîz - çok izzetli, kudsiyyeti sarsılmaz kudretine yetişilmez, ezelden muttasıf olduğu kuvvet ve azameti hiç bir suretle mağlûb edilmez. Şanı kudsiyyetine tearruz edenlerin, mülküne leke sürmek, hakkına tecavüz etmek, şirk koşmak istiyenlerin cezasını verir kahru intikamiyle mağlûb ve perişan eder. Bununla beraber (.......) hakîm - dir. Yaptığını nizam ve hikmetle sağlam yapar. Kudsiyyet ve izzetine münafi olan, şirk ve küfür gibi halâte ba'zen meydan veriyor zalimler, fasıklar gibi haksızları, ahlâksızları imhal ediyor, yüze çıkarıyor gibi görünürse de onda da nice hikmeti vardır. Öyle olmasa idi hakkın kudsiyyet-ü ulviyyeti bilinmez, İzzeti ilâhiyyenin yüksekliği anlaşılmaz, o zalimler büyük büyük cezalara müstehikk olmaz, mü'minleri daha yüksek fadl-ü fazîletle sevab ve derecata irdirecek mücahedat için hikmet kalmazdı. Çünkü eşyanın zıdlariyle inkişaf etmesi de bir kanunı hikmetidir.

1 ﴿