4

Sen onları gördüğün vakıt cisimleri tuhafına gider ve söylerlerse dediklerine kulak verirsin, sanki «Huşubi müsennede» dayanmış keresteler gibidirler, her sayhayı sanırlar ki, aleyhlerindedir, onlar düşmandırlar, onun için onlardan sakın, onları Allah gebertsin nereden çevriliyorlar.

Ve onları gördüğün vakıt cisimleri tuhafına gider. - Zâhiren bakınca giyimleri kuşanmaları, şıklıkları, irilikleri, sabahatleri ile bedenlerinin süsü ve manzarası hoşuna gider. İmreneceğin tutar. (.......) Ve lâkırdı ederlerse lâkırdılarına kulak verirsin - dillerinin fesahati ve söyleyişlerinin selâset ve halâveti ve natıka perdazlık san'atına merak ve mümareseleri hasebiyle tatlı lâf ederler. Söylemeğe başladıkları zaman mecliste bulunanların dinleyesi gelir. Medîne Münafıklarının başları olan Abdullah İbn-i Übeyy ve mugis İbn-i Kays ve Cedd İbn-i kays gibi hempaları böyle iri vücudlu, yakışıklı, giyinmesinde kuşanmasında ı'tina eder, talakatlı söz söyler, dilleri ve dış yüzleri gösterişli kimseler idiler. Ya Resulallah diye söze başladıkca Resulullah da sözlerini dinlerdi.

Onlara söz söylendiği zaman ise onlar resmî bir tavır, zâhiri bir vekar vaz'iyyetiyle dinler gibi sessizce dururlar, lâkin söz kulaklarına girmez, öyleki (.......) sanki onlar huşübi müsenned -dayanmış keresteler - oturdukları yerde dayanmış ahşab keresteler gibi dışları düzgün. Endamları süzgün, hareketsizce kurulur otururlar, lâkin içleri ırfan ve şuurdan, neşv-ü nema kabiliyyetinden mahrum, metanet ve salâbetten halî, boş kuru tahtalara, direklere benzerler, öyle ruhsuzdurlar: istifade edilmesi lâzım gelen sözler kulaklarına girmez, ondan istifade etmezler, öyle cansız, yüreksizdirlerki (.......) her sayhayı aleyhlerinde zann ederler. - Her işittikleri kuvvetli bir sesi mutlaka kendi aleyhlerinde sanır korkarlar, lehlerinde söyleneni bile aleyhlerinde sanır korkarlar, lehlerinde söyleneni bile aleyhlerinde telâkkî ederek ürker kaçınmağa çalışırlar.

Sertce bir öksürükten işkillenirler, hemen hemen pöh denilse korkacak haldedirler. Çünkü içleri kurtlu haindirler, hainler ise hıyanetin ucu yüreklerinde saplı olduğu için (.......) meseli mısdakınca her dem sirleri faş olunmak endişesiyle korku ve kuşku içinde bulunduklarından her şeyden nem kapar, her sesten ürkerler. Yalan söylemeğe de alışkın olduklarından lehlerinde söyleneni bile yalan telâkkî ederek hep aleyhlerinde ma'na çıkarırlar. (.......) onlar halıs hak düşmanıdırlar (.......) onun için onlardan sakın - Zira düşmanın en tehlikelisi gülerek sokulup sînede patlıyandır. «Yaktı nice canlar o nezaketle tebessüm» «Şîrin dahi kasd etmesi cana gülerektir»

Birde:

Âfatı bâtıniyyedir aslı musîbetin

(.......) onları Allah çarpsın - ya'ni onlar böyle duâya mustehiktirler. Bu cümle şöyle de terceme olunabilir: Allah’ın kılıcına uğrasınlar, yâhud Allah kahr edesiler (.......) nasıl çeviriliyorlar? - Haktan bâtıla nasıl dönüyorlar?. Bu istifham onların hallerine teaccüb nazarını celb içindir?

Yâhud nereden sapıyorlar? Nereden döndürülüyorlar? Hiç Allahdan kurtulup da kaçmak mümkin midirki yalan dolanla sıyrılıp kurtulmak istiyorlar.

4 ﴿