16Emîn misiniz o Semâdekinden; sizinle Arzı göçürüvermesinden? O vakıt bakarsınız ki, o Arz çalkalanıyordur. (.......) semâdaki zat. Bu unvan bizden üstün olarak Semada bulunan zevil'ukulün hepsine şamil olabilir. Onun için bir takım müfessîrin bu, Melâike demişlerdir. Lâkin siyakı kelâm bundan murad, Halık tealânın kendisi olmasında daha zâhirdir. Seleften menkul olan da ekseriyyetle budur. Ancak (.......) olan ve Arştan da üstün olan ve (.......) bulunan Allahü teâlâ Semadadır demek nasıl olur? (.......) zarfiyyet ifade ettiği ve zarf, mazrufundan büyük olduğu cihetle Semanın Allahdan daha büyük olması veya onun da mahlûku olan ecsam gibi mekâna muhtac olması ve mekânın ondan istiğnası lâzım gelmezmi? Ve o halde o her şey'i muhît olurmu? Diye bir çok suâller varid olur? Ve bundan dolayı bu âyette bir çok münakaşalar yapılmıştır. Bu babda en muhkem olan (.......) nassını ve Allahü teâlânın mekân ve cihetten münezzeh olduğuna dair olan naklî ve aklî delâili iyi kavrıyamış olan Müşebbihe bir çok vucuhe muhtemil olmak i'tibariyle az çok müteşabih bulunan (.......) dan murad, Allah demek olduğunda ve bundan dolayı Allah Semadadır demekte ısrar etmişler ve Semadan da cismanî ma'nayı anlamak istemişler. Ba'zıları da (.......) ile tevfık için burada (.......) ma'nasına olarak Semanın üzerinde, ya'ni fevkında arş üzerinde demek olduğunu söylemişler, bundan da kimi temekkün ma'nasına, kimi de cihet ma'nasına kail olmuşlardır. Bunlar ise muhkem olan (.......) tenzihine ve daha bir çok âyât ve nususun delâletlerine muhaliftir. Ebû Müslimi isfehanî gibi ba'zıları da bu, «Allah göktedir» diye zu'm eden müşriklerin zuumlarına göre bir hıtab olduğuna zâhib olmak istemiş ise de burada da hıtab evvelki âyetteki gibi eamm olmak kelâmın siyakına daha muvafık olacağı cihetle buda iyi bir vecih değildir. Diğer ba'zıları bunun (.......) mazmunları üzere (.......) ya'ni «hukmü, emri Semada carî» demek olduğunu söylemişlerdir. Selef ise bunu da (.......) gibi müteşabih addederek (.......) deyip te'vile girişmemiş, ya'ni bundan murad olan ma'na şundan ıbarettir diye, ta'yine kalkışmamış, muradını Allah’a havale ederek bir cariye hadîsinde olduğu gibi (.......) demekle iktifa etmeği daha ihtiyatlı görmüşler (.......) demekten de ayrılmamışlardır. Allahü teâlânın nezaheti sübhaniyyesinde münafi olduğu aklen ve naklen ma'lûm bulunan tecsîm, teşbih, hulûl fikirleri gibi bâtıl akîdelere düşülmemek için bizim vâsıl olduğumuz kanaat şudur ki, Burada Sema, Gök dediğimiz cismanî Semadan ibaret değil, mutlak yükseklik üstünlük remzidir. Maddî ma'nevî, cismanî ruhanî bütün mahlûkatın, mekânın ve zamanın fevkı demek olan mutlak ulüvv ve yükseklik ma'nasınadır. Ve bu ma'naca (.......) ancak Allahü teâlâdır. Zira her şey'in fevkında her şeyden üstün olan ancak odur. Alel'arş, fevkal'arş demenin ma'nası da budur. Gerek (.......) gerek (.......) vasıfları, tıbkı (.......) vasıflarında olduğu gibi mutlak tenzih ifade eden vasıflardır. Ve bu ma'na ile ulviyyet onun gerek Arzda ve gerek Semada eşyadan hiç bir şey'e karşı nisbetinde bir fark ifade etmez. O (.......) dır. (.......) dür. Bununla beraber hepsinden üstündür. Bizim nazarımızda ulviyyetin en yüksek timsali sema olduğu için Allahü teâlânın ulüvvi mutlakı da onunla ifade buyurulmuştur. Sade halık ve mahlûk isimlerinin mukayesesiyle dahi bu ma'na bedaheten ma'lûm olur: Allah semadadır. Semanın fevkındadır. Arşın üstündedir demekte ısrar edenlerin asıl maksadları da hulûlden tenzih ile bu ulüvvi mutlakı isbattır. Fakat bunu takdir edemiyenler taşbihe sapmışlardır. Biz Gök kelimesinden de yükseklik anlar isek de bu kelimenin iştikakı renk ma'nasına olan gözlükle alâkadar olduğu ve sema ise mutlak yükseklik ma'nasına olan sümüvden muştak bulunduğu için Gök ta'birinde tecsîm, Sema ta'birinde yükseklik ma'naları daha bariz olduğundan Gök demek her zaman sema demenin yerini tutmaz. Onun için Allah semadadır demek Allah şu mücessem göktedir demek olmaz. Sonra (.......) kelimesinin ifade ettiği zarfiyyeti cüz'iyye gerek hakikî olsun gerek mecazî olsun ihata ma'nasını istilzam da etmez. Meselâ Sema başımızdadır. Arz ayağımızın altındadır dediğimiz zaman bunlardan kuş hevadadır gibi zarfiyyet anlamayız. Ne başımızın Semayı ne de ayağımızın altı Arzı ihata etmiş olduğu iddisında bulunmayız. İşte bu gibi yerlerde (.......) gibi diğer bir harf ma'nasiyle de tefsir olunur. Bu haysiyyetle (.......) kavlindeki zarfiyyet ile (.......) demekteki zarfiyyet aynî ma'nada değildir. Bunun gibi Allahü teâlânın Semada olmasını, Güneşin Semada olması tarzında değil, ilmin his fevkında, âlimin cahil fevkında, halikın mahlûk fevkında hâkimin mahkûm fevkında, amirin me'mur fevkında olması gibi bir ma'naya anlamalıdır. (.......) buyurulmayıp da (.......) buyurulması ise onun ulviyyeti zâhir ve bâtından, haric ve dahilden muhît olduğunu Semânın yalnız üstünde değil, içinde dahi hukmünü, ülûhiyyet ve halikıyyetini ifade etmek gibi bir nükteyi tezammun eyler. Bu ise tamamiyle (.......) âyeti mazmununun aynîdir. (.......) diyenler de bunu kasd etmişlerdir. Demek ki, (.......) diyenler, onun mekândan münezzeh olarak her yerde hâzır ve nâzır olduğunu inkâr eyliyenler (.......) âyetinin sarahatine karşı gelmişlerdir. Evet, sade (.......), «Allah Arzdadır» demek câiz olmıyacağında ittifak vardır. Çünkü bununla mekân ma'nâsı kasd edilmese bile süfliyyet iş'ar eder. Halbuki sade (.......) demek ise cisim, mekân ve cihet kasd edilmiyerek ulûvvi mutlak ma'nasiyle câizdir. Çünkü Sema' Arzı da muhîttir. Fakat (.......) Allah yerde değildir» denilmek onun yerde ülûhiyyet ve ma'budiyyetini, ılm ü kudretinin nüfuzunu inkâr veya Arzı onun ihatasından haric tutmak kasdiyle söylenirse câiz olmaz, küfr olur. Çünkü (.......) dır. (.......) dır. Ancak mekân ve süfliyyeti ve hulûlü nefiy ma'nâsı kasd edilirse tenzih olarak doğrudur. Arz bize nazaran bile zelûldür. Lâkin bu ma'nâca (.......) Allah Semâda değildir, ya'ni Semâda mütemekkin değildir» demek de doğrudur, Ve öyle ı'tikad edilmek lâzım gelir. Çünkü o Semânın halikıdır. (.......) dır. (.......) dir. (.......) dir. (.......) dir. Bunun için (.......) âyetinden de Allahü teâlânın zatı, Semâvat ve Arzın içinde mütemekkindir ma'nâsını anlamağa kalkışmak doğru değildir. Onu Semâvat ve Arzda ma'bud ilâhdır diye anlamak lâzım gelir (.......) de bunu beyan içindir. Allah bütün Semâvat ve Arzdan, Arş ve Kürsîden ve her şeyden ekber, lâtîf, habîrdir. Her şeyden ulûvvi mutlakla üstün rabbı â'lâdır. Ve işte bu ma'nâ ile burada (.......) Allahdır demek doğru olur. Men halak o, Arzı zelûl kılan o, nüşûr kendisine müntehi olan, mebde'ü mead kendisinde birleşen sahib mülk tebareke ve tealâ ancak odur. (.......) fermaniyle bizim Arz üzerinde meşy-ü seyrimizin, nüşûrumuzun kendisinden geldiği gibi yine kendisine müntehî olduğunu bildirerek bizi yalnız Arzdaki rızk ve hayat ile bırakmayıp (.......) ıhtarı vechile Semada merzuk kılmak üzere kendisine davet buyurmakta olduğunu ve şu halde bizim Arzın menakibinde yürürken Arz ile beraber ona doğru gidiyor olduğumuzu, bu gidişin ise kolay olmayıp terakkisi ne kadar yüksek ise tedennî ve tenezzül tehlükesi de o nisbette büyük bulunduğunu beyan ile inzar siyakında siz tahti lûtuf ve kudretinde bulunduğunuz o semadakinden eminmisiniz? Diye (.......) buyurmuştur. Ya'ni onun sizi ve Arzı hep bulunduğunuz halde tutup duracağından ve gidişinizde sizi hiç helâk etmiyeceğinden eman aldınız, emniyyet kesbettiniz de hiç korkunuz kalmadı mı? O arz üzerinde hareketleriniz de nasıl küfr-ü küfrana, şeytanet ve ısyana sapar da korkmazsınız? O üstünüzdekinden (.......) sizi Arza geçirivermesinden, yâhud Arzıla beraber batırıvermesinden ki, (.......) o vakıt bir de bakarsınız o altında zelûl olan Arz ıztırab ile çalkanıyordur - o ıztırabat ile bir volkan ateşinde kaynar gidersiniz, o Seıyri boylarsınız. O halde Allahdan korkun da o Arzın üzerinde yürürken küfr-ü şeytanetle onu ıhtilâle vermekten, Allah’ın emirleri hılâfına haksız ve çirkin hareketlerden sakının. Bu inzar Arzın zelûliyyetini selb ile dahılinden inzardır. Şu |
﴾ 16 ﴿