MÜZZEMMİL

Müzzemmil Sûresi Mekkîdir. Ancak hepsi bir def'ada nâzil olmayıb âhırındaki (.......) sonra nâzil olmuş olduğunda da ittifak vardır. Hazret-i Cabirin rivayetinde baş tarafı Müddessirden evvel nâzil olmuştur. Lâkin cumhûrun kavlince Müddessirin baş tarafı bundan önce fakat pek yakındır. Peygamber sallâllahü aleyhi ve sellem Hazretlerine Hıra mağarasında Melek gelib de söylediklerini söylemesi üzerine Hazret-i Peygamber Hadice radıyallahü anhanın nezdine döndüğü zaman «(.......) = beni örtün beni örtün» demişti.

Bunun üzerine (.......) arkasından da (.......) nâzil olmuştur. Bezzarın ve Evsatta Taberanînin ve Delâilde Ebû Nüaymin Cabir radıyallahü anhdan rivayetlerinde ise; Kureyş Darünnedvede toplanmış, şu adama bir isim takın da halk ona göre hareket etsin demişlerdi. Kimisi kâhin dedi, kâhin değildir dediler, kimi mecnun dedi. Mecnun değildir dediler, kimi sâhir dedi, sâhir değildir dediler, sevgiliyi sevgilisinden ayırır dediler, bu suretle müşrikler meclislerinden dağıldılar, bu Hazret-i Peygambere vâsıl olduğu, bunun üzerine siyabını örtünüp disârına büründü, derken Cibril gelip (.......) dedi (.......)

Âyetleri - Medenîde on sekiz, Bısrîde on dokuz. Maadasında yirmidir.

Kelimeleri - İki yüz elli sekiz.

Harfleri - Sekiz yüz seksen sekiz.

Fasılası - Yalnız (.......) harfidir.

Buradaki (.......) emrinin Sûre-i Cindeki (.......) kıyamında bilhassa münasebeti aşikârdır. Allahü teâlâ Resullerinden ıhtiyar buyurduğu ve İns ü Cinnin şerrinden muhafaza ederek zikrolunan hasaisa mazher kıldığı o mürtezâ Resuli tanıtmak ve gizlilikten zâhire çıkarmak üzere buyuruyor ki,

1

Ey o örtünen (Müzzemmil)!

(.......) Müzzemmil, tefe'ul babından ismi fâil, aslı mütezemmil, ta, zaya idgam olunmuştur. Örtüsüne bürünüp örtünen demektirki kendisi örtünmüş veya başkası tarafından örtülmüş olabilir. Bunun büyük bir vâkıa karşısında başını içine çekmek, gizlenmek, kaçınmak, rahata meyletmek gibi kinâye ma'naları da olabilir. Netekim Râgıb, istiare tarikıyle işe pek ehemmiyyet vermeyen, kısa davranan ma'nasına kinâye ve ta'rîz olmasını söylemiştir. Tezemmül masdarının sülâsîsi olan zeml maddesi bir çok ma'nalara gelir: meselâ zeml ve zemelan, atın, davarın neş'e ve cünbüşle bir nevi' yürüyüşü, yine zeml, terkiye redîf almak, zelm, yük yüklemek, zemîl ve ziml redîf ve arkadaş, zümle, çok yoldaş cemaati ma'nalarına geldiği cihetle tezemmül bunlardan herhangi bir tefe'ule muhtemil olabilir. Lâkin bilhassa ma'ruf ve mesmu' olan hâkikat ma'nası teleffüf bissiyab, esvabına bürünüp örtünmek olduğu beyan olunuyor. Bir de müzzemmil, yük yüklemek ma'nasına zemlden yükü yüklenen ma'nasına geldiği söylenmiştir.

(.......) hıtabı ilk evvel Hazret-i Peygamberi intibaha da'vettir. Ba'zıları işin ehemmiyyetine binâen bunun ne yatıyorsun? Neye gizleniyorsun? Neye zaıyf davranıyorsun? Kalk gibi bir nev'i ta'rız ve azarlama tarzında bir şiddet hıtabı olduğunu, ba'zıları da taltîf ma'nasiyle bir teşvık hıtabı olduğunu söylemişler ve böyle olması makamı nübüvvete daha lâyık olacağını mülâhaza eylemişlerdir.

Ebû Hayyanın zikrettiği vechile süheylî demiştir ki, Müzzemmil ismi aleyhissalâtü ves-selâmın ötedenberi tanına geldiği isimlerinden bir isim değildir. Ancak bu hıtab sırasında bulunduğu bir haletten müştaktır. Arab bir muhataba ıtab etmeksizin mülâtafa kasdettiği zaman ona bulunduğu halden müştak bir isim ile nida' eder. Netekim Hazret-i Ali Kerremallahü vecheh toprak üzerinde uyumuş ve böğrüne toprak yapışmış olduğu bir sırada Resuli Ekrem sallâllahü aleyhi ve sellem ona (.......) kalk ey toprak babası» diye hıtab buyurmakla ona mülâtafe ettiğini anlatmıştır. İşte (.......) hıtabında da böyle bir te'nis ve mülâtafe vardır (.......)

Bu beyanın en sağlam olarak ifade ettiği hâkikat Resulullah hakkında müzzemmil ismi evvelce ma'ruf olan bir ism olmayıp ancak bu hıtab lâhzasındaki halini gösteren bir vasf-ü taltîf olduğunu bildirmesidir. Lâkin mülâtafe ta'birinin zâhiri vechile bunun bir latîfe siyakında olması emrin ibtida vücub için olmasına münasib düşmez. Bir nedib ve istihbab mahiyyetinde telâkkî edilmesini iktıza eder.

Buna zâhib olanlar bulunmakla beraber bu telakkî ibtidâi risalet işinin ehemmiyyeti (.......) kavlinin ağırlığı karşısında hafîf görünür. Tarafı ilâhîden zatı Muhammedîyi makamı risalete yükseltmek üzere kıyam emrini vermek için gelen bu nidayi evveli emirde şiddetli bir tenbih telakkî etmek, lâtîfe gibi telaktî etmekten daha çok yüksek bir belâgatle risaletin şan-ü şerefine ihtiramı ifade eder.

Peygamberin bu nida esnasında bulunduğu tezemmül hali ne idi? Ve niçin idi? Bunda bir kaç vecih söylemişlerdir.

BİRİNCİSİ, Cumhûr bunun balâda beyan olunduğu üzere (.......) diyerek örtünmüş yatmış olması hali, bunun sebebi de Hıra mağarasında gördüğü Melekin ve aldığı vahyin şiddetinden duyduğu havf-ü heyecan olduğunu, ba'zî rivayette de Kureyşin darünnedvedeki sözlerinden te'essürü olduğunu söylemişlerdir. Bu hal içinde Peygambere te'nis ve taltîf tam zamanında yetişen bir ınayeti ilâhiyye olduğunda şübhe olmamakla beraber bunun daha yüksek bir intibaha da'vet siyakında şiddetli bir takviye olması herhalde daha kuvvetli bir ınayet ve imdad olur. Bu hal içinde Peygamberin örtündüğü ne idi? Ba'zıları bunun bir kadife: ya'ni saçaklı bir Acem keçesi olduğunu söylemişlerdir. Ba'zıları da Hazret-i Hadîcenin mırt ta'bir olunan büyük bir kisâsı, ihramı veya battaniyesi demişlerdir ki, ikisi arasında fark olmasa gerektir.

İKİNCİSİ: Katâde demiştir ki,, Hazret-i Peygamber salâti için elbisesine bürünmüş idi, Ferr'a ve İbn-i cerîr bunu ıhtiyar etmişler. Bu surette müzzemmil hıtabı mücerred teşvîk için olmuş olur. Gerçi burada (.......) emrinden evvel salât için bir emir bulunduğu ma'lûm değildir. Lâkin İbn-i cerîr, Hazret-i Peygamber geceleri namaz kılardı, işidenler de gelip iştirâk etmeğe başlamışlar, bir cemaat husule gelmişti, Resulullah onların toplanmasını pek muvafık görmeyip devam edememelerinden ve farz kılınmasından sakınmıştı «ey insanlar tâkat getirebileceğiniz amellere girişin, siz amelden usanmadıkça Allahü teâlâ sevabdan usanmaz, amellerin hayırlısı ise devamlı olanıdır» diye nasîhat etmişti, devam edenler devam ediyordu (.......) nâzil oldu, farz kılındı, diye Hazret-i Aişeden rivayet tahric etmiştir. Resulullahın Hıra ğârında Tehannüs ve teabbüd ettiği de sıhahta mervidir.

ÜÇÜNCÜSÜ, ıkrime, müzzemmil hıml ma'nasına zimlden büyük yük yüklenen mefhumiyle mecaz olup

(.......) ey nübüvvet yükünü yüklenen demek olduğunu söylemiştirki güzel bir ma'nadır. Bu üç kavle nazaran bu âyetin nüzulünden i'tibaren Peygambere müzzemmil ismiyle hıtabda şu mefhumlardan birisi mülâhaza edilmek lâzım gelir: (.......) diyen, ikincisi, ey namaz kılmak, ibadet etmek için giyinip hazırlanan, üçüncüsü, ey nübüvvet ve risalet yükünü yüklenen.

1 ﴿