TEKVİRBuna Tekvir sûresi, Küvviret sûresi, (.......) denilir, mekkîdir. Âyetleri - Yirmi dokuzdur. Kelimeleri - Yüz otuz dokuz. Harfleri - Beşyüz otuz üç. Fasılası - (.......) harfleridir. İmam Ahmed, Tirmizî ve Hâkim, İbn-i Ömer radıyallahü anhümâdan rivayet etmişlerdir: Resulullah sallâllahü aleyhi vessellem buyurduki « (.......) = her kim Kıyamet gününe göz göre gibi bakmak arzu ederse (.......) sûrelerini okusun. 1O Güneş dürüldüğü vakıt (.......) o Güneş tekvîr edildiği vakıt - burada (.......) ile on iki hâdise zikredilmiş, cevabında (.......) buyurulmuştur. 1 tekvîri Şems, 2 inkidari nücum, 3 tesyîri cibâl, 4 ta'tîli ışar 5 haşri vuhuş, 6 tescîri bihâr, 7 tezvîci nüfus, 8 suâli mev'ûde 9 neşri suhuf, 10 keştı Sema, 11 tes'ıyri Cahîm, 12 izlâfı Cennet. Ki, bunlar bir kısmı nefhai olâ ile Dünyada bir kısmı nefhai saniye ile Âhırette olmak üzere Kıyamet gününün en hâileli manzaraları ve hengâmeleridir. Evvelâ, 1 - tekvîri Şems, TEKVİR, esasında tedvîr ve toplamak ma'nalariyle alâkadar olarak sarık sarar gibi yuvarlamasına dürüp sarmak ve boğçalamak ma'nasınadır. Bir de bizim devirmek ve kürümek dediğimiz gibi yıkıp atmak ma'nasına gelir. Razîde mezkûr olduğu üzere ba'zıları Hazret-i Ömerden merviy olarak kör etmek körletmek ma'nasına olduğunu da söylemişlerdir. Bunların mechulü olarak tekvîr olunmak da dürülüp sarılmak veya devşirilip atılmak veya körletilmek demek olur. Güneşin dürülmesi iki ma'naya anlaşılabilir: birisi, kursı Şemsin muhîtı kabuk bağlayıp bir boğça gibi sarılarak zıyasının sönmesi ve körlenmesi demek olur. Ki, bu hakîkattir. Veya küsûf gibi gözden gaib olmasıdır. Ki, bu mecazdır. İkincisi cirmi Şemsin kendisi ortadan kaldırılıp atılmak demek olur ki, bu mecazdır. Zira bir elbise kaldırılacağı zaman dürülüp de kaldırılmak âdet olduğundan dürülmek lüzum alâkasiyle izâle ma'nâsında mecaz olur. Tekvîrin ikinci ma'nâsı olan yıkıp atmak bu ma'nâda hakîkat demektir. Üçüncü ma'nâ olan köreltmek ise evvelkinin aynî demektir. Şu halde tekvîri Şems iki ma'nâdan hâlî değildir: Ya zıyasının sönmesi veya cirminin kaldırılıp gaib olması. Onun için tefsirler de başlıca bu iki manâ üzerinde yürümüşlerdir. Bu babda vakı' olan rivayetler: İbn-i Abbastan bir rivayette Arşa idhali, bir rivayette de muzlim olması. Mücahid ve Katâde ve Hasenden: zıyasının gitmesi, yine Mücahidden muzmahill olması. Rebî' İbn-i Haysemden: atılması, Ebû Salihten: menkûs olması. Kurtubî demiştir ki, başa sarık dolanır gibi tekvir olunur, sonra zıyası mahvolur, sonra da atılır (.......) Şemsin zıyasının sönmesi suretiyle tekviri onda Arzın dahvi gibi bir kışır tabakasının husulü ve binaen'aleyh yeni ve büyük bir Arzın tekvini demek olacağına göre daha büyük bir güneş yaratıldığı takdirde orada da Arzımızdakine şebih ve fakat çok geniş bir hayat meskeni başlamış olabilirse de o Güneşten kat'ı nazarla ma'lûmumuz olan Güneşin gerek sönmesi ve gerek cirminin izâle ve ifnası hengâmında Arzımızdaki hayatın ve Güneşin zıya alan seyyarelerin derhal söneceği derkârdır. İşte (.......) evvelâ bu dehşeti ifade ediyor. Maamafih bu tekvîr âfâkî olduğu gibi sırf enfüsî bir haysiyyetle de olabilir. Bahusus hayat ve eşyanın bizim üzerimizdeki intıba' ve temayüzü bilhassa ruhumuzun kabiliyyet ve faıliyyetleriyle alâkadar olmasına nazaran ruhların bedenlerinden iftirakı halinde de tekviri Şems vakı' olmuş olur. |
﴾ 1 ﴿