6Ey insan! Ne mağrur etti seni o kerîm Rabbına? (.......) ey o insan - ey o vakıtler başına gelecek olan insan! - Atâdan, bu âyetin Velîd İbn-i mugîre sebebiyle, ıkrimeden übeyy İbn-i halef sebebiyle nâzil olduğu, Kelbî ve Mukatilden de Esed İbn-i Kelede sebebiyle nâzil olduğu söylenmiş, Hazret-i Peygambere vurmuştu. Allahü teâlâ hemen ona ukubet buyurmayıp bu âyeti inzal eyledi diye rivayet edilmiştir. Ve sonra da (.......) buyurulmuş olduğundan dolayı bir çokları burada insandan murad kâfir insan demek olduğuna kail olmuşlardır. Fakat sebebin hususiyyeti hukmün umumiyyetine mani' olmıyacağı cihetle diğer bir çokları da gurur ile ısyan eden insanların hepsine şâmil olması lâfzın umumuna daha muvafık olduğunu beyan etmişlerdir. Ey insan (.......) seni ne mağrur etti - ne şey aldattı, iğfal etti de ısyana sevk etti: Yaraşmaz şeyler yapacak vechile mağrurlandırdı (.......) o kerîm rabbına? - Bu hıtab ve suâl inzar hıtabı olmak hasebiyle gurura mani' olacak kahr-u celâl sıfatlarından biri zikrolunmak zâhir görünürken kerîm vasfiyle bilhassa keremi ilâhînin ıhtar olunmasında ince bir nükte ile büyük bir ma'nayı ahlâkîye işaret vardır. Bu, evvelemirde şu anlatıyorki: keremin muktezası ona karşı mağrurlanarak hörmetsizlik etmek, ahlaksızlık yapmak, günaha girmek değil, bil'akis o keremin yüksekliği nisbetinde îman ve şükrân ile tâati, saygıyı, ihtiram ve ta'zîmi artırmak, küfrân ve ısyandan ictinab ederek yüksek ahlâka yükselmektir. Şeytanların dediği gibi: adam sen de Allah kerimdir, istediğini yap, Dünyada sana ettiği fadl-ü keremini Âhırette de eder, diyerek lâübalilik, etmek, yanlış bir kıyas ile aldanmaktadır. O fadl-ü kereme liyakat ve istihkakı olmadığını isbat etmektir. Çünkü hakikatte kerem, hikmet ile müterafık olandır. Gerçi kerîm yaptığı lütf-ü kereme, gösterdiği büyüklük ve in'ama karşı kendisi için bir ıvaz ve karşılık gözetmeğe tenezzül etmez. Lâkin hakîm olmıyan, keremini lâyikiyle yerinde kullanmıyan da kerîm değil, bir müsrif demek olur. Onun için kerîme karşı îman ve şükrân ile tâat ve ta'zîmi arttıracak yerde keremine mağrur olup da saygısızlık etmek büyük bir aldanış olduğu ıhtâr edilmiştirki bu ma'na temamen (.......) mazmunu demektir. Bu suâli ba'zıları: «beni keremin mağrur etti yarab!» dedirtmek için telkîni huccet kabilinden bir kerem olarak anlamak istemişler ve bu hayli şayi' olmuş ise de bu telakkî Sûrenin ifâde ettiği inzar siyakına münafîdir. Ahlak yüksekliği noktai nazarından te'emmül olunduğu zaman keremi ilâhîye îmanı olduğu halde âsî olmuş bir mü'minin bu hıtabdan duyacağı hicab ve teessür kâfirlerin duyamıyacağı bir hissi teessür olmak lâzım gelir. Netekim « (.......) = Suheyb ne güzel kuldur, Allahdan kormasa idi bile ısyan etmezdi» hadîsinde bu büyük ahlâka işaret buyurulmuştur. Ba'zı arifînin «Allahdan korkmasa idim yine ısyan edemezdim» demesi de bu saygıdır. Sûre-i fâtırde geçen (.......) âyeti de bunu nâtık olduğu geçmişti. Müfessirîn o gurura sebeb olmak üzere üç şey nakl etmişlerdir. Birisi: Katâdeden merviy olduğu üzere. Şeytanın tesvîlidir. (.......) Birisi: Hasenden merviy olduğu üzere, cehalettir. Birisi de Mukatilden rivayet edildiği üzere, evvel emirde ukubet edilivermediğinden dolayı afva mağrur olmaktır. Bir de fuzayl İbn-i Iyaz Hazretlerine Kıyamet günü (.......) buyurduğu zaman ne dersin denildiğinde « (.......) = indirdiğin perdeler, ya'ni günâhlara örttüğün örtüler» derim demiş olduğu da söylenmiştir. Hafî değildir ki, bu son ikisi, ya'ni ıkabda acele edilmediğinden dolayı afve ve setre güvenmek cehalete râci'dir. Şeytanın tesvîlâtına aldanmak da öyle demektir. Filvakı' Ebû Hayyanın ve Âlûsînin kayd ettikleri vechile Hazret-i Peygamber sallâllahü aleyhi ve sellemden rivayet olunmuştur ki, bu ayeti kıraet etmiş de (.......) demiştir. Kezalik Hazret-i Ömer radıyallahü anh de bunu söyleyip (.......) âyetini okumuştur. Bunun (.......) kasrına muvafakati de aşikârdır. Demek ki, haşyet Allah’a dair bilginin derecesiyle mütenasibdir. Allahü teâlânın rübubiyyet ve keremi de en zâhir misali olmak üzere insanın hılkatinde herkesin kendisine tebadür edip duran asârı kudret ve kerem ile şöyle ıhtar buyuruluyor: |
﴾ 6 ﴿