MUTAFFİFÎNTatfîf Sûresi dahi denilen işbu (.......) Sûresi Mekkede son nâzil olan Sûredir. Resulullah Medîneye geldiği zaman Medînelilerin ölçekleri fena olduğundan dolayı ıslâhı için Medînede ilk nâzil olan Sûre olduğu da merviydir. Medîneye vüruddan önce Mekke ve Medîne arasında nâzil olduğu da söylenmiştirki o da mekkî demektir. Âyetleri - Hılâfsız otuz altıdır. Kelimeleri - Yüz doksan dokuz. Harfleri - Yedi yüz otuz. Fasılası - (.......) harfleridir. 1Veyl o mutaffifîne (.......) Veyl o mütaffiflere - ekseriya vay haline demekle iktifa ettiğimiz veyl kelimesi hakkında yukarılarda ve ezcümle (.......) Sûresinde de söz geçmişti. Maamafih bizim «vay» ta'biri Arabın veyh kelimesine mukabil olduğundan veylin şiddetini pek duyurmadığı gibi bir ismi mahsûs olması hakkındaki rivayete bir delâleti de olmıyor. Bu i'tibarla «veyl ona» ve «vâveylâ» ta'birleri lisanımızda şayi' olmuş bulunduğu için burada olduğu gibi mealde ba'zen ayniyle iktibas olunmak fâideli olacağından başka (.......) Sûrenin de bir ismi olmak hasebiyle bu iki kelimenin aynen zikri zarurî demektir. Veyl, buşlıca şu ma'nalarla tefsîr olunmuştur: şiddeti şer, huzn-ü helâk, azâbı elîm, Cehennemde bir vâdî. İmam Ahmed ve Tirmizî: Ebî saıydden tahric etmişlerdir: Resulullah sallâllahü aleyhi ve sellem buyurmuşturki: veyl, Cehennemde bir vâdîdirki kâfir, ka'rına varmadan evvel onda kırk yıl sukut eder. İbn-i hıbbanın ve Hâkimin sahihlerinde: cebeleyn beyninde bir vadîdirki kâfir ilh... İbn-i ebi hâtim de Abdullahdan: Cehennemde irinden bir vâdîdir diye rivayet etmiştir. Râgıbın Müfredatında: Asme'î demiştir ki, veyl, bir kubuh, ya'ni bir çirkinliktir, ba'zan tehassür için de kullanılır. Veyl, Cehennemde bir vadîdir diyenler lügaten veyl ona mevzu'dur demek istememiş, ancak hakkında Allahü teâlânın veyl buyurduğu kimseler o ateşten bir makarre mustahık, o da ona sâbit olmuştur demek istemiştir (.......) Âlûsî derki: ona veyl ıtlak edilmesi Cehennemin ma'ruf olan ma'nasına ıtlâkı gibi olmak zâhirdir. Bunun hangi nevi' ıtlaktan olduğuna nazar olunsun (.......) Bizce zâhir olan budurki Cehennemin ma'ruf ma'nasına ıtlâkı tevatüren vaz'ı şer'î olmakla beraber urfi lügate de dahil olmuştur. Lâkin (.......) in izah olunan ma'na ile Cehennemde bir vadî ismi olması şer'î bir ıtlak olmakla beraber mütevatir olmadığı gibi lügaten de mütearef olmıyan bir mecaz olur. Bu iyzahtan anlaşılır ki, vay haline demekle «veyl ona» demeyi tamamen terceme etmiş olmuyoruz, ancak lügavî me'hazi ne bir dereceye kadar işaret etmiş bulunuyoruz. MUTAFFİFÎN, «mutaffif» in cem'ı; mutaffifler, alırken dolgun, verirken eksik ölçenler demek olduğu önünde sıfatı kâşife olan iki âyet ile anlatılmıştır. Bunun tam mukabili olarak Türkçemizde müstekıl bir kelime bulamadım. Bu münasebetle bunun biraz iştikakından bahs etmek muvafık olacaktır: Mutaffif, belli bir tatfîften ismi fâıldir. Tatfîf de ölçeği eksik ölçmektir. Tefsiri Razî de der ki, bunun iştikakında iki kavil vardır. BİRİSİ: bir şey'in taffi, kıyısı ve kenarıdır. Bir kab veya bir deredeki şey onun kıyısına kadar varıp da tam dolmazsa (.......) denir. Ve o, onun tafâfı, tufâfı, tafefidir. Onun için ölçeği fena ölçüp de tam yapmıyana mutaffif denilir ki, ancak tafâfına kadar vardırır demek olur (.......) Lâkin Kamustan anlaşıldığına göre: Taff, tafef, tafaf, tufâf bir ölçeği veya kabı tam dolduran şey'e veya dolusu silindikten sonra içinde kalana veya ölçeğin başına denir. Bundan tatfîf, tafafı eksiltmek, ya'ni eksik ölçü ile vermek veya eksik ölçmektir ki, binâsı selb için olur (.......) İKİNCİSİ: pek az bir şey'e tafîf denilir, ölçeği eksik ölçene mutaffif denilmesi ölçekte veya tartıda biraz bir şey çaldığı içindir (.......) Demek ki, tatfif ölçüde veya tartıda biraz bir şey çalmaktır. Binası ta'diye veya âdet edinmiş olması i'tibariyle teksîr içindir. Bu vecih âyetteki tefsire daha mutabıktır. Zira âyette mutaffifler şöyle tavsıf ve ta'rif olunuyor: |
﴾ 1 ﴿