2O rabbın ki, yarattı da düzenine koydu (.......) o ki, yarattı - her şey'in halıkıdır. O ilk evvel halk etme fı'li, halikıyyet sıfatı, Halık isim ve vasfilye bilinir. Şübhe yok ki, yaratan Halık, yaratılan mahlûktan yüksek ve üstündür. O mahlûkta bulunan imkân ve hudus, ıllete ıhtiyac gibi noksan vasıflardan münezzehtir. Binaenaleyh Halık ile mahlûku esmâ ve sıfâtta karıştırmamalı, Halıkın ismini a'lâ tanıyarak tesbîh ve tenzîh etmelidir. El'a'lâ rabbın sıfatı olduğuna göre bu (.......) mevsulları da rabbın sıfatıdır. Lâkin a'lâ ismin sıfatı veya beyanı olduğuna göre ki, daha zâhirdir, bunun da isme sıfat olması lâzım gelir. Yoksa rabb ile sıfatı arası fasl olunmuş olur. Bu ise nahven câiz değildir. Halbuki halk ismin fı'li değil, müsemmasının fı'li olduğu için isme sıfat olması ma'kul olmaz. Bu surette (.......) sıfat olmayıp (.......) takdirinde cümle-i istînafiyye olmak evlâ olur. Maamafih halk doğrudan doğru muktezayı zat olmayıp tekvin sıfatının muktezası olmak hasebiyle Hâlık isminin hukmü olmasına binâen ism üzerine icra edilmiş olması da güzel bir nüktedir. Netekim Ehl-i Sünnet âlimün biılmihi, kadirün biküdretihi, müridün biiradetihi, mütekellimün bikelâmihi, hâlikûn bisıfatihi ve fi'lihi demekle, Sofiyye de âsâr ve ahkâm, esmanın muktezasıdır demekle bu nükteye işaret etmişlerdir. Evet o Halık yarattı da (.......) tesviye etti - yarattığını muhtelif suretler içinde düzenine koyup düzgünleştirdi. Sâde basît bir halk ile bırakmadı, bir çok halklar yaptı. Ve onları bir nizam ile ta'dil ve tevsiye de buyurdu. Ki, bu da rabb isminin muktezası olan rübubiyyetin hukmüdür. Bundan dolayı onun bir ismi de rabbı adildir. Ve şübhe yok ki, rabb, merbubdan a'lâ ve üstündür. Şu da şani rububiyyetin bir tafsîlidir: |
﴾ 2 ﴿