2Sen hıll iken bu beldede (.......) Sen hıll iken bu beldede - veya bu beldeye, ya'ni sen burada bulunurken veya buradan çıkıp da sonra feth ile gireceğin zaman yâhud sen ki, hılsin bu beldede, ya'ni haremi âmin olan bu beldede senin hakkına hurmet edilmiyor, burada bir ava bile tearruz haram iken sana tearruz halâl sayılıyor. Binaenaleyh sen ona, o meşakkatlere göğüs ger, çünkü insan meşakkatte yaradılmıştır. Bu ma'naca cümle, i'tirazıyyedir. Yâhud sen bu beldede bir an için hıll halinde olacaksın, dilediğini yapmak halâl olacak, o halde bu beldeye kasem ederim, ya Muhammed! Birinci ve bu üçüncü ma'nada cümle-i haliyye, hali mukarine veya mükadderedir. Hıll kelimesi: Haram, harem, ihram mukabili olarak halâl gibi masdar ve tesmiye bilmasdar kabîlinden vasıf ve ism olur. Haram olmayıp halâl olmak veya halâl olan ve Mekkede harem havzasından harıc olan mahal ve o hıll mahalde olmak ve ihramdan çıkmak veya çıkan; ve yemînin uhdesinden çıkmak ma'nalarına gelir ki, asıl mefhumu halâl gibi çözmek ma'nasındandır, bir serbeslik ifade eder. Bir şeye hulûl etmek konmak ma'nasına olabildiği de söylenmiştir. Burada muhatab olan Hazret-i Peygambere bir vasf olduğu zâhirdir. Bu da işaret olunduğu üzere başlıca üç ma'na ile mülâhaza olunabilir. Kâdî Beydâvî evvelâ hulûl ma'nasını takdim ederek demiştir ki, Allah sübhânehu ve tealâ beledi harama kasemi aleyhissalâtü ves-selâmın ona hulûlü ile takyid eylemiştir ki, bunda Peygamberin mezîdi fazlını izhar ve mekânın şerefi ehlinin şerefi ile olduğunu iş'ar vardır (.......) Hıllin hulûl ma'nasından vasf olmasını münakaşe edenler olmuş ve hulûlden vasıfda hıll değil, hâll denildiği ileri sürülmüş ise de Âlûsî bu münakeşenin kılleti tetebbü'den neş'et ettiğini söylemiştir. Maamafih hulûlden murad, Hazret-i Peygamberin sade Mekkede ikametinden ıbaret de olmamak lâzım gelir. Zira öyle olsa idi hıll lâfzına lüzum olmaksızın (.......) denilmek kâfi idi. O halde maksad onunla beraber bilhassa oradan hicret edip de bil'ahara feth ile oraya gireceği hale de işaret olmasıdır. Bu suretle hem oradan çıkmağa bâis olacak meşakkatlere tehammül lüzumuna tenbih hem de (.......) buyurulduğu üzere güzel bir meâde kadar döndürülüp bu beldeye serbes olarak geleceği va'dile bir tebşir ve tesliyeyi tazammun eyler. Onun için İbn-i Cerîr ve daha diğerlerinin rivayet ettiği üzere İbn-i Abbas bunun tefsirinde demiştir ki, Ya Muhammed! Bu beldede kıtal ancak sana bir an için halâl olacak, fakat sendan başkasına değil. Mücahid de demiştir ki, Allahü teâlâ aleyhissalâtü ves-selâma bir gündüzün bir saatında bu beldeyi halâl kıldı, onda her ne yaparsan hıldesin, müâheze olunmıyacaksın buyurdu. Ebî Salih ve Katâde ve İbn-i Atıyye ve İbn-i Zeyd ve Hasen ve Dahhâkten dahi bu ma'na rivayet edilmiştir: Ve lâfzı şöyledir: « (.......) = Allah sübhânehu buyuruyor ki, Sen bu haremde hılsin o vakıt dilersen katl et dilersen etme, ve o fetih günü idi» (.......) aleyhissalâtü ves-selâm o gün Ebû Berze Sa’îd İbn-i Harbi Eslemîye emr edip mürtedd Abdullah İbn-i Hatalın boynunu Kâ'be örtüsüne yapışmış iken vurdurmuş idi ki, bu İbn-i Hatale Kureyş iki kalbli derlerdi. İslâm izhar etmiş, sonra irtidad edip islâm aleyhinde bir takım şenaatler yapmış idi, yukarılarda Mekkenin fethinden bahs edilirken geçmiş idi ki, Resûlullah o saat üç dört kişinin daha katlini emr eylemiş ve o güne kadar ömrünü Resulullaha harp ve adavet ile geçiren katle müstehık niceleri ise afv olunup hakla bâtılı ayıran o fethı mübînin bütün katli böyle bir kaç kişiden ıbaret kalarak neticesi rahmeti âmme olmuş idi. Yine o gün aleyhissalâtü ves-selâm buyurmuş idi ki, Allahü teâlâ Semavât ve Arzı halk ettiği gün Mekkeyi haram kıldı, o, kıyamı saate kadar da haramdır. Benden evvel kimseye halâl olmadı, benden sonra da hiç kimseye halâl olmıyacaktır. Bana da bir gündüzün bir saatinden başka halâl olmadı, onun için onun ağacı budanmaz, otu biçilmez, avı ürkütülmez, lukatası da araştırıp soran (münşid) inden başkasına halâl olmaz. Bunun üzerine Hazret-i İbn-i Abbas «Yaresûlâllah! İzhırdan ma'ada, çünkü o bizim kuyûnumuz ve kubûrumuz, ve büyûtumuz içindir» demişti, Resulullah da « (.......) = izhırdan maa'da» buyurmuştu. Buna nazaran (.......) müsnediileyhinin takdimi ihtısas için (.......) de ki, tenvin de taklil için demek olur ki, bir saat ile beyan olunmuştur. Bu cümle de (.......) tekrar olunup da zamir ile iktifa edilmemesi bu beldeye ayrıca bir ta'zîm ifade etmek ve yâhud Resûlullahın hılli halinde yeni bir zuhur kesbedeceğine işaret olmak içindir. |
﴾ 2 ﴿