4

Ve geceye: Sararken onu

(.......) ve geceye kasem olsun (.......) onu, ya'ni Güneşi bürürken - Bu da gecenin Güneşi ve bütün âfakı sarıp kaplıyarak nur ve zıyayı temamen örtmeğe başladığı veya örtmekte istimrar üzere bulunduğu halindeki koyu karanlık hengâmına kasemdir ki, açık gündüzün ve zıyanın tam zıddı olan zulmete, zulmeti arızaya ve maniın haylûleti zamanına dikkati celb ile «eşya zıddıyle münkeşif olur» kaidesince yine zıyanın ehemmiyyetine ve Bahusus zâhirî nur ve zıyanın gaib olduğu bir

hengâmda gaib olmayıp onun yokluğunu duyan ve onunla müteessir olan nefsî şuurun kıymetine de zımnen tenbihtir. Bunda maddenin nur ve zıya tecellîsine mani' olan zulmanî tabiatiyle Kamerin mihakına ve nefsin cehalet, küfür, gamm-ü kasvet gaflet-ü atalet veya şehvet perdelerinin gaşeyaniyle Hakk hidayetinden mahrumiyyeti hallerine ve fena lâhzasına dahi işaret vardır. Onun için evvelki kasemler tebşîrî, bu kasem inzarî bir mahiyyeti haizdir. Evvelkilerde mazî sıygası ile (.......) denildiği halde bunda muzari' sıygasiyle (.......) buyurulması nur, mazî dahi olsa müfid ve hukm-ü ehemmiyyeti hâiz ise de zulmetin ehemmiyyeti ancak ilk hücum lâhzasıyle istimrarı hengâmında olduğuna bir işarettir.

Ya'ni bürüyeceği sıra veya bürürken.

Bir de Sûre-i Fecirde geçtiği üzere bunlara kasemden asıl murad onların hudûsları ve nefiste şuura ıktiran eden evsafları ile delâlet eyledikleri rabbül'âlemîni ıhtar olduğundan dolayı buyuruluyor ki,

4 ﴿