10

Bir kulu namaz kıldığında

(.......) o nehy eden azgına, bir kulu namaz kıldığında -nemaz kılan bir kulu bilhassa namaz kıldığı sıra nehy etmek ne büyük cür'et ne büyük azgınlıktır!. İşte bu, o nehyi, kendini müstağnî gördüğünden dolayı yapıyor. Kıraetten bahs olunurken namaza geçilmesi onda kıraetin bir rükn olması ve namazın bütün ıbadetlere esas ve dînin direği bulunması hasebiyledir. Ve bu gösterir ki, bu âyetlerin nüzulü namazın teşriınden sonradır.- İbn-i Atıyyenin beyanına göre burada namaz kılan bir abidden murad Resulullah, nehy eden de Ebû Cehil olduğunda müfessirîn ıhtilâf etmemişlerdir. Ahmed, Müslim, nese'î ve daha başkalarının Ebû Hüreyreden rivayetlerinde: Ebû Cehil Resulullahı namaz kılarken görürse muhakkak boynunu çiğneyip yüzünü sürteceğine dâir Lât-ü uzzâya yemîm etmiş, sonra da Resulullah namaz kılarken dediğini yapmak için varmış, fakat birdenbire arkasına dönmüş elleriyle korunarak çekilmiş, ne oldu sana denildiğinde, onunla benim aramda ateşten bir handak, bir hevl ve bir takım kanadlar var demiş, Resulullah da bana yaklaşaydı Melâike onu parça parça ederlerdi (.......) buyurmuş. Allah teâlâ da (.......) ilâ âhirissûre inzal buyurmuştur. Tirmizînin rivayetinde de

Peygamber namaz kılarken ebu Cehil ben seni bundan nehy etmedimmi? Ben seni bundan nehy etmedimmi? Ben seni bundan nehy etmedimmi diyerek varmıştır. Ümeyye İbn-i halef Selmani namazdan nehy ederdi diye Hasenden merviy olan rivayet sahih olamaz. Çünkü Selmanın islâmı hicretten sonra Medînede olduğunda hılâf bulunmadığı gibi Sûrenin Mekkî olduğunda hılâf bulunmadığı gibi Sûrenin Mekkî olduğunda da hılâf yoktur. Eğer Selmandan başka Bilâl ve saire gibi diğer biri hakkında vaki' ise âyetin hükmü âmm olduğu için ona ve emsaline de şamil olacağında şübhe yoktur. Ebû Hayyanın nakline göre Tebrîzî demişki: burada salâttan murad öğle namazıdır, denilmişki bu islâmda ilk kılınan cema'attir. Ebû Bekir, Ali ve sabikundan bir cema'at beraberdi, bunlar namaz kılarlarken Ebû Talib oğlu Ca'ferle beraber uğramıştı, ona haydi amucanın oğlunun cenahında sende kıl dedi ve kendisi mesruren gitti. Ve Ebû Tâlib şu beyitleri söylüyordu:

Resulullah da bununla ferahlanmıştı. (.......) Âlûsî derki: bunda nazar vardır. Çünkü namaz hiç hılâfsız isra gecesinde farz kılınmıştır. İsrarın hicretten bir sene evvel olduğuna da İbn-i hazm, icma' iddi'a etmiştir. İbn-i faris de hicretten bir sene ve üç ay evvel olduğuna cezm eylemiş, Süddî de bir sene ve beş ay demiştir. Ebû Tâlibin vefatı ise hicretten üç sene kadar evveldir. Zira Hazret-i

Hadicenin vefatından üç veya beş gün mukaddemdir. Onun vefatı ise sahibi bi'setten on sene sonradır. Şu halde Ebû Tâlib namazın farzıyyetini idrâk etmemiştir. Gerçi Kâdî ıyâz Zührîden isranın bi'setten beş sene sonra olduğunu nakletmiş, Nevevî ve Kurtubî de bunu tercih eylemiş iseler de buna söz edilmiştir. (.......) Lâkin Âlûsînin bu i'tirazını biz vârid görmüyoruz. Çünkü israda farz kılınan mutlak namaz değil, beş vakıt namazdır. Binanealeyh ondan evvel müezzemmilde geçtiği vechile gece kıyamının farz olması gibi bir öğle namazının da farz kılınmış olmasına münafi olmaz. Kaldıki mezkûr rivayette salâti zuhur denilmiş, farz olduğu tasrih de olunmamıştır. Hazret-i Ömerin islâmı üzerine ilk olarak alenen kılındığı rivayet olunan namaz da bu olmak gerektir. Ancak sebeb-i nüzul olan vak'adaki namaz öğle namazı olsa bile âyettede murad yalnız odur demek doğru olmaz. Çünkü âyet mutlaktır. Meşru' olan her hangi bir namaza şamildir. Gerek farz ve gerek nafile herhangi bir namazdan nehiy namazdan nehiy olmak haysiyyetiyle bu tuğyan hukmüne dahildir. Meğerki esası nehiy namazın kendisinden değil de ahvali mukarrinesinden biri i'tibariyle olsun o vakıt câzi olabilir. Meselâ vakti kerahette veya magsub bir yerde namaz kılmaktan nehiy bu hukme dahil olmaz. Çünkü bunlardan nehiy namazın kendisinden değil, mukarini bulunan zaman veya mekândan dolayıdır. Maamafih ba'zıları ihtiyat ederek bu gibi ahvalde bile nehiyden tehâşî etmiş ve yalnız beyani hakikat ile iktifa eylemişlerdir. Netekim rivayet olunurki Hazret-i Ali kerremallâhü vecheh musallâda Bayram namazından evvel namaz kılan ba'zı kimseleri gördüğü zaman Resulullahı böyle yaparken görmedim demiş, öyle ise neye nehy etmiyorsun denilmesine karşı da (.......) va'îdi altına girmekten korkarım. Diğer bir rivayette de bir kulu namaz kılarken nehy etmeği arzu

etmem ve lâkin onlara Resulullahtan gördüğümü söylerim demiştir. Yine bu nükte iledir ki, İmamı a'zam Ebû Hanîfe «rahmetullahi aleyh» Hazretleri, Kendisine İmam Ebû Yusüf «musallî rüku'dan başını kaldırırken (.......) der mi?» diye sorduğu zaman (.......) der diye cevab vermiş, nehyi tasrih eylememiştir. Sair ıbadetlerden nehiyde namazdan nehye kıyas olunur. Bu babda kavlen nehy ile fı'len ve halen nehiy arasında fark da yoktur. Bir insanı meşgul ederek namazdan, ıbadetten alıkoymak da bu hukmünde dahildir. Oda Ebû Cehil gidişidir.

10 ﴿