5

Öyle değil, ilmelyakîn bilseniz

(.......) Evvelki zecirleri bir daha te'kiddir Râzî derki: bu iadenin güzel oluşu; çünkü her mevzi'de (.......) ya diğer mevzi'indekinden başka birşey ta'kıyb ettirilmiştir. Bu şöyle demek gibidir: Yapmayın azâba mustahıkk olacaksınız, yapmayın daha diğer zararlara giriftar olacaksınız, yapmayın daha diğer zararlara giriftar olacaksınız. Bu gibi tekrarlar ise bülega' ındinde mekruh değil, güzeldir müfiddir. Fakat Hasenden merviy olduğu üzere bu üçüncü (.......) nın Hakka ma'nasına olması da yakışır, ya'ni doğrusu (.......) yakın biliş bilseniz!.. -Lisanımızda arabîden olan yakîn ile sırf türkçe olan yakın kelimelerini birbirine karıştırmamalıdır. Türkçe yakın arabca karib demek olduğu ma'lûmdur. Maamafih arabca olan yakîn de dilimize öyle mâl olmuşturki çokları türkçe yakını bile arabîsi gibi yazarlar. Bu kelimenin ılmî ve edebî ıstılâhımızda kıymeti çok büyüktür. Bütün ılm-ü fende aranan gaye bu yakîne irmektir. Onun için: ılmelyakîn, aynelyakîn, hakkalyakîn ta'birleri de birer kılişe olmuştur. Yukarılarda da geçtiği üzere yakîn aslında şeksiz ve tereddüdsüz ılim ma'nasına yakn gibi masdar veya mübalegalı ismi fâil olup ılmin sıfâtından olara müteareftir. Müteyakkan ma'nasına ma'lûmun sıfatı olarak da kullanılır. Bilhassa ölümün de ismi olmuştur. Râgıb derki: ılmin sıfatı olan yakîn, fehmin sebatiyle nefsin sü kûnudur. Ma'rifetin ve dirayetin ve emsalinin fevkındadır. Ilmi yakîn denilir, ma'rifeti yakîn denilmez. Seyyidin beyanına göre de lügatte yakîn, şekk olmıyan ılimdir. Istılâhta «o şey şöyledir diye öyle i'tikaddırki başka türlü olması mümkin değil i'tikadı ile beraber vakıa mutabık ve zevâli gayri mümkin bir i'tikad ola. Bu ta'rifin ve ılmelyakîn, aynelyakîn, hakkalyakîn mertebelerinin izahı hakkında Sûre-i Bekarede (.......) ve Sûre-i Vâkıa da (.......) âyetlerinde söz geçmişti bak. Burada şunu söyliyelim ki, bu âyette mefuli mutlak olan (.......) terkibinde yakînin üç ma'nasına göre üç ihtimal vardır.

BİRİNCİSİ, yakîn ılmin sıfatı olmak ma'nasiyle mevsufun sıfata veya ammın hassa izafeti kabîlinden olmasıdırki yakîn ılim, yakîn denilen sağlam biliş demektir.

İKİNCİSİ, ilmin ma'lûmuna izafeti kabîlinden olmasıdır ki, emri müteyekkane ılim, ya'ni yakînen ma'lûmunuz bulunan şeyleri bilişiniz gibi demektir. Ekser müfessirîn bu ma'nayı söylemişlerdir.

ÜÇÜNCÜSÜ, elyakîn, mevt ma'nasına olarak mevte ılim, ölümü biliş, yâhud mevt ılmi, ölüm bilgisi ile ilerisini bilseniz demek olur. Ba'zı müfessirîn de burada bu ma'nayı vermişlerdir. İnsanların ölümü bilişleri üç mertebedir.

BİRİNCİSİ, her aklı olan, emsalinin ölümünden istikra ve kıyas tarıkiyle bil'istidlâl kendinin öleceğini de şeksiz bilirki bu ılmülyakîndir.

İKİNCİSİ, ihtizar halinde Melâikeyi ıyânen görmesiyle ölümünü bilirki bu da aynülyakîndir.

ÜÇÜNCÜSÜ, tam öldüğü andaki biliştir ki, o da hakkulyakîndir. Önce ılmel'yakîn, aynelyakîn ma'lûmu olan yakîn o zaman kendisi olarak tehakkuk etmiştir. Ilmel'yakîn, bu üç mertebeye amm olarak da kullanılır, bu ma'nâlarla ılmi yakîn ve ılmi mevt ta'biri, meselâ ılmi hisab, ılmi tıb, ılmi hayat, ılmi ruh, ılmi ılim, ılmi dîn, ılmi hikmet ta'birleri kabîlinden olarak ma'nâ: yakîn bilgisini, ölüm bilgisini hakkıyle bilseniz de o ılim ile ilerisini âkıbetteki cezayı bilseniz!... demek olur. Sonra, bütün müfessirîn burada (.......) in cevabı mahzuf olduğunda müttefık görünüyor. Ancak takdirinde bir iki vecih söylemişlerdir: 1- Eğer ilerisini ılmel'yakîn bilseniz öyle yapmazdınız, tekâsür sizi oyalamazdı, diye makabli ile ta'yîndir. 2- Zihinler mümkin olabilen her vechi düşünsün diye ibham ile tehvili a'zamî derecede büyütmek üzere

haziftir ki, eğer ilerisini ıl'mel'yakîn bilseniz neler neler yapardınız, ya'ni öyle çalışır, öyle işler yapardınız ki, şimdi onun künhü ta'rif ve tavsıfe sığmaz. Lâkin bilmiyorsunuz, cehl-ü gurur ile yanlış gidiyorsunuz, tekâsür ve tefahurle vakıt geçiriyorsunuz demek olur. Muhakkıkînin muhtârı da bu ikinci vecihtir.

Bir çok kimseler ılim denilince ılmin lâfını etmek, onunla süflî ve fânî maksadlar elde eylemek zann eder. Lâkırdısiyle tefahur ve tekâsür etmeyi, ılmi ve ılim namını mekasıdi hasîse için kullanmayı hüner sayar. Halbuki düşünülürse müfessirînin ıhtar ettikleri vechile bu âyette ulemâya çok büyük tehdid vardır: zirâ bu âyet delâlet eyler ki, tekâsürün akıbetindeki âfet ve felâkete yakîn hasıl olsa idi tefahur ve tekâsürden vaz geçerlerdi. Bu ise şunu ıktiza eyler: demek ki, tekâsür ve tefahuru terk etmiyenler de yakîn hasıl olmaz. O halde ılmin hakîkatini sezmiyerek sui istimal eden, bildiklerine îmanı olmıyan, bilgisiyle ılme yaraşır amelde bulunmıyan, onunla beraber âlim namını taşımak istiyenlerin vay haline vay haline. Ilmin şıarından birisi ve hattâ en birincisi husni amelin en şiddetli bâislerinden olmasıdır: o, amel zamanında önünde bulunursa rehber, müşevvık, vâız olur. Amel vaktı fevt olduktan sonra olursa o vakıt da hasret ve nedamet olur. Bu hasret, şöyle bir misal ile temsil olunur: bir yolcu kafilesi karanlık bir yerden geçmişler, geçerken ayaklarına ilişen bir takım taşlardan zahmet çekmişler, bir çokları sâde o zahmetten bir an evvel sıyrılıp çıkmayı düşünerek geçip gitmişler, ba'zıları da o karanlıkta onlardan biraz alıp ceblerine torbalarına koymuşlar, sonra karanlıktan çıktıkları vakıt bakmışlar ki, o taşlar cevahir imiş, o vakıt her iki kısım da hasret ve nedametle ah çekmiş: almış olanlar, ah neye daha çok almadık diye gam yemişler, almıyalanlar da: ah.. neye biz hiç almadık diye çırpınıp dövünmüşler. İşte Kıyamet günü ehli

Kıyametin hali bunun gibi olacaktır. Çalışanlar neye daha iyi çalışmadık diye çalışmıyanlar da neye biz çalışmadık diye tehassür edeceklerdir. Onun için gençler, hayat ve memat için zulmetleri tenvir edecek olan yakîn ılmine çalışmalı, ılmi olanlar da güçleri yetebildiği kadar bilgilerini Âhırette işlerine yarıyacak, mîzanlarında ağır basacak salih ameller yapmak için tatbîk ve icraya çalışmalı, Dünya zevkı geçirmeye, Dünyada kalacak servetler toplamıya uğraşmamalı, kazançlarını hakk-u hayr uğrunda sarf eylemelidirler. Zîra bu Dünya eğlenecek yer değildir, istıkbal geçidi, sırat çok tehlükelidir. Buyuruluyor ki,

5 ﴿