FİLFil Sûresi hiç hılâfsız Mekkîdir. Âyetleri - Beştir. Fasılası - (.......) harfidir. Şunu bunu dürtüştürüp çekiştiren gammazların, lemmazların, ve bütün emelleri mal toplamakta olanların işleri güçleri keyd-ü hiyle olduğu cihetle onların uhrevî olan husranları anlatıldıktan sonra bu Sûrede de Allahü teâlânın Dünyada dahi büyük büyük fitneleri, hiyleleri kurumları, kuruntuları harikulâde bir surette bozup dağıtan kudretine meşhud bir misâli ıbret olmak üzere Resulullahın doğduğu sene Ka'beyi yıkmak için hücum etmiş olan ashabi fîlin nasıl perişan edildiği gösterilerek ve Allah’ın resulüne ınayeti, Beyte ınayetinden akva ve etmm olduğuna ve hattâ bu hâdise onun terbiyesi mukad dimatından bulunduğuna ve binaenaleyh Peygambere keyd yapmak istiyenlerin keydleri kendi başlarına geçirileceğine işaretle Resulullaha ve mü'minlere tesliyet ve takviyet verilmiş, ve Allah’ın kudretine karşı mal ve mülkün ve hiç bir hiyle ve fendin hukmü olamıyacağı anlatılmıştır. Şöyleki: 1Görmedin mi? Nasıl etti Rabbın ashabi fîle? (.......) Görmedinmi? -Hıtab Peygamberedir. Rü'yet, basariyyeden istiare olarak rü'yeti kalbiyyedir, ya'ni gözünle görmüş gibi muhakkak bilmiyormusun? Ya Muhammed! Çünkü söylenecek olan ashabi fîl vak'ası, o vakıt onu gözleriyle gören şâhidleri henüz kesretle mevcud, hattâ o zamana yetişmiş, mu'allekati seb'a şâirlerinden olup yüz altmış sene kadar muammer olan meşhur lebîd gibi kimseler berhayat oldukları gibi aynî zamanda bir tarih mebdei olarak herkesçe de mütevatiren ma'lûm bir vak'a bulunuyordu. Hattâ fîli çekenlerden iki kişininin kütürüm, a'mâ olarak kalıp Mekke de dilendiklerini gördüm diye Hazret-i Aişeden rivayet dahi vardır. Bu sebeble o zaman vak'ayı görmüş bulunan herhangi bir kimseye veya hitab âmm olmak dahi mümkin isede Peygamebere hıtab olması daha zâhirdir. Zira bu vak'a Peygamberin mevlidine mukaddime olan âyâti ilâhiyyeden olduğu ve Kur'âna ilk muhatab olan da Hazret-i Peygamber olduğu cihetle bilhassa (.......) hıtabı da ona karînedir. Görmedin mi? (.......) Nasıl yaptı Rabbın?- Dikkate şayandırki: «mefeale» ne yaptı diye fi'lin mahiyyetinden değil, nasıl, ne keyfiyyetde yaptı diye keyfiyyetinden sorulmuştur. Çünkü bu istifham acâibliği ıhtar içindir. Hâdisenin acîb, fevkalâde garîb bir harika olan ciheti de keyfiyyetidir. Zatı fi'il mahiyyeti ı'tibariyle sâde bir ihlâk ve imate fi'li diye mülâhaza olunacak olursa ef'ali ilâhiyye de ihya gibi imate ve ihlâkin de âdet üzere tabi'i denilen surette cereyan idegelen aksamı çok olduğundan bu ı'tibar ile mahiyyetine teaccüb edilmiyebilir. Halbuki aynî fi'il keyfiyyeti, sureti cereynı ı'tibariyle mülâhaza edildiği zaman alel'âde mi? Yoksa bir acîbemi olduğu görülür. Meselâ bir insandan bir insan yaratmak haddizatinde pek büyük bir kudret ve san'at olduğu halde alışılmış bulunduğu için acîb görülmez. Hiç insan yokken, bir insan yaratmak acîb görülür. Çünkü tecribede misline muttarid surette tesadüf edilmemiştir. İşte buradada hâdisenin acâibliğini ıhtar olduğu cihetle keyfiyyetine nazarı dikkat celb olunmuştur. Ki, mütekellimîn buna «vechi delil» ta'bir etmişler ve medha istihkak zevatı görmekte değil, böyle keyfiyyetleri görmekte ve onların delâletiyle hakikî kıymeti anlamakta olduğunu söylemişlerdir. Zira keyfiyyetlerin inceliğinden zühûl edenler zatı mahiyyâtı hakkıyle idrâk edemezler. Onun için bu fi'lin de keyfiyyetini iyi mülâhaza etmiyenler onu alelâde bir şeymiş gibi farz etmekle hakikatı anlayıverdik zannederek aldanırlar. İşte Allahü teâlâ böyle gafletlere düşülmemek ve bu fi'lin acâibliğini göstermek üzere bilhassa keyfiyyetlerine nazarıdikkatti celb ile buyuruyorki: görmedinmi? Nasıl yaptı Rabbın (.......) ashabi fîle?- O vakası ma'lûm ve meşhud olan ma'hud fîl sahiblerine. Bu nâm ile meşhur Ebrehe ordusuna ki, Yemeni istîlâ etmiş Habeş valîsi iken maıyyetindeki Habeş ve saireden mühim bir ordu ile Mahmud (Mamud) denilen fillerine istinad ederek ve karşılarına çıkanı çiğneyip tepeleyerek Kâ'beyi yıkmak için gelmişlerdi ve bundan dolayı kendilerine Ashabi fîl denilmiş ve bu sene, Arablar beyninde « (.......) = fîl yılı» diye ma'ruf olarak bir tarih mebdei ittihaz olunmuştu, filan şey fîl yılında, yâhud fîl yılından şu kadar sene evvel veya sonra oldu diye anlatırlardı. Bu suretle Hazret-i Peygamberin de bu fîl yılında doğmuş olduğu biliniyorduki en sağlam rivayete göre Hazret-i Peygamber bu vak'adan elli gün sonra doğmuşdu. Hicrette Resullulah elli iki sene zamm edilince mevlidinebevî senesi olan fîl senesi bulunmuş olurki bulunduğumuz işbu bin üçyüz elli altı senei hicriyyesinde bin dörtyüz sekiz sene demek olur. Siyeri İbn-i Hişam şerhı ravzulünüfte «kıssai fîl, İskender tarihinin sekizyüz seksen ikinci senesi Muharremin evvelinde oldu» diye, Nakkaş tefsirinden nakl eder, Buna göre hicrette Resulullah elli iki yaşında demek olur. Çünkü hicret, İskender tarihinin dokuz yüz dört senesidir. Böyle Ashabi fîl diye ma'ruf olan Ebrehe ordusuna tarafı rabbanîden yapılan fi'lin acîb olan keyfiyyeti dört âyet ile icmalen şöyle beyan buyuruluyor: |
﴾ 1 ﴿