3

Saldı da üzerlerine sürü sürü kuşlar (Ebâbil)

(.......) saldı da üzerlerine birçok

kuşlar ebabil -alay alay, fırka fırka, bölük bölük birbiri ardınca katar katar muhtelif cihetlerden. TAYR, ma'lûm ki, uçan kuş demek olan tâirin cem'idir. «Tayren» diye nekire olarak getirilmesi de bunların tanınmadık garib bir takım kuşlar olduğunu iş'ar eder. Filvakı' bu kuşların o zamana kadar oralarda görülmemiş irili ufaklı, siyah, yeşil, beyaz takım takım garib kuşlar olduğu da rivayet edilmiştir. Ceddi nebevî Hazret-i Abdülmuttalib ne necdî ne de tihamî demiş. «Tayren» den sıfat veya hal veya atfı beyan olması muhtemil bulunan ebâbîl de garibtir. Bir kısım müfessirîn bu Ebâbîl kelimesi şemâtît ve abâdîd ve emsali gibi müfredi olmıyan cemi'lerdendir, fırkalar demektir demişler. Ferra Arabdan müfredini işitmedim demiş. Ebû ubeyde Ma'mer İbn-i müsennâ da bunun müfredi olduğunu söyliyen görmedim demiş. Kamusta da firak demektir, vâhidi yok cemi'dir diyor. İbn-i cerîrin nakl ettiği vechile Abdullah İbn-i mes'uddan: firak, İbn-i Abbastan: birbiri ardınca (.......), Abdullah İbn-i hâris İbn-i nevfelden: ibili müebbele gibi ekatî'; ya'ni besi develeri gibi bölük bölük, katar katar Sa’îd İbn-i Abdirrahmanı bezzîden: müteferrika, Hasen ve Katâdeden: kesîre, Mücahidden: (.......) ya'ni muhtelif ardı ardınca, müctemi' halde. İbn-i zeydden: şuradan, buradan her taraftan gelmiş muhtelif, diye rivayet olunmuş ve İbn-i cerîr bunları müteferrık birbiri ardınca müfessirînden ve lügaviyyundan bir kısmı da ebadîlin müfredi ibbale veya ibbevl veya ibbîl olduğunu söylemişlerdir. Ebû Ca'feri revasî bunun müfredî olarak ibbaleyi işittiğini söylemiş, Kisa'î de nahviyyunun ibbeyl dediklerini, ba'zılarının da ibbiyl dediklerini işittim demiştir. Zemahşerî, ebâbîl; Haza'ik (ya'ni cema'at) diye tefsîr

ettikten sonra derki: bunun vâhidi ibbaledir. Arabların darbı mesellerinde (.......) ta'biri vardır. İbbale: büyük huzme demektir. Bir kuş cema'ati birbirine sıkışmakta büyük bir huzmeye teşbih olunmuştur. Abâdîd, şematît gibi müfredi yoktur da denildi (.......) Râgıb da: ibbale odun huzmesine teşbihendir. Ebâbîl ibbîlin cem'idir. Deve Bölükleri gibi müteferrık demektir diyor. Kamusta da şöyle diyor: ibbâle, ibâle, ibbevl, ibbîl, iybâl; kuştan, attan, deveden bir kıt'a (Bölük) yâhud peyderpey gelen bölüklerden her biri (ki, katar demek olur) ve ibbâle huzme (bir bağ) demektir « (.......) = bir bag üzere bir demet» ta'biri de meseldir. Belâ üzerine belâ mevki'inde iyrad olunur (.......) Ebâbîl bunlardan birinin cem'ı olduğu surette de ma'na: küme küme muhtelif bölükler halinde katar katar, alây alây, bir çok kuşlar demek olurki bu da İbn-i Cerîrin beyan ettiği ma'nâ demektir. Ancak ebabîl ibbâlenin cem'i olduğuna göre bunda (.......) meselinin ma'nasına işaret olarak (.......) demek gibi bir ma'na daha muhtemil olur. Zira (.......) büyük belâ üzerine bir küçük belâ daha mealinde olduğu halde bunda büyük belâ üzerine büyük belâ, hattâ belâlar halinde denilmek gibi bir ma'na anlaşılmak ıktiza ederki bu «Elkari'a» da geçtiği üzere hâviyenin (.......) ta'birinden müştakk olmasına benzer.

Ya'ni bu kuşları onlara belâ üzerine belâ olmak üzere belâlar yığını halinde gönderdi demek olur. Fakat kimse bundan böyle bir ma'na anladığını söylememiştir. Bununla beraber Zemahşerînin mezkûr meseli şâhid olarak getirmesi buna işaretten hâlî olmasa gerektir. Bu ma'nalarca ebâbîl tayrın sıfatı veya halidir. Bundan başka ebâbîl namiyle ma'ruf olmuş ve kırlangıca benzer bir kuş vardır ki, ayaklarının ucları kıvırk olmak hasebiyle yere konunca uçamadığından yuvalarını hep yüksek yerlere yapar ve yüksecik yerlerden atılarak uçarlar. Kamus şârihinin ve müterciminin

zikrettikleri vechile ba'zıları Ebâbîlin dağ kırlangıcı dedikleri bu kuş olduğuna zâhib olmuşlardır. Ekseriya bu kuşların vasfında « (.......) = kırlangıçlar emsali « (.......) = avuçları kelb avuçları gibi» diye rivayet edilmek dolayisiyle bu şâyi' olmuştur. Bu takdirde ebabîl (.......) a atfi beyan demek olur. Ve ebâbîl lâfzının müfredi yoktur denilmesine de uyar. Lâkin yukarıda görüldüğü üzere eimmei müfessirîn ebâbîlin böyle bir nevi' kuş ismi olduğunu söylememiş, muhtelif surette bölük bölük peyderpey gelen sürülerile çokluklarını ifade eden bir sıfat veya hal ma'nasiyle îzah etmiş oldukları ve âyetin sevkı da bilhassa bu kuşların garabetini iş'ar eylediği cihetle bunu atfi beyan gibi bir kuş ismi olarak anlamak doğru görünmez, müvelled olmak gerektir. Gerçi söylediğimiz gibi bunların hacımları kırlangıçlar kadar olduğu şayi' ve hortumları kuş hortumları ve avuçları köpek avuçları gibi diye İbn-i Abbastan merviy ise de rivâyetlerin mecmuu' bunların hepsi bir nevi' kuş olmayıp gerek hacım ve gerek renk itibariyle muhtelif olduğunu anlatmaktadır. Binaenaleyh ma'rekelerde lâşeler üzerinde dolaşan kartallar, kara kuşlar gibi irileriyle kargalar gibi ortaları ve sinek avlıyan kırlangıclar gibi küçükleri ve siyah, beyaz ve yeşil ve alaca muhtelif renkleriyle türlü türlü ve biribiri ardınca ta'kıb ederek gelen muhtelif sürüleriyle irili ufaklı alay alay kuşlar demek olur ki, bunların Yemenden doğru ve deniz tarafından geldikleri de rivayâti vâkıa cümlesindendir. Ve böyle bir fırtına gibi birdenbire bir kuş akınının saldırması acîb bir surette onların başına bir belâ yağdırdı şöyle ki,

3 ﴿