2

Gördüğün vakıt nâsı girerlerken Allah dînine fevcâ fevc

(.......)bâlâda söylendiği vechile bu (.......) ye ma'tuf olarak (.......) mecmuunun başına dahil bulunduğundan mecmuu birden bir vakıt ve bir şart olmak üzere mülâhaza edilmek lâzım gelir. Râzînin dediği gibi nâstan zâhir olan Arabın gayriye de şâmil olmak üzere umum insanlardır, fakat bu ta'mim, ibtida Arabdan başladığı cihetle ilk evvel Arabe masruf olmak ıktiza eder. Onun için ekser müfessirîn, Arab demişlerdir. Asıl maksad da istığrakı hakikî ile her ferdi insanın değil, umumı urfî ile insanlık âleminin duhule başladığını görmek veya bilmektir. (.......) buyurulduğu üzere insanlık hılkatinden ve akılden maksud Allah’ı tanıyıp ıbadet etmek olduğu cihetle hakkı

tanımıyanların (.......) hukmünde olduklarına da işaret olabilir. Rü'yetten zâhir olan da gözle görmektir. İki mef'ulüne ta'diye eden ef'ali kulûbdan olarak ılim ma'nasına olmak da mühtemil denilmiştir.

Ya'ni Allah’ın mevud olan nusreti ve fetih geldiği ve sen insanları gördüğün veya eseri haricîsiyle anlayıp bildiğin vakıt ki, (.......) giriyorlar,- rü'yet basarî olduğuna göre nâs, mef'ul, bu cümle nâstan haldir, giriyorlarken demek olur. Rü'yet kalbî olduğuna göre de onun ikinci mef'ulüdür. Nâsı giriyorlar gördüğün vakıt demek olur. (.......) buyurulmayıp (.......) buyurulması da hepsinin duhulleri tamam olmuş olmayıp girmeğe başladıklarını ve peyderpey gireceklerini iş'ar eder. Ve işte bu i'tibar iledir ki, nâs Arabdan maadaya da şâmil olur ve istıkbaldeki duhuller de bu hale mütelâhık olacağı anlaşılır.

Ya'ni giriyorlar ve girecekler (.......) Allah dînine -ya'ni hak islâm milletine ki, Allah ındinde dîn odur, ondan başka dîn isteyenin dîni kabul olunmaz. (.......) dir. Allah’a tav'an teslim olup da inkıyad etmiyen nihayet kerhen inkıyad etmeğe mecbur olur, ona irca' edilir. (.......) Öyle giriyorlar ki, (.......) fevc fevc: alaylarıyla cemaat cemaat. Bu da nâsa râci' olan (.......) zamirinden haldir. Râgıb der ki, fevc, sür'atle geçen cemaattir, mutlak cemaat ma'nâsına da gelir (.......) Şu halde her iki ma'na ı'tibariyle bizim alay ta'birimize müşabihtir. Burada mutlak cemaat ma'nasına olmakla beraber efvacen diye cemi'lenmesi haysiyyetiyle de fevca fevc, alay alay demek olacağından dolayı bu dühulün peyderpey gelen bir geçid resmi manzarası ifade etmiş olacağından gaflet olunmamak ıktiza eyler. Bu manzara ise (.......) va'di mucebince bu hak dînin bütün dînlere galebesinin zuhuru

manzarasıdır ki, bu, Mekkenin fethi ile Resulullahın vefatı arasında başlamıştır.

Ebû Ömer İbn-i Abdül'berr demiştir ki, Resulullahın vefatında Arabda kâfir kalmamıştı, Mekkenin fethini müteakıb Huneyn ve Taif muharebelerinden sonra hepsi islâma girmişti, kimi kendi gelmiş kimi de fevc fevc vefdlerini murahhas hey'etlerini göndermişlerdi, İbn-i atıyye de demiştir ki, bunun kâfir kalmamıştı demesinden murad Allahü a'lem put perest Arab kalmamıştı demek olmalıdır. Çünkü Benî tağlib Nasârâsı Resulullahın hayatında henüz islâma girmiş olmayıp cizye vermeği kabul eylemişlerdi. O halde murad ehli Mekke, Taif, Yemen, Hevâzin ve emsali abedei evsan olmuş olur (.......) Ikrime ve Mukatilden bir rivayette de nâstan murad ehli Yemen denilmiş, onlardan yedi yüz kişi murahhas (vefd) olarak gelmiş islâmı kabul etmişlerdi. Bu münasebetle (.......) îman, Yemanîdir, hikmet de Yemanîdir, ya'ni Yemen tarafına mensûbdur, hadîsi de ma'ruftur. Mekkenin fethiyle akıbindeki Huneyn muharebesi ve Taif muharasından başka bir harb olmaksızın, ondan sonra Peygamberin vefatına kadar iki sene zarfında bütün Arabistanın her tarafından akın akın, fevc fevc hey'etler gelerek islâma girmişler, Necranlılar ve Benî tağlib gibi henüz doğrudan doğru islâmı kabul etmemiş bulunanlar da islâm zimmet ve tabi'ıyyetini kabul etmişler, islâm milleti içine girmişlerdi, ve bu suretle haricdeki devletlere karşı da islâmı da'vet ve fütuhatının kapısı açılmış bulunuyordu ki,; hep bunlar (.......) va'dinin zuhura başlamış olması idi, ve bu günler (.......) buyurulmuş olan günler idi. Bununla Resulallahın risalet ve tebliğ vazîfesi hıtama irmiş ve bundan sonrası ümmetin uhdei emanet ve kifayetine kalan vezâif olmuş oluyordu. Bundan dolayı buyuruluyor ki, işte muhakkak olacak olan bu vukuât olduğu, ya'ni mev'ud olan o nasr-u feth geldiği

ve sen insanların böyle fevc fevc Allah dînine girmeğe başladıklarını gördüğün vakıt

2 ﴿