2

Ne malı fâide verdi ona ne kazandığı

(.......) bu (.......) istifhamı inkârî veya doğrudan doğru nâfiyedir, ve husranını izahtır.

Ya'ni ne fâide verdi ona? Hiç bir fâide vermedi- onu kurtaracak hiç bir hayra yaramadı (.......) malı (.......) ve kazandığı, yâhud kazancı: meksûbatı veya kesbi -bu (.......), mevsul veya masdariyyedir. Maamafih evvelki gibi istifhamı inkârî veya nâfiye olması da melhuzdur. Ne fâide verdi ona malı? Ve ne kazandı? Onu felâketten kurtaracak hiç bir şey'e yaramadı ve kendisi hiç bir hayır kazanmadı demek de olabilir, lâkin «malı da fâide vermedi ona, kesbi de» ma'nâsına olmak, iki elin husranını beyana daha muvafıktır. Malı sermayesi, kesbi de sermayesinden kazandığı kâr, hasılât ve varıdât, yâhud kazanmak için tuttuğu kazanç yolu, ticaret ve saire; yâhud malı babasından mîras aldığı mal, kesbi kendi kazandığı, yaptığı işler; yâhud daha zâhiri malı eskisi ve yenisi bütün malına, kesbi ve kazandığı da gerek malından sarf ve istihlâk ve gerek sair erbabdan intifa' suretiyle fikir-ü arzusuna göre kendi hisabına ettiği istifade, aldığı hazz-u nasîb, ya'ni sa'y-ü

ameli, çektiği emeği ile yaptığı işler ve nâil olduğu şeylere şâmil olmaktır ki, bunda kesb-ü iradesi tealluk ederek gaye edinip vâsıl olduğu bütün meksûbâtı: evlâdı, mevkıi ictimaîsi, ı'tikadınca kendine, kavmına, âdetine iyilik namına yaptığı işleri, sonra Peygambere karşı yaptığı keyd-ü adavet hepsi dahil olur. İbn-i Abbastan: mâ kesebi, veledidir, ve nakl olunmuştur ki, Ebû Lehebin oğulları niza' ederek kendisine muhakeme olmuşlar, derken yanında biribiriyle çarpışmağa başlamışlardı, Ebû Leheb kalkıp ayırmak için aralarına girmişti, birisi itiverip düşmüştü, bunun üzerine gadabe gelip «çıkarınız yanımdan bu kesbi habîsi» demişti. Bir Hadîs-i şerifte de: « (.......) = her adamın yiyeceğinin en temizi kesbindendir, evladı da kesbindendir, diye vârid olmuştur, Dahhâkten: «mâkesebi, ameli habîsi, ya'ni Resulullaha adâvette keydidir diye, Katâdeden de: mâkesebi, iyilik yapıyorum zanniyle yaptığı amelidirki (.......) ma'nasındadır. Diye nakledilmiş ve rivayet olunmuşturki «eğer kardeşimin oğlunun söylediği hakk ise ben ondan malımı ve evladımı fidye vererek kurtulurum» dermiş. Fakat bu ma'naların birisi diğerine münafî değildir, maksad, tahsıys değil, misal demektir, kesb hepsine de şâmil olduğundan ma'na şöyle olmak zâhirdir: ne malı ne de hiç bir kazancı kendisine fâide vermedi, onu husran ve helâkten kurtarmadı, zira:

2 ﴿