138

Münafıklara da haber ver ki, kendileri için çok acı bir azab vardır.

Bunun için, münafıklara müjde et ki, onlara acıklı bir azab muhakkaktır. Bu bölüm, bu âyetin doğrudan doğruya veya dolayısıyla münafıklarla ilgisini ifade eder. Gerçekte münafıklar, görünüşte iman ederler, sonra gizli gizli küfürler yaparlar, sonra müminleri görünce yine "amenna" (inandık) derler. Ara bozuculuk ve fesatta ısrar ederler. Bununla beraber âyetin zahiri, açıktan açığa imandan küfre, küfürden imana defalarca değişiklik gösteren ve sonunda küfürde karar kılan fertler ve toplumlar hakkındadır ki, münafıklar da bunlara dahildir. Ve rivayet olunduğuna göre bunun asıl iniş sebebi yahudilerdir. Çünkü yahudiler, önce Hazret-i Mûsa'ya iman ettiler, sonra buzağıya taptıkları zaman küfrettiler, sonra Hazret-i Mûsa dönünce yine iman ettiler, sonra Hazret-i İsa'yı inkâr ettiler, sonra da Hazret-i Muhammed (sallallahü aleyhi ve sellem)'a küfretmekle inkârlarını artırdılar ki, âyet bunların bu hallerini tasvir edip böyle olanları da bunlara katmış. Münafıklar da bunlara benzediği ve bunlara dost oldukları için "münafıklara müjde et" diye inzar (korkutma) yerinde tebşir (müjdeleme) ile tehekküm (alaya almay)e tabi tutulmuşlardır. Demek oluyor ki, bu gibi döneklik ve kararsızlıklar sadece fertler hakkında değil, toplumlar hakkında da felaket sebebidir. Çünkü yahudilerin âyette tasvir olunan bu durumları fertlerinin değil, toplum ve milletlerinin durumudur. Çünkü Hazret-i İsa'ya ve Hazret-i Muhammed'e küfreden fertler ile buzağıya tapan ve ondan önce iman eden fertlerin aynı olmadığı malumdur. Fakat bu değişim ve kararsızlık, o milletin genel bir karakteri olmuştur. Şu halde burada bir zamanlar İslâm dinine hizmet etmiş olup da, sonra kâh küfür ve kâh iman, şuraya buraya bocalıyarak sonunda kâfirlere dönmüş olanların kurtuluş ve selamet bulmalarına asla ihtimal olmadığı da anlatılmış oluyor. Nitekim Endülüs'te dinden dönenlerin hiçbiri dünyalarını kurtaramamışlar, hepsi yok olmuşlardır.

138 ﴿