4

Sen elbette yüce bir ahlak üzeresin.

 ve her halde sen şüphesiz pek büyük bir ahlâk üzerindesin yani gayret edip çalışmakla en yüksek hayır gayesine ulaştıracak pek büyük huylar, gerçekten saygıya değer karakter, meleke (yeti) ve maneviyat üzere yaratılmış bulunuyorsun. Onunla yürüyecek o gayeye ereceksin. İşte o ahlâk, doğru yolu, hak din olan İslâm dinini teşkil eden Kur'ân edebi ve ilâhî ahlâktır ki, onu yüce Allah lütfetmiş ve "Yemin olsun, Resulullah'ta sizin için güzel bir örnek vardır." (Ahzab sûresi, 33/21) buyurmuştur. Onun büyüklüğünü insanlar anlayamaz da sabır ve tahammül edilmesi gereken deliliklerde bulunurlar. Rağıb'ın "Müfredât"ında açıklandığına göre "halk" ve "hulk" aslında birdir. Şerb ve şûrb (içmek), sarm ve surm (kesmek) gibidir. Fakat halk, gözleri görülebilen sûret, şekil ve durumlara; hulk ise, gönülle anlaşılabilen kuvvetlere ait olmuştur. Çoğulu "huluk" ve "ahlâk" gelir. Fakat dilimizde ahlâk kelimesinin de "evlad" kelimesi gibi tekil anlamda kullanılması yaygın hale gelmiştir. Ahlâk, aslında güzel olan huylardır. Çirkin huylulara ahlâksız denir. Bununla beraber yatkınlık ve maharet esas olduğundan iyilik veya kötülüğü alışkanlık haline getirmiş olmasına göre iyi ahlâk ve kötü ahlâk, güzel ahlâklı ve çirkin ahlâklı diye bir ayırım yapılır. 'in tefsiri ile ilgili olarak gelen rivayetler: İbnü Abbas'tan: 1) Büyük bir din, 2) büyük bir din ki, o İslâm'dır. Mücahid'den: Din, İbnü Zeyd'den: Kur'ân edebi. İmam Ahmed, Dârimi, İbnü Mâce, Nesâî İbnü Cerir ve daha diğerlerinin Said b. Hişam'dan yaptıkları nakil şöyledir: Said der ki: Allah Resulü'nün ahlâkını Hazret-i Aişe'ye sordum. "Kur'ân okumuyor musun?" dedi. "Okuyorum" dedim. "İşte, dedi. Hazret-i Peygamber'in ahlâkı Kur'ân idi". Bunda iki mânâ vardır: Kur'ân'da anlatılan bütün ahlâkî değerlerin hepsi onda vardı. O, Kur'ân'ın sakındırdığı eksikliklerin hepsinden korunurdu. "Emrolunduğun şekilde dosdoğru hareket et." (Hud Sûresi, 11/112) emrinin tamamiyle doğruluk ölçütü idi. Onu anlamak, Kur'ân'ı tamamen anlamaya bağlıdır, demek olur. Birisi de, onun ahlâkı Kur'ân'da buyrulduğu üzere öyle büyük bir ahlâk idi ki, onu başka bir tarif ile anlatmak mümkün değildir, demek olur. Dahhâk'tan şöyle rivayet edilmiştir: " yani o, Allah'ın kendisine emrettiği ve ona vekalet verdiği dini ve emri üzerinedir." Burada kelimesinin sonundaki tenvin yüceltme ifade eder. Başkalarının tam anlamıyle anlayamayacakları güzelliklerle seçkin kılınmış bir ahlâk demektir. Görülüyor ki, önce gerçeklik ve vurgu için olan, ikinci olarak vurgu ifade eden başlangıç "lâm"ı ile, üçüncü olarak, yüceltme ifade eden tenvin, döndüncü olarak da "büyük" sıfatı ile Hazret-i Muhammed'in sahip olduğu ahlâkın ululuk ve yüceliği kat kat güvence içinde açıklanıp duyurulmuş ve bu cümlede, yukardaki yeminin cevabına bağlamak suretiyle desteklenip vurgulanarak bu apaçık Kitap'ta "yüce kalem"in yazdığı satırların, büyük ve seçkin bir âyeti olmak üzere konulmuştur.

4 ﴿