28

"Ey Rabbim! Bana, babama, anama, mümin olarak evime girene ve bütün inanmış erkek ve kadınlara mağfiret buyur. Zalimlerin de sadece helakini artır."

Bu da Nûh (aleyhisselâm)'un şu duasıyla ilgilidir; Ey Rabbim! Bana, babama, anama, mümin olarak evime girene ve bütün inanan erkek ve kadınlara mağfiret et. Bu, geçmiş ve kıyamete kadar gelecek bütün ümmetlerin inanan erkek ve kadınlarını kapsar. Zalimlere ise helakten başka bir şey artırma. Bu cümle de, geçmişteki zalimleri de arkalarından beddua olarak kapsamakla beraber, daha çok o kâfirler helak edildikten sonra gelecek olan zalimler aleyhine dua demek olur. Yani "her kim olursa olsun, benim soyumdan ve bütün mümin erkek ve kadınların soyundan gelmiş dahi olsa zalimlerin hep helaklerini artır. Sonlarını perişan eyle" mânâsını da ifade eder ki, Hazret-i Nûh'a, "İlerde kendilerini birçok nimetten faydalandıracağımız ve sonra da bu yüzden kendilerine bizden bir acıklı azap dokunacak ümmetler de olacaktır."(Hûd, 11/48) buyrulması; aynı şekilde Hazret-i İbrahim'in "Soyumdan da bir kısmını lider yap"(Bakara, 2/124) duasına "Ahdim zalimlere ermez"(Bakara, 2/124) buyrulması bunun cevabı demektir. Demek ki, küfür ve zulme gidenler, her kim olursa olsun, atalarının iman ve adaletleri dolayısıyla dünyada ilâhî nimetten bir nasip alarak bir müddet yaşayabilirlerse de, neticede helak olup bağışlanmaya ermeksizin acıklı bir azap içinde kalmaya mahkûmdurlar. Bu azap onların sırf inkâr ve zulüm ile ettikleri hatalar ve işledikleri suçlar sebebiyledir. Bu suretle Meâric Sûresi'nde kendilerinden bahsedilen kâfirler de o vaad olundukları acı günü görecekler; azap kesinlikle gerçekleşecek, o büyük musibet çaresiz başlarına inecektir.

Görülene ve görüleceğe dair olan bu iki sûreden sonra genellikle görülmeyen ve gözden saklı bulunan kuvvetlere dair olmak üzere de buradan Cinn Sûresi'ne geçilecektir ki bunlar Âdem'in ve Nûh'un soyunda bulunmayan kuvvetleri kapsar.

28 ﴿