9

Uykunuzu bir dinlenme yaptık.

"Bir dinlenme."

SÜBAT, bir kesim, bir dinlenme, yani kesik bir uyku, bir kestirme, bir rahat ve dinleniş, yahut bir sübat gibi, yani duygu ve işten kesilmek itibariyle bir ölüm gibi sessizlik veya salgınlık.

Tefsirlerde ve "Kâmus"ta "sübat" kelimesinin ölüm, uyku veya hafif uyku ve rahat anlamlarında kullanıldığı ve bu nam ile tanınan bir hastalığın da adı olduğu naklediliyor ki insana aşırı bir suskunluk getirir, uykudan gözünü açtırmaz, hatta öldürür(uyku hastalığı denilen bu olmalı). Bu kelime tıp dilimize de girmiş, anatomide "sağ ve sol atardamar sübatı" isimleri meşhur olmuştur. Bununla beraber bu mânâlar kelimenin asıl mânâsı değil, asıl mânâsından anlaşılabilen diğer mânâlar olarak söylenmiş olduğu da açıklanıyor. Deniliyor ki, sübat kelimesinin kökü olan aslında ilk defa "kesmek" mânâsını ifade etmek için kullanılmış bir kelimedir. Kesilmesi düşünülen mef'ûlü (tümleci)ne göre; tıraş etmek, yok etmek, işi kesip istirahat etmek, meşhur tabirimize göre "tatil yapıp dinlenmek" gibi mânâlarda kullanılır. Bu şekilde "işi tatil etme günü" mânâsına da sebt denilmiştir.

Sebt kelimesinin bir diğer lügat mânâsı da uzanıp serilmek, salmak, salıvermektir. "Başında burulup toplanmış veya örülmüş olan saçının bir miktarını uzatıp salıverdi." mânâsında denilir. Şaşırmak mânâsına da kullanılır. Sübat kelimesi de aslında böyle kesmek ve salıvermek mânâları ile ilgili olarak keskin fikirli, dâhi ve zeki ve dolandırıcı kimse, ölüm ve bir tür uyku ve bir hastalık mânâlarına mecaz olarak kullanıldığı gibi rahat mânâsına da olabileceği söylenmiştir. Hastalık isimlerinin çoğunlukla bu kalıpta olduğu göz önünde bulundurularak bu kelimenin de ölüm veya bir hastalık mânâsında olmasına da itibar edilmiştir. Ancak şu var ki, burada uykunun sübat olması nimetler arasında sayılması nedeniyle, bundan bir zarar mânâsı değil, fayda ve nimet özelliği kastedilmiş olduğu da anlaşılmaktadır. İşte bu nedenlerden dolayı uykuya hangi mânâ ile sübat denilmiş olduğunda ihtilaf edilmiştir. Şüphesiz burada sübat, doğrudan doğruya uyku demek olamaz. Çünkü "uykunuzu uyku kıldık" demek anlamsız görünür. Bunu devamlı bir uyku değil, kesik bir uyku mânâsına; yani hayatınıza zararlı değil, biraz uyuyarak dinlendikten sonra uyanıp yine işlerinizi görebileceğiniz hafif ve kesik bir uyku diye tefsir edenler olmuştur. Nitekim bizim de bazan "bir uyku kestirdi", "bir kestirme yaptı" dediğimiz olur.

Zemahşeri gibi bir kısım tefsirciler ise, "Sizi geceleyin ölü gibi uyutan odur."(En'âm, 6/60) âyetinin mânâsına uygun olmak üzere, uykunun bir ölüm gibi olması mânâsını tercih etmişlerdir. Bunun hayat demek olan kelimesine karşılık olarak zikredilmesiyle hüküm gününü anlatması açısından makama daha uygun olacağını söylemişlerdir. Fakat burada bunun, nimetler sayılırken zikredilmiş olması genellikle buna pek uygun görünmez. Bundan dolayı diğer bir kısım tefsirciler burada sübat kelimesinin "sessizlik ve rahat" mânâsına olmasını tercih etmişlerdir.

İbnü Cerir el-Taberi ölüm mânâsına işaretle beraber demiştir ki: "Sebt ve sübat sessizlik demektir. Nitekim rahat ve huzur günü olması itibarıyla Cumartesi gününe Sebt denilmiştir. Buna göre mânâ şudur: "Uykunuzu sizin için bir rahat ve huzur kıldık. Onunla dinlenirsiniz ve ruhlarınız sizden ayrılmamış, canlı olduğunuz halde şuursuz, ölü gibi sessiz olursunuz."

Ebû Hayyan da şöyle der: Sübat, sessizlik ve rahattır. Bir kimse işi bırakıp dinlendiği zaman denilir. Bir de sübat bildiğimiz bir hastalıktır ki insanı aşırı derecede sessiz yapar, hatta öldürür. Uyku da buna benzer, fakat insana zarar vermez.." Kâdı Beydâvî de bunları şöyle özetlemiştir:

"Subaten, hayvanî kuvvetlerin yorgunluğunu gidermek suretiyle dinlenmesi için duygu ve hareketten kesim, yahut ölüm demektir. Çünkü ölüm, iki cins vefattan biridir. Ölüye, hareketten kesilmiş mânâsına "mesbut" denilmesi bundandır. Bunun asıl mânâsı da kesmektir." Süyûtî de Celaleyn"de: "Sübaten", bedenlerinize rahat mânâsınadır." demiştir.

Bunlara karşı, "sübatın, lügatte rahat mânâsına geldiği görülmemeştir" diyenler olmuş ise de buna şöyle cevap verilmiştir: Bu kelimeyi "rahat" mânâsı ile tefsir edenlerin maksadı, hakikat olarak değil mecaz olarak bu mânâyı ifade ettiğini anlatmaktır ki bunun iki şekilde yorumu vardır:

BİRİSİ, duygu ve hareketin kesilmesi itibariyle ölümde de bir sessizlik ve rahat bulunduğundan ölüm mânâsı dolayısıyla bir mecaz olmasıdır ki "iki mertebeli mecaz" demektir. Yani "ölüm" de "rahat" da mecazi mânâlardır.

BİRİSİ de, doğrudan doğruya kesmek veya salınmak mânâsından olarak yorgunluğu kesmekte ve salınıp yatmakta rahat mânâsı bulunmasıdır. Şu halde bu detaydan çıkan netice de şu olur: Uykunun sübat olmasında, bütün bu mânâları gösteren bir kavram ile tarifi var demektir. Bu özellikleri bakımından sübat, uykunun önce organizmanın gösterdiği etkinlikte bir yorgunluk ve salıklık ile bir kesiklik ve duyuların geçici olarak kesilmesi ile hayata zıt, bir iş bırakma ve durgunluk olması nedeniyle ilkin bir baygınlık veya ölüm mânâsında hastalıkla ilgili ve olumsuz mahiyette bir olay; ikinci olarak bunun devamlı olmayıp bu kadar süre ile sessizlik ve durgunluk içinde bir dinleniş ile o yorgunluğun kesilip yeni bir üfürme ile öldükten sonra tekrar dirilmek gibi yeni bir canlılıkla uyanmak üzere hayatın geleceği ile ilgili bir dinlenme, bir kür olması nedeniyle de faydalı, sağlıklı, olumlu bir olay olduğunu ve dolayısıyla uykunun kendisi değil, sonucu itibariyle arzulanan bir nimet sayılması gerekeceğini anlatan, yani fizyolojisini özetleyen bir tarifi olmuş olur. Bunun ise detayları tıbbı ilgilendirdiğinden meâlde "sübat" lafzını terceme edemiyerek tefsir kısmında bunları göstermek üzere aynen korunmasını daha uygun buldum. Çünkü bunda uykunun karanlık ile ilgili olan ölüm ve hayat arasındaki karanlık mahiyetine tam bir teması vardır.

9 ﴿